Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GECENİN bir yarısı cep telefonunuzdan sizi Başbakan arasa tepkiniz ne olurdu? Büyük şaşkınlık? Korku? Sevinç? İşte Sertab Erener tam da bu karışık duyguları yaşamış. Geçtiğimiz haftalarda Sertab, tamamı Türk Sanat Müziği şarkılarından oluşan yeni albümü “Ey Şuhi Sertab”ı yayınlamıştı. Albümün piyasaya çıkışını takip eden günlerden birinde gece bir buçuk gibi cep telefonu çalmış Erener’in. Telefon çaldığında yatakta yarı uyur uyanık haldeymiş. Önce telefonu açmak istememiş.

        ETKİSİNDE KALMIŞ

        Ama telefonun ekranında Ankara numarası görünce biraz şaşırmış ve korkarak açmaya karar vermiş. Karşısına tanımadığı bir erkek sesi çıkmış ve o sesin kurduğu şu cümle Sertab Erener’e adeta yatakta takla attırmış: “Sertab Hanım, Sayın Başbakan’ımız sizinle görüşmek istiyor!” Arkasından da telefonu Recep Tayyip Erdoğan almış. Önce geç saatte aradığı için özür dileyip ardından da Emine Hanım’la şimdi konuta geldiklerini ve birlikte bu yeni albümü dinleyip çok beğendiklerini belirtip tebriklerini sunmuş. Sertab Erener o şaşkınlık ve heyecan içinde tam olarak ne dediğini bile hatırlamıyormuş. Ama bu hiç beklemediği tebrik ve övgü telefonu çok hoşuna gitmiş. Günlerce etkisinden kurtulamamış. Bu hikâyeyi çok güvendiğim bir kaynaktan dinledim. Ve Başbakan’ın çok da bilgi sahibi olmadığımız özel dünyasında, siyaset arenasında görmeye alıştığımız sert yüzünden uzak, eşiyle müzik dinlemeyi seven bir tarafı da olduğu hakkında bilgi verdiği için sizlerle paylaşmak istedim. Müzik dinleyip, sevdiği sanatçıyı sürpriz yaparak arayan bir siyasetçi haberi okumayalı ne kadar çok zaman olmuş. Onu fark ettim bir de...

        Polise mukavemet ettim

        HİÇ de mangal yürekli biri değilimdir.

        Başlığa bakıp da aldanmayın. Ben Mersin'den İstanbul'a okumaya gelirken annem ve babamın sıkı tembihleriyle muhataptım. Hiçbir olaya karışma, kimseye kafa tutup diklenme, efendi ol, uslu ol...

        Polise mukavemet filan da aklıma en son gelecek hareketler. Ama geçen hafta başıma çok acayip bir şey geldi.

        Dün Yavuz Semerci, trafik polisleriyle ilginç deneyimini anlattı. Benimki de ondan çok farklı değil.

        Geçen hafta Ayazağa-Maslak yolunda hız sınırının 70 olduğu yerde saatte 85 km hızla radara yakalandım.

        Polisler aracımı durdurduğunda da suçumu biliyorum, "Hemen cezamı yazın" dedim.

        Polisler evraklarımı alıp araçlarına döndüler.

        Hiç değilse aramızda mutlu biri var

        ÜST üste tatsız tuzsuz haberlerle doldu gündemimiz.

        Kürtaj, düşürülen uçak, Aleviliğin bir din olup olmadığı, yeni eğitim sistemi derken milletçe çok bunaldık.

        Ama aramızda öyle biri var ki çok mutlu.

        Bunların hiçbiri umurunda değil ve kendisine gerçekten gıpta ediyorum.

        Yıldız Tilbe'den bahsediyorum.

        Kendisi şu sıralar Twitter'da en severek takip ettiğim ünlü isim.

        Çok derin mesajları var.

        Mesela şöyle yazıyor: "Sabahları hiçbişeyi ciddiye almıyorum, öğlen şööle bi bakıyorum, akşam düşünüyorum vazgeçiyorum uyuyorum... anlamadım."

        Ama asıl eğlenceli olan birkaç gündür paylaştığı videolar.

        Sanırım konser için gittiği yerlerde otel odasında sıkıntıdan ne yapacağını bilemiyor ve açıyor kendi şarkılarını umarsızca dans ediyor.

        Kimse umurunda olmaksızın atıyor göbecikleri.

        Bitmeyecekmiş gibi duran bir enerjisi ve nedensiz görünen bir neşesi var.

        Zaten onu özel kılan da bu hiçbir şeyi takmama ve kafasının estiğini yapma durumu.

        Keşke diyorum içimden. Ben de böyle yokuş aşağı bırakıversem frenleri.

        Ama olmuyor işte.

        Onun yerine Yıldız Tilbe'nin serbest düşüşünü izlemek daha sağlamcı geliyor.

        Hiç değilse aramızda mutlu biri var diyorum.

        Sebepsiz bir mutlulukla dans eden...

        Peki siz en son ne zaman sebepsizce dans ettiniz?

        Ben en son 15 yaşımda evde aynanın önünde müziği açıp deli deli sebepsizce dans ederdim.

        Sonra hayat öyle bir çöktü ki omuzlarıma aynaya bakınca görüp korktuğum şeyler dans etmeyi unutturdu bana.

        Sizi bilmiyorum ama ben şimdi sadece uzaktan gıpta edebiliyorum hâlâ dans edebilen Yıldız Tilbe'ye...

        Biraz yoruldum

        GÜNDEM beni biraz yordu.

        Bir hafta çifti çubuğu bir tarafa bırakıp uzaklara gidiyorum.

        Biliyorum sayılı gün çok çabuk geçecek ama otomobilin burnunu Ege'ye çevirip İstanbul'u bir süreliğine arkamda bırakmak çok iyi gelecek.

        Haftaya görüşmek üzere.

        Beni özlerseniz çok sevinirim:)

        Diğer Yazılar