Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUNU bekliyordum.

        Dünya televizyonlarını azıcık da olsa takip edenler için bu bir sürpriz değil.

        Vampir dizilerinin ve filmlerinin başarısı sonunda yerli dizi üreticisinin de dikkatini çekecekti.

        Dün öğrendiğime göre ülkemizin ilk vampir dizisi için çalışmalar başlamış.

        Ancak vampirlerle ilgimiz yeni olmayacak. 1953 yapımı Drakula İstanbul'da filmini yad etmek gerek tam bu noktada.

        Yeni vampirimizin kim olacağı henüz netleşmiş değil. Harıl harıl senaryo yazılıyormuş.

        Prodüksiyonu Behzat Ç'yi de çeken Adam Film üstlenecekmiş ve gelecek sezon Star'da yayınlanacakmış.

        Dün, Cem Aydın'ın daveti üzerine gittiğim Star binasında öğrendim bunu. Açıkçası ilginç bir gelişme ama eğer animasyonlar ve hikâye hakkıyla yapılamazsa dizi sadece bir müsamere olmaktan kurtaramayacaktır kendini.

        Zaten Cem Aydın da tam emin olmadan yayına çıkarmayacakmış.

        Uzun uzun Star'ın neler yapacağını dinledim kendisinden. Ulusal eğlence televizyonu yayıncılığına kulağa gayet hoş gelen bir bakış açıları var.

        Yeni keşifler yapmaktan ve farklı programlar üretmekten bahsediyorlar.

        Ama şimdiden bu projelere umut dolu bakmak için erken.

        İşleri de kolay değil. Star gibi son yıllarda sadece para yutup büyük başarılara imza atamamış bir kanala karşı olan algıyı yıkmakla uğraşacaklar.

        En merak ettiğim şey neden kanalın adını değiştirip tertemiz bir sayfa açmadıklarıydı.

        Star isminin izleyicinin kafasında oturmuş bir yeri olduğunu ve bunu doğru kullanırlarsa başarılarına etkisi olabileceğini düşünüyorlar.

        Muhteşem Yüzyıl'ı yüksek çözünürlükte yani HD izlemeye alışmış olanlara ise kötü bir haberim var. Star'ın D-Smart ile olan anlaşması yüzünden bir buçuk yıl boyunca Digiturk platformundan HD yayın yapamayacaklar. Projeleri çok. Ocak ayından sonra performanslarını beraberce görüp değerlendireceğiz. Onların tek üzüntüsü reyting sisteminin kapalı olması.

        Bence bu, üç ay boyunca daha az stresle yayın yapmalarını sağlayacak.

        ***

        Kabiliyetle kişiliği ayırmak gerek

        HATIRLARSANIZ Ushan Çakır'ın Leyla ile Mecnun setinde yaşadığı ve etrafına yaşattığı sıkıntı en çok bu köşede eleştiri görmüştü.

        O tatsız günlerde yazdıklarımı hatırlatmak, tekrar tekrar bu çirkin olayla ilgili anılarınızı yenilemek istemem.

        Şimdilerde Ushan Çakır, bana çok tuhaf gelen bir tartışmanın içinde buldu kendini.

        Çakır, Tiyatro... Tiyatro... Dergisi tarafından Bazı Sesler isimli oyundaki performansı nedeniyle en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görülmüş.

        Başta Nedim Saban olmak üzere bazı tiyatro üstatları karşı çıkıyorlar bu ödülün Çakır'a verilmesine.

        Gerekçeleri yazının girişinde bahsettiğim malum olay.

        Oysa ben hiç de onlar gibi düşünmüyorum.

        Verilen ödül en müstesna kişiliğe sahip, şahane insan, eşsiz varlık ödülü değil.

        Adama sahnede yani profesyonelce işini yaparken verilen bir ödül.

        Bence bunu tartışmak ve özel hayatında yaptığı bir hata yüzünden mesleki hayatını da zedelemeye ve lekelemeye çalışmak hiç adil değil.

        Üstelik hatasının bedelini de benimki gibi eleştirel köşe yazıları ve işini kaybederek ödedi.

        Abartıp, genç bir oyuncuyu nefret dumanı içinde boğmaya çalışmaya bence hiç gerek yok.

        ***

        Her bina için sızlanmamız gerek

        MIZIR mızır mızırdanıyoruz.

        Annem biz küçükken söylenerek ve yarı ağlayarak talepte bulunduğumuz zaman bizi "Mızır mızır mızırdanmayın" diyerek püskürtürdü.

        Şimdi biz nedense İstanbul'daki her yakın dönemde yapılmış tarihi bina için mızırdanmak ve sızlanmak zorundayız.

        Mesela uzuun bir süre AKM için sızlandık. Binanın akıbeti hâlâ meçhul.

        Demirören AVM yapılırken Sörkıl Doryan binası için mızırdandık kimse bizi dinlemedi. Şimdi İstiklal'in göbeğinde çamaşır makinesi alışverişi yapılıyor.

        Emek için sızlanıyoruz. Mesele hâlâ netlik kazanmış değil. Kendi adıma herhangi bir gelişme yaşanacağını da düşünmüyorum.

        Şimdi de İstanbul'un en eski sineması Majik var yıkılacaklar listesinde.

        Majik hem AVM hem de otel olacakmış.

        Ama sağolsunlar Majik'in ön cephesini yıkmayacaklarmış.

        Gerçekten yoruldum. Her bina için ayrı ayrı endişelenmek zorundayız.

        Koruma Kurulu, yasalar, bakanlar meseleyi çözer deyip arkamıza yaslanmamıza izin yok.

        Her an bir bina AVM'ye dönüşme riski taşıyor çünkü.

        Allah'a şükür mızmızlanacak enerjimiz var.

        Ama keşke bizim ülkemizde de yasaların koruma kalkanına güvenip mızır mızır mızırdanmadan meselelerin hallolduğunu görebilseydik...

        Diğer Yazılar