E tabii, rızası var sonuçta!
TÜRK adaleti bu yeni rıza oyununu çok sevdi. Tam da toplumca en sevdiğimiz atasözlerimizden biri olan "Kol kırılır, yen içinde kalır" felsefesine uygun kararlar çıkıyor bu rıza oyunuyla.
N.Ç.'nin hepimizi hem de toplumun bütün kesimlerini çileden çıkaran hikâyesinin finalinde yargının "Rızası vardı" deyip tecavüzü aklaması meğerse o davaya özgü bir durum değilmiş. Meğerse bu artık karşımıza çok çıkacak bir içtihata dönüşmüş.
Yine çocuk yaşında bir mağdur var.
Yine tüm köy suspus olup 18 kişinin bir çocuğa tecavüzünü görmezden gelmiş.
Yine olayın yaşandığı yerde insanlar tecavüzcülere sahip çıkma eğiliminde.
Olayların abartıldığını söylüyorlar habercilere.
Ama bunların hiçbiri Bartın Başsavcılığı'nın açıklaması kadar vahim değil:
"Yapılan tespit ve toplanan delillere göre, mağdur Ç.K.'nın zekâ düzeyinin yeterince gelişmemiş olduğu, ailevi problemlerinin bulunduğu, anne ve babasının ayrılması neticesi psikolojik sorunlar yaşadığı, düştüğü bu durum neticesi birçoğu rızaya dayalı ilişkiler yaşadığı, bunlardan birinin tecavüz niteliğinde gerçekleştiği, diğerlerinin ise cinsel istismar ve cinsel taciz mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır."
Off... Yine başlıyoruz belli ki. Bu kez çıtayı biraz daha yükseltip zekâ düzeyi eksikliği olan bir kızın rızasına dayandıracağız tecavüzcüleri koruma eylemini!
O halde 2012 yılında atasözümüze yeni bir form kazandırdık: "Kol kırılır, yen içinde kalır çünkü zaten rızası var!"
Meğer faytonları başkan istemiş!
ŞU belli oldu ki İstanbullu gitmese de görmese de Adalar'la ilgili kararları ilgiyle takip ediyor.
Bundan önceki iki gün yazdığım Adalar'daki fayton kriziyle ilgili yazılarıma göndermiş olduğunuz olumlu ve olumsuz tepkilerin çokluğu gerçekten şaşırttı beni.
Ancak gelen e-postalar içinde bir tanesi gerçekten çok ilginç.
Büyükada'da yaşayan ve orada Gazete adında bir yerel gazete çıkaran Hasan Demir'den e-posta çok ilginç bilgiler paylaşıyor.
BAŞKAN TALEP ETMİŞ
Hasan Bey'in söylediklerine göre bugün karşı çıktığı elektrikli faytonları ilk talep eden bizzat Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu'nun ta kendisiymiş. Hem bunu Recep Tayyip Erdoğan'ın Büyükada'ya yaptığı bir ziyarette dile getirmiş.
Dahası tam da başkanın söylediği gibi sivil toplum örgütleri ve Ada'daki cemaat mensuplarının ortaklaşa hazırlayıp Başbakan'a sunduğu bir raporda da bu istek yinelenmiş.
Bakın Hasan Demir neler diyor: "Adalar'da kaldırılmak istenilen faytonlarla ilgili olarak bir dipnot vermek istiyorum. Bu konudaki yazılarınızı takip ediyorum. Ben bu bölgede gazete adında yerel bir gazete çıkarıyorum. Bugün UKOME'nin bir kısmının kaldırılarak yerine akülü faytonların getirilmesine karar vermiş olmasının ilk temeli Adalar Belediyesi tarafından atıldı.
Şöyle ki; bugün faytonların kaldırılmasına karşıyım diyen Belediye Başkanı Sayın Mustafa Farsakoğlu, 15 Ağustos 2009 tarihinde Adalar'a gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 'Adalar ve Beklentilerimiz' isimli bir çalışma raporu sundu. Adalar'da yaşayan aydınlar tarafından hazırlandığı belirtilen bu raporun içeriğinde Sayın Başkan Farsakoğlu; Adalar'daki faytonların kaldırılmasını, yerlerine raylı sistem ya da akülü elektrikli araçların getirilmesini Başbakan'dan talep ediyor.
İLKİ MAKAM ARACI
Hatta bu yönde bir adım daha atarak 1.5 yıl önce ilk akülü faytonu Adalar'a getirerek makam aracı olarak kullanıyor. Faytoncu esnafının ve ilçe sakinlerinin de karşı çıkması üzerine Farsakoğlu bu faytonu geri göndermek zorunda kalıyor. Adalar faytonlarının kaldırılması aslında Farsakoğlu'nun en büyük hayallerinden bir tanesi ve bunu da kaymakamlık döneminden beri seslendiriyor. Ancak ne hikmetse bugün karşıyım diyerek medyada gövde gösterisi yapıyor. Sonuçta yerel seçimler yaklaşıyor ve faytoncu esnafının da ciddi oranda oyu var.
Ancak Farsakoğlu'nun bu söylemleri kamuoyuna inandırıcı gelmemektedir. Önümüzdeki ay yapılacak Belediye Meclis toplantısında da CHP'li meclis üyeleri Farsakoğlu'na soru önergesi vererek, 'Neden dün kaldırılmasını istediği faytonların bugün kalmasını istediğini' soracaklar. Bilgilerinize..."
Gerçekten çok ilginç. Demek ki bu fayton meselesinde görünenden fazlası var.
Bakalım Sayın Farsakoğlu bu iddialarla ilgili bir açıklama yapacak mı?