Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Düşünce özgürlüğü olmayan, araştırmaya yatırım yapmayan toplumlar, dünya medeniyetinde yürüyemezler

        DÜNYADA ve özellikle İslam âleminde olan olaylar ve bu olayların en kötüsü diyebileceğimiz aynı toplumun insanlarının birbirini öldürmesi meselesine derinlemesine baktığımızda aklın yokluğunu, çalışmazlığını ve tutsaklığını görürüz. İşte tutsak olan akıl, ilik anlamına gelen "lubb"dur.

        "Lubb" ilik, öz, çekirdek manalarına gelir. Fiil kalıbında kullanılınca kabuğunu kırıp özüne inmek, özünü dışarı çıkarmak anlamını ifade etmektedir. Ekinin tanesinin "iç bağlayıp" irileşmesi, silah kuşanmak manalarına da gelmektedir.

        "İlik" anlamıyla ferdi ve toplumsal akıl, vücutta kemiğin içindeki "ilik" ne görev yaparsa, ideal toplumda da akıl aynı görevi yapar. Vücutta kanı üreten ilik gibi akıl da ferdi ve toplumsal hayatta aynı şekilde bilgi, ahlak ve barış kanını üretir. Toplumun kemiklerinin içindeki bu ilik olmazsa, toplum ilik kanserine yakalanır. Bazı vücut kanserlerine ilik nakli yapılır ama toplumun iliği olan akıl çalışmayınca, ona dışarıdan akıl iliği nakli yapılamaz.

        Aklın bu anlamından hareket edersek şu oluşuma varabiliriz: İdeal toplumu kuran akıl, aynı zamanda ona kan üretecek merkez olmaktadır. Çocuğu doğurmaktan daha önemlisi onu yetiştirmek

        ise toplumu kurmaktan daha önemlisi de onu yaşatmaktır. İşte lubb denen aklın boyutu, aklın kurduğu toplumu yaşatacak olan bilgi, ahlak, barış kanını üretmekle yükümlüdür.

        Yüce Allah insan vücudunu yaratırken kaderde ona kan yapacak iliği de koydu. Aynı şekilde insanın kuracağı toplumu da kaderde belirlemiş ve onun iliği olacak aklı da yaratmıştır. Böylece ideal toplum projesinde ilik görevini yapacak akla yer vermiştir. Ama biz, aklımızı kullanmayınca ideal toplumun iliği çalışmamakta, iliği kan yapmayan adam gibi yürüyemez olmakta, zayıflamakta, halsizleşmekte,

        zaman içinde komaya girmektedir.

        Akla zincir vuran, onun özgürlüğünü elinden alan, onu işlemez hale getiren toplumların ilikleri toplumsal kanı üretememektedir. İdeal toplum olmaktan çıkmakta, diğer toplumlar gelip onu geçmektedirler. Geçen toplumları görünce ah vah çekmekte ama çare olacak ilik nakli yapılamamaktadır. Çünkü akıl denen iliğin nakli yoktur. Başka birinin lubb denen aklını alıp birinin beynine nakledemezsiniz. Ancak iliğin ürettiği kan naklini yapabilirsiniz. Ama akıl iliğinin ürettiği sosyal kanı da nakletmek zordur.

        Kan üretmeyen bir vücudun iliğiyle kan naklederek o vücudu ne kadar devam ettirebilirsen, ideal toplumun iliği kan üretemiyorsa başkalarının kanıyla onu ne kadar yaşatabilirsin? Alınan kanı vücudun kısa zamanda yiyip tüketmesi gibi, toplumsal kanı da o toplum yiyip tüketecektir. Onun için ideal toplumun mütefekkirleri, ilim adamları ilik vaziyetini görerek toplumu yaşatacak olan bilgiyi üretirler. Bilgi denen toplumsal kanı kendi iliğiyle üretemiyorsa bir toplumun çöküşü yakın demektir. Düşünce özgürlüğü olmayan, araştırmaya yatırım yapmayan, araştırmaların neticelerine itibar etmeyen toplumlar, dünya medeniyetinde yürüyemezler.

        İdeal toplumun kanı durumunda olan, hatta ilik görevini yapan düşünürler, ilim adamları, problemlerin, sorunların bilinmezlik kabuğunu kırıp korunan özüne inen ve özü dışarı çıkarıp bir filiz gibi büyüten nitelikte olmalıdır.

        Ekinin tanesinin iç bağlaması anlamıyla akıl, ideal toplumun oluşturacağı kültürü mayalar ve onun iç bağlamasını temin eder. Bir ekinin tanesi iç bağlamazsa hayvanlara yem olur, ama iç bağlayan tane insanlara gıda olur ve başka bir ekini doğuracak hale gelir. Lubb denen akıl ile iç bağlamayan sosyal ilişkiler, hayvansal ilişkiden öteye gidemez ve onlara insani ilişki denmez.

        Vücutta kanı üreten ilik gibi akıl da toplumsal hayatta bilgi, ahlak ve barış kanını üretir. Akla zincir vuran, toplumların ise ilikleri kan üretemez. Neticede o toplum zayıflayıp komaya girer.

        BAYRAKTAR HOCA yanıtlıyor

        Kâbe’nin etrafı koca binalarla çevrilmiş

        ■ Hocam yakın zamanda umreye gittim. Koca koca binalar Kabe'yi çevrelemiş durumda. İçim acıdı. Allah'ın evinin böyle rant amaçlı binalarla çevrilmesi günah değil mi? C.C.

        Orada yapılan binalarla Kâbe görünmez hale getiriliyor. İslam âleminde Kuran da görünmez hale getiriliyor. Müslümanların yaptıkları işler yerlerde sürünüyor. Bu konularda yatacak yerimiz yoktur. Kâbe bütün Müslümanların malıdır. İslam âleminin ayağa kalkması ve bu yapılaşmayı durdurması lazım.

        Süt bankasından hemen vazgeçilsin

        ■ Hocam, süt bankası kurulacakmış. Kadınlar sütlerini bu bankaya bağışlayacak, ihtiyacı olanlar da çocukları için buradan süt alabilecek. Süt kardeşliğine önlem olarak da sütü verenin çocuğu kızsa, alanın çocuğu da kız olacakmış. Bu ileride evlenmelerde sakınca yaratmaz mı? Z.E.

        İşin tehlikeli tarafı da zaten burası, yani evlilik. Kaide şudur: "Emdirenin emene nesli haramdır. Emenin de emdirene nefsi (kendisi) haramdır." Kurulacak süt bankası sütü vereni tespit edebilir, kaydedebilir ama neslini nasıl kaydedecek? Sütünü bankaya veren kadının sütü onlarca çocuğa verilebilir. Bu çocuklar nasıl kaydedilecek ve bu çocukların çocukları nasıl kaydedilecek? Dolayısıyla ileride süt kardeşlerinin evlenmeleri ihtimali büyüktür. Bu işler de ihtimale bırakılmayacak kadar önemlidir. Buradan Sağlık Bakanı'na sesleniyorum: "Olmayacak bir iş yapılmaya kalkışılmasın. Derhal bu uygulamadan vazgeçilsin."

        Diğer Yazılar