İntihar edecek adamın bakışı
HAYATA dair tüm tavırlarını ve siyasi ufuklarını “Erdoğan nefreti” üzerine kurmuş olan çevreler, yaptıkları tüm kampanyalara rağmen bu toplumun büyük kesiminde Erdoğan sevgisinin neden sürekli tırmandığını anlayamıyorlar. Anlayamadıkları için de nefretleri bir tür çılgınlığa dönüşmüş durumda.
Anlayamadıkça, önleyemedikçe daha da saldırganlaşıyorlar.
Bu sevgiyi sadece Başbakan Davutoğlu’nun usta yönlendirmesiyle pekişen AK Parti’nin siyasi gücüyle de açıklamak yeterli olamaz.
Bir açıklamanın düzgün ve doğru olabilmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkenin sıradan insanlarıyla kurmuş olduğu bire birlik duygusu veren, psikolojik derinliği hayli fazla olan duygusal bağlantıyı da çözümlemek gerekir.
AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde lider Erdoğan’ın yaptığı yurt gezilerinin bazılarına katıldım. Oralarda onu karşılamaya gelen vatandaşların gözlerine ve suratlarına yansıyan derin sevgiyi görüp bunun yıkılması çok güç olan bir sevgi olduğunu düşünmüştüm.
Aynı bakışı ve derin sevgiyi yansıtan surat ifadesini geçen hafta yaşanan “intihardan kurtarma” olayında tekrardan gördüm.
Köprü üzerinde, intihar fikrinden son anda vazgeçirilen adamın Cumhurbaşkanı’nın oturduğu arabanın penceresine yaklaştığında Erdoğan’a nasıl bir yüz ifadesiyle baktığına dikkat edin.
Tabii intiharın ucundan dönmüş bir insanın duygusallığı, o anda yaşamakta olduğu ruh fırtınaları da vardı o yüz ifadesinde, ama Cumhurbaşkanı’na duyulan sonsuz bir saygı ve sevgi de vardı.
O saygı ve sevgi bağlantısının nasıl kurulduğu, Erdoğan’ın sadece varlığıyla nasıl bir psikolojik ihtiyaca karşılık verdiği anlaşılmadan bu ülkede Erdoğan’ın gücünün yapılan her türlü muhalefete, karalama kampanyasına rağmen nasıl hâlâ daha tırmandığını anlayabilmek mümkün değildir.
Muhalefet partileri anlayabilme çabalarını güncel siyasetin dar kalıpları içinde kalarak gerçekleştirmek istediklerinde bunu bir türlü başaramıyorlar. Yıllardır Erdoğan’ın liderliğiyle AK Parti’nin genlerine işlenmiş olan ve şu anda da Davutoğlu’nun bayrağını devraldığı bu derin bağlantı kurma becerisini bir türlü anlayamadıklarından ülkede AK Parti iktidarı alternatifsiz kalmış durumda.
Vatandaşın o yüz ifadesinin temelinde, duyulan sonsuz güven ve aynı lisanı konuşmanın getirdiği yakınlık duygusu var.
Ben daha önce o bakışın ve tavrın Süleyman Demirel’e de yönelik olduğunu görmüştüm.
Demirel de sıradan insanların güvenini kazanmak ve onlarla aynı lisanı anlaşılır biçimde konuşmak konusunda ustaydı. Aynı ustalığı ben şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan da görüyorum.
Dahası bu yeteneğin AK Parti’nin başından fiilen ayrılması ve Cumhurbaşkanlığı’na geçmesi sonucunda partinin bocalayacağını düşünerek bundan medet uman çevreler, bunda da yanıldılar; umdukları olmadı. Başbakan Davutoğlu şimdi onca problemle boğuşurken bir de bu bağlantıyı koparmamak ve güçlendirmek için çalışıyor.
Anlayacağınız bu ülkenin muhalefeti aynı düzeydeki derin bağlantıyı bire bir insanlarla kurmayı başaramadıkça, bunu öğrenmedikçe bu ülkede AK Parti iktidarının zayıflaması ve Erdoğan’ın gücünün azalması mümkün değil.
Bence bunu öğrenebilmeleri de mümkün gözükmüyor, çünkü her bağlantının temelinde neyin yattığını ve kendilerinde eksik olanın ne olduğunu katiyen bilmiyorlar.