Ortadoğu'yu 30 Yıl Savaşı'na sürüklemek
SONUÇ beklendiği gibi. ABD Başkanı Obama’nın Demokrat Parti’si, Temsilciler Meclisi’nden sonra Senato’daki hâkimiyetini de Cumhuriyetçilere kaptırdı.
Seçimin sonucunun dış politikaya etkilerine geçmeden önce bir durum tespiti yapalım isterseniz.
Bush, sonucu ne olur diye düşünme gereği duymadan her şeyi yaptı. Obama ise “Acaba sonucu ne olur?” diye düşünmekten hiçbir şey başaramadı. Tabii bu durumun dünyada da sonuçları oluyor.
ABD’nin liderlik zaafını iyi kullanan ülkeler etkinliklerini artırıyorlar.
Çin, Asya’da ipleri elini alıyor mesela. Tayland, Tayvan, Japonya, Filipinler ve Güney Kore gibi bölgedeki ABD müttefiki ülkeler, kendilerini Çin karşısında eskisinden çok daha güvensiz hissediyorlar. Hong Kong’da on binler sokaklara dökülüp Çin’i protesto etti. Bu olay, Asya’daki yeni durumun sebep olduğu rahatsızlığın bir işaretiydi.
Obama’nın kararsızlığının asıl etkilediği bölgelerse Ortadoğu ve Avrupa oldular. İki bölgedeki krizlerin birbirlerini besledikleri de söylenebilir. Amerikan yönetimi, Suriye’deki krizin ilk iki yılında net olarak “Esad rejimi gidecek” mesajını verdi. Rusya ve İran ise daha ılımlı konuşup “Esad kalabilir de...” dediler.
Gelgelelim Obama kalıbının adamı çıkmadı. Rejimi devirmek adına hiçbir şey yapmadı. Politikası sürekli yalpalayan ABD, sonunda rejimi ayakta tutacak adımlar atacak hale geldi.
Esad karşıtı devletler koalisyonu, Obama’nın bu basiretsizliğinin sonucunda dağıldı. Rejim karşıtı devletler, Suriye’deki uzuvları olan örgütler üzerinden bireysel planlarını hayata geçirmeye başlayınca da bölge için cehennemin kapıları açıldı. Kriz Irak’a, Lübnan’a ve Kobani’yle birlikte Türkiye’ye yayıldı. Yangının diğer bölge ülkelerine sıçramaya başladığına dair de işaret var.
Geldiğimiz nokta; Avrupa’nın 1618’deki 30 Yıl Savaşı’nı andırıyor. Bu savaşın sebebi Avrupa’da “düzen kurucu” bir ülkenin yokluğuydu. Herkesin herkesi düşman bildiği bir savaştı. Avrupa’nın tam 400 yıl önce bitirdiği bir savaş, şimdi Ortadoğu’da yaşanıyor. Obama da kararsızlığıyla, Ortadoğu’ya 2014’te Ortaçağ karanlığını yaşatan ABD lideri olarak tarihe geçecek gibi görünüyor.
Avrupa Birliği, Obama’nın Suriye’deki tutarsızlığını idrak edemediği için bir fiyasko da Ukrayna’da yaşandı. ABD’nin gücüne ve Almanya’nın liderliğine fazla güvenen AB, Rusya’yla arasındaki jeo-stratejik denge unsuru Ukrayna’yı kendi bünyesine katmaya yeltendi. Rusya ise Suriye’den aldığı özgüvenle Ukrayna’ya sıkı sıkıya sarıldı. Neticede Ukrayna fiilen bölündü, Kırım da Rusya’ya hediye edildi.
Hal böyleyken ABD’deki ara seçimlerin dünyaya nasıl yansıyacağını merak edenler hâlâ varsa söyleyeyim. Demokrat Parti iktidarı bu seçimi, Obama’nın dış politikadaki kararsızlığı yüzünden kaybetmedi. Hezimetin esas nedeni, dış politikadaki kararsızlığın iç politikada da sergilenmesiydi. Obama artık teknik açıdan da topal ördek. Yani istese de karar verip istediğini yapacak hali yok.
Ancak bu yeni durumun Obama’yı çok rahatsız edeceğini sanmıyorum. Zira daha önce de kararsızlığı veya ülkesinin potansiyeli nedeniyle bir topal ördek gibi hareket ediyordu. Dolayısıyla kimse imkânı varken dahi karar alıp uygulayamayan Obama’nın son iki yılında etkin bir dış politika izlemesini beklemesin.
New York Times’ın iki gün önceki haberi gizli bir gerçeği gayet net anlatıyordu aslında. Gazete, Obama’nın IŞİD stratejisini harfi harfine yayınladı. Düşünsenize, ABD’nin ne zaman ne yapacağını artık IŞİD de biliyor.
Gazete sayfasına düşen bir strateji, strateji olabilir mi? Böyle bir strateji olamayacağına göre, stratejisini gizleyemeyen bir Obama’yla yaşanacakları tahmin etmek güç değil. New York Times, en az iki yıl daha ABD’nin düşüşünü yansıtan haberler yayınlamaya devam edecek.