Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        G.Saray’ın içini çok iyi bilen bir abimden duydum; kendisini yine camiayı çok iyi bilen ve ‘içeriden’ bir isim aramış ve şunları söylemiş: “Ünal Aysal yine başkan olmak istiyor. Bu sefer 300 milyon dolar verecek. Ama senin de içinde bulunduğun kendisine muhalif kongre üyelerinin tavrını merak ediyor.”

        Kaynağım olan abimin cevabı ise şöyle oluyor: “Değil 300; ilk geldiği zaman söylenen 100 milyon doları hibe etsin, biz de destekleyelim...” Araya giren hatırlı dost ise “Hayır, kesinlikle 300 milyon dolar verecek. 100, 150 değil 300. Bunun bir kısmını hibe edecek” diye devam ediyor. ‘Aysal adına PR çalışmasını yapan bu etkili ve ünlü aracı’ bugünlerde benzeri telefon görüşmelerini Ünal Bey’e mesafeli bakan diğer kuvvetli gruplarla da yapıyor.

        Ben kaynağıma şunu söyledim: “Eğer Aysal bir daha gelirse ve gerçekten 300 milyon dolar verirse kulübün son başkanı olabilir. Çünkü bana göre Aysal’ın nihai planı; kulübün hakim hisselerini bir şekilde Rus-Kazak fonlara satmak. Riva başta olmak üzere altın hisse de dahil Mandarin- Ottoman fonlarına satarak kulübün ‘sahiplik’ dönemini başlatabilir.” Bu fikrin sadece bana değil G.Saray’daki birçok isme ait olduğunu da belirttim. Ve anladım ki Aysal ismi geçtiğinde camiada duyulan ciddi endişe kaynaklarından biri de bu. Ama şu ortamda 300 milyon dolar G.Saray için çok büyük bir meblağ. Belki de bu meblağ garanti edilirse camia bir takım balans sistemleri ile yeniden Aysal’a yönünü çevirebilir.

        KAFANI KUMA GÖMME PASSOLİG

        Devletin en yetkin isimleri ile yapılan Sporda Şiddet Çalıştayı’nı memnuniyetle izledim. Çünkü ilk kez devletimiz, holiganizmi bir memleket sorunu olarak görmeye başlamış. Spor Bakanı Çağatay Kılıç, E-Bilet uygulamasını savundu. Prensipte sisteme aynen katılıyorum. En büyük eleştirim ‘yasa yapıcı’ların futbolu bilmemesi; tribüncülükten anlamaması. Misal localarda loca sahiplerinin Passolig alma zorunluluğu büyük saçmalık. Ha keza 12 yaşından küçükler için de bu zorunluluğun olması tam anlamıyla mantıksız. Öte yandan Trabzon’daki holiganın kendisinden daha holigan olan dayısının kartıyla maça girdiği belli oldu. Peki dayıya ne oldu, ne olacak? Kapıda başkasının kartıyla holiganı içeri alan görevliye ne oldu, ne olacak? Passolig neden kaçak girişleri ancak yüzde 10 azaltabilmiş! Eskiden 10 holigan kaçak giriş yapıyorsa ve Passolig’le bu rakam ancak 9’a düşmüşse burada Passolig sorgulanmalı. Passolig yöneticilerinin de kafayı kuma gömmekten; ikide bir promosyon mesajı göndermekten vazgeçip bu soruların yanıtını vermesi lazım.

        LEİCESTER VE ATLETİCO PAS OYUNUNU YİNE ÖLDÜRDÜ

        Takipçilerim bilir; pas oyunu denen ‘senden bana-benden bizim oğlana; yandan yana, oradan geriye’ futbolundan hazzetmem. Guardiola çok büyük teknik adam ama gördük işte Klopp’un Dortmund’u ve özellikle Heynckes’in Bayern’i çok daha etkin oyun oynuyordu. İşte futbol tarihinin en büyük başarısını gösteren Leicester City, ligin en az topa sahip olan ekiplerinden biri. Direkt oyunla işi bitirdiler. Ha keza 3 sezonda 2 kez Devler Ligi finaline çıkan Simeone’nin Atletico’sunun da langırt sistemi ile ilişkisi yok. Guardiola’nın, mevcut mantalitesiyle City’de de başarılı olamayacağını şimdiden iddia ediyorum. Çünkü bu büyük hocanın futbola kazandırdığı Tiki-Taka sadece ‘kilit açan’ Messi gibi bir isimle verimli oluyor. Messi de tıkandı mı, o sezon Barça da çok başarılı sezon geçiremiyor. Kendi adıma Simeone ve Ranieri’ye teşekkür ederim. Topa sahip olmadan da başarılı olunacağını gösterdikleri için. Bu arada 2 Manchester takımının olmadığı; Mou’yu oyuncuların yediği; Liverpool’un yine kaybettiği sezonda 2. bile olamayan Arsene Wenger’in de tam bir loser olduğu ortaya çıktı. Türkiye’deki “Futbol; güzel oyun..”culara da geçmiş olsun.

        Diğer Yazılar