Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MAYIS ayında (IŞ)İD’e karşı uluslararası koalisyonun Irak devleti, Kürtler ve bazı Sünni aşiretlerin katılımıyla Musul’a yönelik geniş kapsamlı bir operasyon başlatması bekleniyor. Önce yoğun hava saldırıları, ardından kara harekâtıyla haziran ayında ele geçirilen bu büyük şehrin (IŞ)İD’den geri alınması amaçlanıyor. Eğer bu hedefe ulaşılırsa (IŞ)İD’in sadece Irak’taki değil Suriye’deki varlığı büyük ölçüde tehlikeye girer.

        Çok zor bir operasyon olacağı kesin. Eğer (IŞ)İD bunu savuşturmayı başarırsa sadece Irak ve Suriye’de değil, İslam coğrafyasının dört bir yanında maddi ve manevi açıdan büyük bir güce ulaşır. Bu nedenle koalisyonun başını çeken ABD işi iyice sağlama almak ve (IŞ) İD’e karşı olabildiğince geniş bir ittifak oluşturmak istiyor. Bu bağlamda gözler doğal olarak Türkiye’ye de çevriliyor.

        GEREKÇELER

        Şu ana kadar yapılan açık veya örtülü açıklamalardan Ankara’nın bu operasyonun bir parçası olacağı anlaşılıyor. Öncelikle bunun nedenlerini sorgulamak gerekirse:

        1- Ankara, (IŞ)İD’e karşı mücadeleyi ciddiye almadığı, hatta ona doğrudan ya da dolaylı destek verdiği yolundaki iddiaları bertaraf etmek istiyor.

        2- İlk başlarda (IŞ)İD’in, Irak ve Suriye’de Sünni Arapların rejimler tarafından dışlanmasına duyulan tepkiden beslendiği önermesi fazla öne çıkarılıyordu, ancak geçen süre içerisinde örgütün başvurduğu vahşet ve terör, bu ve benzeri makulleştirme argümanlarını ortadan kaldırdı.

        3- (IŞ)İD’in, hele daha da güçlenirse, er ya da geç Türkiye’yi de hedef alacağı gerçeği Ankara’yı önlem almaya zorluyor.

        4- Saldırmayacağını varsaysak bile (IŞ) İD’in bölgede yol açtığı istikrarsızlık, Türkiye’yi doğrudan ve olumsuz olarak etkiliyor.

        5- Ankara’nın, (IŞ)İD’in özel olarak Kürtlere saldırmasından bir süredir pek memnun olduğu söylenemez. Gerek Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile stratejik ilişkiler, gerekse ülkedeki çözüm süreci bu nedenle ciddi bir kırılganlık yaşıyor.

        YÖNTEMLER

        Türkiye’nin Musul operasyonuna askeri olarak katılacağı yolunda pek bir işaret yok. “Kesinlikle söz konusu olmaz” dememek, çok çok az da olsa bir ihtiyat payı bırakmak lazım. Buna karşılık operasyonu yapacak güçlere her türlü desteğin verilmesinin masada olduğu anlaşılıyor. Şu aşamada en kritik soru, İncirlik Üssü’nün kullanımına izin verilip verilmeyeceği. İncirlik’in kullanıma açılması, Türkiye’yi tek başına Musul operasyonunun önemli bir bileşeni yapacaktır.

        Konuyla doğrudan ilgili görünmeyebilir ancak Ankara’nın, Kobani’nin yeniden inşası ve PYD denetimindeki Suriye’deki üç kantonun muhtemel (IŞ)İD saldırılarına karşı korunması konusunda izleyeceği tutumları ve atacağı/atmayacağı adımları da dikkatle izlemek gerek. Şu iki hususu unutmayalım:

        1- Kobani’de yaşadığı hezimet (IŞ)İD’in pekâlâ yenilebileceğini uluslararası koalisyona gösterdi.

        2- PYD/YPG’nin Şah Fırat Operasyonu’na pozitif katkıları, geçmişte yaşanan tatsızlıkları unutmak ve gelecekte işbirlikleri geliştirmek için bir zemin yarattı.

        Son olarak (IŞ)İD’in, kendisine karşı savaşa alenen katılması halinde Türkiye’ye cevabının ne olacağı konusuna gelirsek, her türlü saldırıya hazırlıklı olmakta sonsuz yarar var. Muhtemelen örgüt böylesi bir ihtimale karşı bazı hazırlıklar yapmıştır. Bunları gerçekleştirebilmek için Türkiye’de yeterli imkânlara sahip olduğunu da düşünebiliriz.

        Fakat bir şerh düşmek istiyorum: (IŞ)İD’in Irak ve Suriye’deki savaşlarında kolayca öldürüp ölebilen Türkiye vatandaşlarının tümünün, sıranın kendi ülkelerine gelmesi halinde aynı şevki göstereceklerine emin değilim. Çok fire olacaktır.

        Diğer Yazılar