Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖLDÜ sanmış, üzülmüştük. Böyle düşünmekte de haklıydık esasında. Nihayetinde bir yıldan da fazla zamandır adını sadece içinde "ölüm" geçen haberlerde duyabiliyorduk. Ne mutlu bize ki yanılmışız!

        Uzatmadan söyleyeyim; Arap Baharı'ndan, Ortadoğu halklarının uyanış hareketinden bahsediyorum. Geçtiğimiz günlerde doğum yeri olan Tunus'tan kuvvetli bir nefes verdi dünyaya. Ölmediğini, doğurduğu nur topu gibi bir anayasayla ispatladı. Hem de dünyanın en özgürlükçü, eşitlikçi, liberal ve laiklerinden biri sayılabilecek bir anayasayla...

        Tahmin edileceği üzere Tunusluların bugünlere gelmesi kolay olmadı. İslamcısı, liberali, kadını ve erkeğiyle tüm Tunuslular anayasanın her bir maddesi üzerinde iki yıl boyunca uzun uzadıya tartıştılar. 2013 gerilimin tavan yaptığı yıl oldu. 2 büyük siyasi suikast yaşandı. Temmuz ayındaki suikast sadece Tunus'ta değil tüm dünyada yürekleri ağızlara getirdi. Mısır'daki darbeden hemen sonra laik liderlerden Brahmi'nin öldürülmesi ülkeyi biranda uçurumun eşiğine sürükledi.

        Tunus sokakları haftalarca Nahda iktidarını istifaya, orduyu darbeye davet eden sloganlarla inledi. O günlerde ben de bu sütunda "Sırada Tunus mu var?" diye sorup Mısır'dan sonra bu ülkenin de kaosa sürük-lenebileceğini söyledim. Tarihi Zeytuni Ca-mii'nde dua edip sokaklarında dolaşırken Türkiye'ye duydukları muhabbeti gözlemlediğim bu güzel ülkenin güzel insanları için iyiden iyiye telaşlanmıştım. Neyse ki Tunuslular sergiledikleri bu uzlaşmacı ruhla korkularımı boşa çıkardılar.

        Yeni anayasa, meclisteki 216 vekilden 200'ünün "Evet" oyuyla onaylandı. Bu netice, ne derece muazzam bir uzlaşının sağlandığının göstergesi. Farklı ideolojilerden gelen Tunuslu liderlerin oylama sonrası mecliste el ele vererek zafer işaretleri yapmalarını sevinçle izledim. Ne yalan söyleyeyim, farklı partilerden vekillerin birbirlerine sarılıp yeni anayasa coşkusunu paylaşmalarını izlerken ülkem adına da imrendim.

        Tunus, 2010'daki eylemiyle bölgeyi derin bir gaflet uykusundan uyandıran Muhammed Buazizi'nin memleketi. Dolayısıyla bu güzel haber de bölge halklarını umutlandırabilir. Tunus, sergilediği uzlaşı ruhuyla bölgenin asırlık derdinin devasını koydu ortaya.

        Şimdi Tunus'un Arap halklarının damarlarına zerk ettiği bu aşının bölgede, özellikle de Mısır'da yaratacağı tesiri iyi izlemek gerekiyor. Zira Mısır geçtiğimiz yıl 3 Temmuz'a kadar Tunus'un yoldaşıydı. Mısırlılar darbenin ardından, kendilerini eski diktatörlük günlerinden de beter bir rezaletin ortasında buluverdiler. Beter diyorum; çünkü Mübarek en azından baskıyla da olsa Mısır'da bir güven ortamı yaratabiliyordu. Mareşal Sisi bunu da beceremedi. Sadece takvim yapraklarını kesmeyerek Mısır'daki zamanı dondurabileceğine inandı, inanmaya da devam ediyor.

        Mısırlılar ise her gün canları pahasına da olsa ona büyük bir yanılgı içinde olduğunu anlatmaya çalışıyor. O cumhurbaşkanı adaylığını ilan etmeye hazırlanıyor ama darbeyi destekleyenler bile daha şimdiden "Yanlış yoldasın" diyerek kendisini terk ediyor.

        El Ezher Üniversitesi Şeyhi Tayyib gibi darbe şakşakçıları zor durumdalar. Talebeleri aylardır El Ezher'i "Darbeci şeyh istemiyoruz" sloganlarıyla inletiyor, polisle çatışıyor. Darbenin finansörleri olan Arap liderlerinin durumu da Tayyib'inkinden hallice. Arap coğrafyasının dini liderlerinden Şeyh Karda-vi daha dün o liderlere "Sisi sizin milyar dolarlarınızla Müslüman kanı döküyor, yeter artık yeter!" sözleriyle yüklendi.

        Netice-i kelam; Mısır'ın, Tunus'un ilerlediği yola dönmesi herkesin hayrına. Tunuslular uzlaşabildiyse Mısırlılar da uzlaşabilir. Yeter ki Sisi ve onu bu yola sokanlar, takvim yapraklarını kesmeyerek zamanı donduramayacaklarını anlasınlar. Devamı muhakkak gelir...

        Diğer Yazılar