Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ARKADAŞIMDIR, çok severim ama üzülerek de olsa gerçeği söylemeliyim. Son olarak öyle bir vukuatını duydum ki, bu bana onun sonunda tamamen delirmiş olduğunu gösterdi.

        Bunun ne olduğunu gayet tabii ki anlatacağım, anlayınca siz de bana hak vereceksiniz. Aslında ben onun delirmeye eğilimi olduğunun işaretlerini yıllardır alıyordum. Adım adım bugünlere geldi ve bardağı taşıran son adımı da nihayet attı. Yakında tımarhaneye kapatılırsa hiç şaşırmam, onu orada da görmeye giderim. Ama eğer ziyarete gidersem beni de oradan hiç çıkarmazlar diye korkuyorum.

        Dediğim gibi bardağı taşıran son olayı daha sonra açıklayacağım, ama ilk önce deliliğin yaklaşan ayak seslerini anlatmalıyım.

        Yayın yönetmenliğine ilk başladığı anlardı. Conrad Oteli’nde yemek yiyorduk. “Ben yarın bir seyahate çıkıyorum” dedi.

        Ben “Stres atmak için ya Paris’e ya da New York’a gidiyor” diye düşündüm. Karayoluyla Sırbistan’a gideceğini söyledi. Düşünün o günlerde oralarda büyük savaş var, kan gölüne döndürmüşler ortalığı; Sırplar da Türk sevgileriyle tanınan bir kavim değiller.

        “Benim tanıdığım Ertuğrul Özkök, o ortamdaki Sırbistan’ın üzerinden uçakla bile geçmez ve eğer Avrupa’ya gedecekse de pilottan Sırbistan hava sahasını kullanmamasını ister” diye düşünürken o, oraya karayoluyla gideceğini söylüyordu. İtiraf etmeliyim ki yayın yönetmeni fobim olduğundan, “Ondan kurtulmanın en temiz yolu bu olmalı, oradan dönmesi mümkün değil” diye de düşündüm.

        Ama gitti ve gittiğiyle kalmadı, maalesef döndü de. Döndükten sonra, “Nasıl geçti seyahatin?” diye sordum. “İyi gitti, çok keyifliydi, stres attım, hayli rahatladım” dedi. Düşünün, ortalık kan gölüne dönmüş, barbarlık sokakta dolaşıyor, o stres attığını söylüyor. Söyleyin bana, bu bir insanın delirmeye başladığının gerçek işareti değilse başka ne olabilir.

        Dediğim gibi, yayın yönetmenliğinin başlarıydı daha. Ben o olaydan sonra yıllar boyunca ondan hep korktum, beni elleriyle boğacağını, hatta orada durmayıp bütün sülalemi katledeceğini düşündüm ve sadece bu yüzden ona daima nazik ve anlayışlı davrandım. O başarılı bir yayın yönetmeni olmanın yanı sıra potansiyel bir seri katildi de.

        Delirmekte olduğuna dair bir diğer işareti yıllar sonra gazetenin bir gezisinde aldım. Kenya’daydık, Masai Mara kabilesini ziyaret ettik. O kavim, kendilerini vahşi hayvanlar yemesin diye kırmızı kıyafetler giyen insanlardan oluşuyordu, yani hayli stresli ve sinirli olmaları ihtimali yüksekti.

        Kılavuzumuz, “Onları sinirlendirecek fazla bir şey yapmayın” dedi.

        Ama bizimki makul öneri duyacak halde değil. Uzun süredir durumu böyle. Kabile üyelerinin bir kısmı meydana toplanıp yan yana dizildi. Ben, “Herhalde bizi ok atarak öldürecekler” diye düşünürken bir de baktım Ertuğrul Özkök de onların yanında sıraya girmiş.

        Kabile üyeleri birden havaya sıçramaya başladı; bu bir ritüelmiş. Ertuğrul Özkök de havaya sıçramaya başladı. Ve nasıl yaptı bunu bilmiyorum ama hepsinden daha yükseğe sıçrıyordu. O güne kadar onun en büyük atletik faaliyeti, şarap açmaktan oluşuyordu. Birden dünya yüksek sıçrama rekortmenine dönüşmüştü.

        Onu görünce, “Karım bunu yapmayı başaramadı, şimdi Ertuğrul’a sinirlenecekler ve bizi bu yüzden kesip yiyecekler” diye düşünmeye başladım. Karım bir saat kadar önce, “Yanlarına fazla yaklaşmayın” uyarIarına aldırmayarak Masai Mara kabilesi şefinin yanına gidip onunla kavga etmişti.

        Buna rağmen bizi öldürmeyen kabile, şimdi Ertuğrul Özkök yüzünden artık bizi kesin öldürecekti. O ise gayet mutlu bir şekilde havaya sıçramasını sürdürüyordu. İşte bu olay da bana onun hakikaten tamamen delirmeye başladığını göstermişti.

        Şimdi ise bu kanımı güçlendiren son olaya geliyorum...

        Son yazısında Rüdaw adlı bir Kuzey Irak internet sitesini okuduğunu söylüyor. Sadece o değil, her kim bilinçli tercihle öyle bir site okuyorsa bence o insan tımarhanelik delidir.

        Normalde Vanity Fair, NYMag, New Yorker gibi siteleri okuyan Ertuğrul Özkök’ün sonunda Rüdaw adlı siteyi de okumaya başlaması, onun hemen vakit kaybetmeden tımarhaneye kapatılması için kesin son kanıttır.

        Diğer Yazılar