Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR gün, İstanbul Okmeydanı’nda konfeksiyon işinde çalışan, o sırada iki kız çocuğu sahibi olan Sami Elvan’a, kız kardeşinin nişanlısı, gece bir rüya gördüğünü, Elvan çiftinin bir erkek çocuğu sahibi olacağını ve adını “Berkin” koyacaklarını söylemiş.

        O çocuk 16 yıl önce bugün, yani 5 Ocak 1999’da doğdu, adı da tabii ki Berkin oldu. Yıllar sonra, 16 Haziran 2013 Pazar günü sabah saat 8 civarında polis, Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesi Eren Sokak’ta gösteri yapan bir gruba müdahale etti. Gaz kapsüllerinden birisi Berkin’in kafasına isabet etti. Okmeydanı SSK Hastanesi’nde yoğun bakıma alınan Berkin 269 gün sonra, 11 Mart 2014 günü hayata veda etti.

        DİRENÇ, DAYANIŞMA, VAKAR

        Berkin Türkiye’de aynı zamanda birçok şeyin simgesi oldu. Tabii ki öncelikle direncin. Fakat maalesef Berkin daha fazla direnemedi, 16 kiloya kadar düşen bedeni onun daha fazla hayata tutunabilmesine yardımcı olamadı.

        Ardından dayanışmanın... Türkiye’nin, hatta dünyanın dört bir tarafında insanlar hiç tanımadıkları bu çocuğun hayata dönmesi için ellerinden geleni yaptılar, ona iyi dileklerini, dualarını yolladılar.

        Sonra vakarın. Annesi Gülsüm Elvan, babası Sami Elvan, dayısı Kenan Düzen ve iki ablası, gerek Berkin yaşam mücadelesini sürdürürken, gerekse dünyaya veda etmesinden sonra, bütün acılarına, sorunlarına ve tahriklere rağmen örnek bir duruş sergilediler, sergilemeye devam ediyorlar.

        DEVLET KİBRİ

        Nihayet devletin acımasızlığı ve kibrinin. Bu konuda başrolde hep Recep Tayyip Erdoğan’ı gördük. Hem Başbakanlığı, hem Cumhurbaşkanlığı döneminde, Berkin’in masum olmadığını, ekmek almak için sokağa çıkmadığını, bir eylemci, hatta terörist olduğunu anlatmaya çalıştı. Ardından Elvan Ailesi’nden gelen en masum tepkileri şeytanileştirip onları, özellikle annesi Gülsüm Elvan’ı takipçilerine hedef gösterdi.

        Ayrıca Berkin’in karşısına, onun cenazesinin olduğu günün akşamı Okmeydanı’nda öldürülen Burakcan Karamanoğlu ile 6-7 Ekim 2014’te Kobani gösterileri sırasında vahşice öldürülen Yasin Börü’yü çıkarmaya çalıştı, çalışıyor.

        Her biri ayrı ayrı üzücü olan bu genç ölümlerini aynılaştırmak, gerçekçi ve doğru değil. Şöyle ki, Berkin’in ölümünden doğrudan devlet sorumlu. Burakcan ve Yasin’in katledilmelerinden ise silahlı örgütler sorumlu tutuluyor. Nitekim polis her iki olayda çok sayıda kişiyi gözaltına aldı ve yargı süreci başladı.

        Buna karşılık devlet, geçen süre zarfında Berkin’in nasıl ve kim tarafından öldürüldüğünü ortaya çıkarmaya yönelik ciddi bir çalışma yapmadı. Ailesi bu durumu şöyle özetliyor: “Bu ülkede adalet yok, hukuk yok, sanık yok, ceza yok... Tek gerçek: Büyümüyor ölü çocuklar.”

        GENÇ ÖLÜMLERİ YARIŞTIRMAK

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yıl mesajında adını vererek sadece Yasin Börü’yü andı. Daha önce de Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nde açılış konuşmasında şunları söylemişti: “Gezi’de hayatını kaybeden bir çocuğu reklam malzemesi yaptılar. ‘Ekmek almaya gitti’ dediler. Yalan. Ne ekmek alması? Sapanlarla, maskelerle resmi var. Bunun için kıyamet koparanlar Diyarbakır’da vahşice öldürülen Yasin’le ilgili konuyu asla gündeme getirmediler. Niye? Çünkü Yasin Börü, inancını yaşayan bir delikanlıydı. Yani bu anlayışı anlamak mümkün değil.”

        Sahiden Erdoğan’ın bu anlayışını anlamak mümkün değil. Keşke genç ölümleri “inancını yaşayan/yaşamayan” gibi tehlikeli kategorilere ayırıp yarıştırmanın kimseye bir faydası olmadığını, tüm ülkeye zarar verdiğini bir an önce kavrasa...

        Diğer Yazılar