Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU yazıyı geçenlerde Grammy Ödülleri’ni seyrederken düşündüm. Gecenin açılışını AC/DC grubu muhteşem bir konserle yaptı.

        Bu müthiş konseri izlerken benim “rock”ın ölmüş olduğunu düşünmem belki çoğunuza garip gelecektir, ama sorun eskilerde değil. Eskinin zirvedekileri hâlâ çok güçlü, adeta yaşlanmayı durdurmuş gibiler, ama sorun yeni kuşakta.

        Kafamda o gece beliren soru şuydu: Acaba “millennial kuşağı”, yani “yeni gençlik” neden kendi içinden klasik rock grubu çıkaramıyor? Acaba neden bir Led Zeppelin, Metallica, Rolling Stones, AC/DC, U2, Pink Floyd çapında, her birinin adı bile hepimizin içinde duygular uyandıran gruplar yeni kuşaktan çıkmıyor?

        Ciddi bir müzik kültürleri de var ve müziğe ulaşım “Spotify” türünde girişimlerle çok fazla arttı.

        Aslında her aklına koyan, evinde tek başına müzik de üretebiliyor, ama müziğin bu kadar yaygınlaşmasına rağmen nedense yukarıda saydıklarıma benzeyen, her biri birer kültürel fenomen olan gruplar artık genç kuşakta yok

        Rock konserlerini yine eskiler, yaşlanmalarına rağmen vermeyi sürdürüyorlar.

        Bunun nedenine dair düşünmemiz gerekiyor. Rock’ın anlamını, sadece müzik dünyasının içinde kalarak anlamaya çalışmak yetmez; rock kültürünü sosyolojik açıdan anlamak gerekiyor.

        Rock aslında temelde siyasi bir duruştur. Gruplar bunun tamamen bilincinde olmasalar da onların duruşu ve tavırları aslında otomatikman siyasidir.

        Rock, toplumların insanı tekdüzeleştiren, aynı düşündürmeye zorlayan süreçlerine karşı bir isyan, bir başkaldırıdır.

        Rock’çı, siyasi tavrını yaşam biçimiyle, hareketleriyle, marjinal olarak tanımlanabilecek tavır alışlarıyla belli eder ve neyi kabul edip etmediğini kendi yaşamıyla ortaya koyar.

        Bu yüzden birer komünal deneyler olan rock konserleri de birer başkaldırı, siyasi duruşturlar aslında.

        İsteyen bu kültürün kökenlerini 68 kuşağına, Marksizm’e ve radikal düşüncelere götürebilir. Bütün bunlar 20’nci yüzyıla damgalarını vurmuş olan hareketlerdir.

        Bugün ise “millennial” diye adlandırılan kuşağın ortaya çıkmasına yol açan dijital devrim ve globalizm, insanlarda güya farklılaşma görüntüsü altında aslında benzeşme süreçlerini başlattı.

        Bugün global düzeyde gençler, ellerindeki teknik imkânlar aracılığıyla her an kendilerine özgü tavırları, özgün yollardan, özgün üsluplarla ortaya koyuyorlar. Dijital araçlar ve sosyal medya bu sürecin yolları, ama bu olurken, yani herkes birbirinden ayrışmaya çalışırken aslında birbirine benzemeye başladı.

        Artık marjinal düşünce; radikal, garip, tuhaf, şoke edici tavır almak olarak algılanıyor. İnsanlar kendilerine benzeyen diğer kişileri şaşırtabildikleri zaman kendilerini farklı olarak görüyorlar.

        Eskinin rock gruplarını doğuran gerçek marjinal tavırlar, radikal düşünceler, artık tarih bilgisi olarak bile bilinmiyor.

        Bu yüzden gençler, yaşam tarzlarına çok daha uyan rap müziğe ilgi duyuyorlar. Global düzeyde durum bu ve iyi bir klasik rock konseri dinleme ihtiyacı duyulduğunda, yine tarihten gelen bir Rolling Stones, bir AC/DC’den başkaları da pek yok gibi.

        Bence o geceki muhteşem AC/DC konseri, elindeki tüm imkânlarına rağmen 21’inci yüzyılın ne kadar da kültürel sığlık içinde olduğunu gösteriyordu.

        Diğer Yazılar