Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her olumlu gelişme, karşılıklı “iyi niyet” beyanlarıyla başlar. Rusya ile Türkiye arasındaki jet krizini aşmaya yönelik ilk adım Devlet Başkanı Vladimir Putin’den geldi. Aylardır ağzını her açtığında Türkiye’ye zehir zemberek sözlerle yüklenmesine alıştığımız Putin, Atina ziyaretinde epey farklı konuştu.

        Gerilimi daha fazla yükseltme niyetinde olmadığını, “Türkiye’yle savaşı hiç düşünmedik” sözleriyle ifade etti. Bununla da kalmayıp “İlişkilerin normalleşmesi için ilk adımı Türkiye atmalı” diyerek krizden çıkış kapısını da araladı. Rusya’nın özür ve tazminat talepleri konusunda muğlak ifadeler kullanması, böylece diplomasiye pazarlık payı bırakması da dikkate şayan bir ayrıntıydı.

        Bu her şeyden evvel bir iyi niyet beyanıydı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da sıcağı sıcağına verdiği “Kesinlikle (Rusya’yla) münasebetleri bozmak isteyen taraf biz değiliz” cevabıyla Putin’in bu pasına eşit tonda bir iyi niyet beyanıyla mukabele etti. Erdoğan yaptığı açıklamayla 24 Kasım’dan bu yana telefonlarına çıkmayan Putin’le herkesin gözü önünde cereyan eden bir müzakere sürecinin de başlama vuruşunu yapmış oldu. “Acaba bizden nasıl bir ilk adım bekleniyor, anlamakta zorlanıyorum” şeklindeki sözleriyle Putin’in kendisine attığı topu diplomatların müzakere sahasına bıraktı.

        Kuvvetle muhtemel bundan sonra Moskova-Ankara hattında jet krizini aşmaya yönelik bir kapalı devre diplomasi trafiği yaşanacak. Putin’e bizzat Erdoğan tarafından yöneltilen “Nasıl bir ilk adım?” sorusunun cevabı diplomasinin engin koridorlarında aranacak. Süreç tamamlandığı vakit, yeni dönemin dış politikasının şiarını ortaya koyan “Daha az düşman, daha çok dost” sloganının Rusya cephesi de ete kemiğe bürünmüş olacak.

        Belki de halihazırda büyük bir krizi çözü- mün eşiğine getiren o “sihirli formül” jet krizinin aşılmasında da kullanılacak.

        Türkiye-İsrail arasındaki krizi çözüm yoluna sokan formülü kastediyorum elbette. Malumunuz 2010’daki Mavi Marmara krizinin ardından Türkiye, İsrail’den bugün Rusya’nın kendisinden talep ettiğine çok benzeyen taleplerde bulunmuştu. O günlerde kimse İsrail’in bu talepleri kabul etmesine ihtimal vermiyordu. İlk şart katliama yol açan operasyon için Türkiye’den özür dilenmesiydi. İsrail ise egemenlik haklarından ve ulusal güvenliğinden taviz anlamına geleceği gerekçesiyle bu talebe çok sert bir dille karşı çıkıyor, süreci tıkıyordu.

        Diplomasinin incelikleri sayesinde aşılmaz denen itiraz dağları aşıldı. 22 Mayıs 2013 günü İsrail Başbakanı Netanyahu, Erdoğan’ı aradı ve özür diledi. İsrail’e özür dilemeyi kabul ettiren sihirli formül, Netanyahu’nun dilinden dökülen o özür beyanının detaylarında gizliydi. Netanyahu, Türkiye devletinden değil Türkiye halkından özür dilemişti. Böylece İsrail, doğrudan Türkiye devletine karşı savaş sebebi sayılabilecek bir yanlış yaptığı tezinden sıyrılmıştı. İsrail, operasyonun kendisini özrün konusu yapmamaya da özen göstermişti. Özetin özeti, Netanyahu “operasyonel hataların” Türkiyeli sivillerin ölümüne yol açmış olması nedeniyle Türkiye halkından özür dilemişti, Erdoğan da bu özrü yine Türkiye halkı adına kabul etmişti. Böylece hem Türkiye’nin talepleri yerine getirilmiş hem de İsrail’in egemenlik hakları tartışma konusu yapılmamıştı.

        Şimdi jet krizinden çıkışın önündeki en büyük bariyerin de Rusya’nın Türkiye’den talep ettiği özür olduğu anlaşılıyor. Ne dersiniz? Türkiye de “sınırını koruduğu için değil” ama “sınırını korumak isterken” yaşanan operasyonel hatanın bir Rus vatandaşının/pilotun ölümüyle sonuçlanması nedeniyle Rusya devletinden değil ama Rusya halkından özür diler mi? Olur da Türkiye dilemeye yanaşırsa bu formül Rusya’yı tatmin eder mi? İsrail’le ilişkileri normalleşme seyrine sokan bu sihirli formül gerçekten de Erdoğan’ın Putin’e yönelttiği “Nasıl bir talep?” sorusuna cevap olabilir mi? Sanırım tüm bu soruların cevabını şimdilik sadece zaman biliyor.

        Diğer Yazılar