Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR süredir bulunduğum New York şehri ve eyaletinde, işim gereği birçok mekânda medya mensuplarıyla bir araya geliyorum. Gerçi hepimizin ilgi ve çalışma konuları farklı, ama gazeteci milleti işte, hepimiz aynıyız, bir araya gelince dedikodu yaparız.

        Hemen hepsi, yeni ortaya atılmış olan “demokratör” diye bir kavramdan konuşuyor. “Gazetecileri Koruma Komitesi” nin başkanı John Simon “The New Censorship; Inside the Global Battle for Media Freedom” (Yeni Sansürcülük; Basın Özgürlüğü İçin Verilen Global Mücadelenin İçinden” başlıklı bir kitap yazmış. Çoğunun elinde bu çalışma var.

        Ağırlıklı konuşmalar, bu çalışmada ortaya atılan bir kavramdan ibaret. Buradaki gazeteci arkadaşlar, “demokratör” kavramının 21’inci yüzyıla ait vahim bir yeni kavram olduğunu söylüyorlar.

        Sansürler getiren, basın özgürlüğünü ayaklar altına alan, gerekirse güç de olmak üzere her yolu kullanarak basında düşünce özgürlüğünü öldüren “olağan şüpheliler” zaten var. Bunlar direkt olarak diktatör konumunda değerlendiriliyor John Simon’un çalışmasında.

        Bunların yaptıkları bizi şaşırtmıyor, onlardan beklediğimiz davranış biçimi bu zaten. Ama bir de demokratik olma iddiasıyla yola çıkanlar var. Bunlar demokrasinin bütün imkânlarını kullanıp iktidara geldiklerinde bir süre sonra basın üzerinde diktatörleri aratmayacak baskılar uyguluyorlar.

        İşte bunları tanımlamak çin “demokratör” kavramı çıkarılmış. Kelimeden de anlayacaksınız, demokrasi ve diktatör kavramlarının birleştirilmesinden oluşturulmuş yeni bir kavram bu. Kavramın 21’inci yüzyıl koşullarına çok uygun olduğu ve bu çağın demokrasi anomalisini tam olarak anlattığı söyleniyor.

        Buradaki tecrübeli gazeteciler ve medya hocaları, diktatörler kadar demokratörlerin de global düzene tehdit oluşturduğunu düşünüyorlar. Diktatörler netler; bunlarla nasıl mücadele edileceği de net.

        Demokratörler ise demokratik yöntemlere uyduklarını söylüyorlar ama sonunda medyaya yaptıkları diğerleriyle neredeyse aynı.

        Bu iç çelişkileri nedeniyle demokratörlerle nasıl mücadele edileceği henüz net değil. Bunun yöntemlerinin bulunması, 21’inci yüzyıl medya çalışmalarının esas konusu olacak deniliyor. Kavram üzerine konuşurken, en çok örnek olarak ortaya atılan isim Putin oluyor, bu yeni kavramın gerçek anlamda temsilcisi olarak görülüyor.

        Bu tür sohbetlerde ben fazla sesimi çıkarmamaya dikkat ediyorum. İnsanlar bana “Hangi ülkedensin?” diye soracaklar diye korkuyorum. Hatta bazı ortamlarda herkes vatanını açıklarken ben ortama göre kararlar veriyorum.

        Eğer ortamda daha önce tanıdığım insanlar yoksa, kendimi ya Yunan ya da İtalyan olarak tanıtıyorum. Böylece Türkiye hakkında sorulabilecek bazı tatsız sorulara ve saldırgan yorumlara muhatap kalmamaya çalışıyorum.

        Bazıları ise beni daha önce başka ortamlardan tanıyor. Onlar bu tür tartışmalarda bana müstehzi bir gülümsemeyle bakıyorlar. Suskunluğumla alay eder gibiler. Belki durumuma acıyorlardır, bilemiyorum.

        Geçmişte askeri darbe ayıpları nedeniyle böyle durumlara düşerdik, ama bu yaşımda da böyle bir şey başıma gelmeye başladı. “Ne yapayım, kaderim batsın” demekten başka bir çare yok herhalde.

        Diğer Yazılar