Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BLOOMBERG TV’de başlattığımız “Yeni Medya” programında (her hafta cuma günleri, ana haber bülteninden hemen sonra) iki haftadır, sosyal medyaya getirilebilecek yasakların ekonomiye vurabileceği darbeleri konuşuyoruz.

        Bu benim hayli duyarlı olduğum bir konu; çünkü aylardır Amerika’da birçok potansiyel yatırımcıyla Türkiye’yi konuşuyorum. Hemen hepsi Türkiye’ye yatırım için istekli, ama bir endişeleri var. Hepsi kendi iş modellerinin artık sosyal medya bağlantılı olduğunu, sosyal medyaya bir yasaklama getirilmesi durumunda yatırımları için endişeleneceklerini söylüyorlar.

        Görüyorum ki bu tür endişeler Türkiye’nin çok da ihtiyacı bulunan yabancı yatırımların gelmesini önleme noktasına ulaşmış. İşte bu yüzden yabancı yatırımcı gözünden bu endişeyi dile getirmem gerektiğini düşündüm.

        *

        Global ekonomide ve kapitalizmde hâkim paradigma değişmiş durumda. Bunun ne olduğunu açıklamak için fazla teorik lafa gerek yok; sadece tek bir tespit yetecektir bunu anlamaya. Artık bizler APPLE şirketinin piyasa değerinin 700 milyar doları aştığı bir dünyada yaşıyoruz.

        Çok yakın zaman önce kapitalizm denilince akla fabrikalar, adı ağır sanayiyle özdeşleşmiş şirketler gelirdi. Şimdi ise kapitalizmin motor gücü dijital sektör.

        Bu yeni durum kapitalizmin, üretim biçiminin, üretici faktörlerinin, artık değer kavramının anlamını değiştiriyor. Anlayacağınız, global ekonominin hâkim paradigması yeniden tanımlanıyor. Bu arada Karl Marx’ın Das Kapital’ini temelde doğru olmasına rağmen yeniden güncele uyarlayarak yazmak gerekiyor.

        Bence Thomas Piketty, “Capital in the Twenty- First Century” adlı çalışmasında bunu başarma fırsatını elinden kaçırdı. Bu işi “political economy” ekolünden yetişmiş Marksist iktisatçılar yeniden ele alıp dijital ekonomi bazında kapitalizmin üçüncü cildinden başlayarak üretim aşamalarını yeniden tasarlamalı ve ondan sonra birinci cilde geçip artık değer sömürüsüne yeni bir anlam getirmeliler.

        Bunu birileri mutlaka bir gün yapacak, ama bu arada kapitalizm her gün kendisini yeniden tanımlıyor. Güç ilişkileri yeniden kuruluyor. Dijital yatırımcıları kendisine çekmek için ülkeler, bırakınız ülkeleri şehirler yarışıyor.

        Dijital sermaye, diğer bütün sermaye biçimleri gibi çok akışkan, nereyi uygun görürse oraya yatırımını yapıyor. Amerika içinde ilk önce San Francisco’dalardı. Orası pahalılık nedeniyle uygun olmaktan çıkınca Los Angeles’ı denediler; o da olmadı New York devreye girdi. Şehirde yatırımı neredeyse bedava hale getirdi. Dijital sermayeyi Manhattan’a çekti.

        Sermaye burayı da bırakıp Brooklyn’e daha iyi koşullar var diye gitmeye başladı. İşte bu akışkanlığa bakarak ülkelerin, “Neden bize gelmesinler?” diye sormaya başlaması lazım.

        Can çekişmekte olan Yunanistan bile bunu düşünürken biz sosyal medyaya yasaklar getirerek kendimizi yaralıyoruz, global düzenin dışında kalıyoruz.

        Hindistan “Nirvana” adlı bir fon kurmuş; özellikle fakir nüfusu ekonomik sürece dahil edecek dijital yatırımlara büyük teşvik veriyor.

        Benim ABD’deki potansiyel yatırımcılardan gördüğüm kadarıyla, Türkiye biraz teşvik verse, yasakçı zihniyetten çıksa ülkemize dijital sermaye akışı başlayacak.

        Sosyal medyanın önemini vurgulamak için şu örnekleri vermek istiyorum: Örneğin, BUZZFEED sitesi tüm iş modelini Facebook üzerine kurmuş, bu sayede bugün istese 850 milyon dolara satabileceği bir değer haline gelmiş.

        Yeni yükselen değer “rebelmouse.com” ise sadece sosyal medya bağlantılarını kullanarak yeni bir medya biçimi yarattı ve çok da hızlı büyüyor. Sadece fikri satın almak için 50 milyon dolar teklif eden bile var. Bu arada 100 milyar dolarlık gücü olan moda dünyası, şu aralar Instagram’ı kullanmadan iş yapamaz hale geldi bile.

        Bunları bilelim, bilinçli olalım ve sonu bir yere varmayacak tartışmalarla daha fazla vakit geçirmeden hemen harekete geçelim.

        Diğer Yazılar