Türkiye'nin bölgede güçlü bir müttefike ihtiyacı var
Zaten sınır komşularımızla ilişkilerin durumu malum. ABD ve Rusya da kendi çıkarları için Suriye’de oyunlar oynamaya ve Kürt kartını öne sürmeye başlayınca fokur fokur kaynamaya başlayan bölgede güvenebileceğimiz bir müttefikimiz de kalmadı.
“Biz hem haklıyız hem de güçlüyüz” diyerek yolumuza tek başına gitmeyi sürdürürsek bu yalnızlığımız bir süre sonra dezavantaja dönüşmeye başlayabilir. Gerçi iki büyük gücün de uzun vadeli çıkarları açısından Türkiye’yle tekrar yakınlaşacaklarını düşünsem de şu andaki durumumuzu tanımlayacak tek kavram yalnızlıktır.
Bu konuların uzmanı değilim, ama herhalde hiçbir askeri/siyasi stratejist böyle bir ortamda yalnızlığın iyi bir şey olduğunu söylemeyecektir.
İşte tam bu noktada Türkiye’nin güçlü bir müttefik oluşturmak için önüne bir imkân çıkmış durumda. İsrail’le ilişkilerimizi tekrardan tam fonksiyonlu hale getirebiliriz gibi geliyor bana. Zaten devlet onlarla uzun zamandır bazı görüşmeler sürdürüyor, adımlar da atıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gayet haklı biçimde öne sürdüğü “Gazze’ye ablukayı kaldırın, insani yardım imkânını açın” şartı aşılamadığından İsrail’le tıkanmış ilişkilerimizde ilerleme kaydedilemiyordu. Ancak şimdi bu tıkanıklığın da aşılması imkânı doğdu. Bakın nasıl, anlatayım:
İsrail’de bir süredir bir devlet yetkilileri, ulusal güvenlik kavramının, terörün devletlerden gelmediği, savaşların asimetrik olduğu döneme göre tekrar tanımlanması gerektiğini düşünmüşler.
Ve sonunda ulusal güvenliğin artık ülke sınırlarında başlamadığına, eğer bazı topraklarda ekonomik koşullar ve insani durumlar iyileşmediği takdirde İsrail’in buralarda yeşeren terörün hedefi olmayı sürdüreceğine karar vermişler.
İşte tam bu noktada Türkiye tekrardan devreye girebilir. Biz zaten ne diyorduk? “Gazze’ye ablukayı kaldır, biz insani yardım yapalım” diyorduk.
Bu şu anda İsrail’in de amaçlarından biri haline gelmiş durumda. Yani Türkiye, Gazze’ye yardım götürebilirse, bölgeyi inşa edebilirse, hastaneler açarsa, bu hem bölge, hem Türkiye, hem de İsrail için iyi bir şey olacak. Yani bu tam bir “win-win” durumu.
Açılan bu kapıdan Türkiye, İsrail’le birlikte girip Amerika’yı da güçlü bir şekilde etkileyebilecek bölgesel bir müttefik kazanabilir.
GRAMMY NOTLARI
Ne şovdu be kardeşim, inanılmazdı. Neredeyse dört saat boyunca hiçbir anı kaçırmayayım diye neredeyse gözümü bile kırpmadan seyrettim Grammy ödül törenini. En güzel şovun hangisi olduğu konusunda hâlâ kararsızım.
Lady Gaga’nın David Bowie şarkılarından oluşan şovu muhteşemdi. Ben zaten Lady Gaga’ya önyargılıyım. Amy Winehouse’la ilgili yaptığım büyük hatayı ona yapmıyorum. Hayattayken Amy Winehouse’u dikkatle dinlemediğim halde fazla önemsemiyordum. Ölümünden sonra dikkatle dinledim ve muhteşem sesine, tonuna, tavrına vuruldum.
Amy bana Billie Holiday mutluluğu/hüznünü veriyordu.
Lady Gaga’da da böylesine muhteşem bir ses var. Nefes alır gibi rahatlıkla dans da ediyor. Saç rengi de pek güzeldi o gece. Bowie’nin şarkılarını zaten ezbere bildiğimizden Gaga’nın şovu inanılmaz derecede güzel oldu.
İtiraf etmeliyim ki ben Kendrick Lamar’ı daha önce kendimi vererek dinlememiştim. Yıllar önce Snoop Dogg’u da dikkatli dinleyince çarpılmıştım, bu defa da öyle oldum. Lamar muhteşem bir hiphop’çı, muhteşem bir sanatçı.
Tabii kendisine saygı bölümünde Lionel Richie de sahneye çıkıp tek bir şarkı söyleyince duygulanmamak, bu büyük sanatçıyı tekrardan sevmemek imkânsızdı. Biliyorum seveni çok, ama ben Adele’i bir türlü sevemedim, bir türlü ısınamadım. İsteyen kızabilir bana.
Törenin sonuna doğru Hollywood Vampirleri rock grubu sahneye çıkınca salonda yaratılan atmosferden etkilenmemek imkânsızdı. Yahu orkestra Alice Cooper, Johnny Depp ve Joe Perry’den oluşuyor, ben daha ne diyeyim. Büyülenmiş gibi seyrediyorsunuz.
Açıkça söyleyeyim; bu Alice Cooper’ın hayatta olmasına hayli şaşırdım. Bana göre 40 yıl önce filan ölmesi gerekiyordu. Çünkü o hayat tarzına vücut pek dayanamaz diye düşünüyor insan.
40 yıl önce onu New York’ta bir konserde izliyordum. Cooper birden sahnedeki kutudan bir yılan çıkardı ve salondaki seyircilerin üstüne fırlattı. O aşamada hiçbirimizin ne olduğunu tam anlayacak veya korkacak hali olmadığından yerimizden bile kalkamamıştık. Sana da tekrar selam olsun büyük vampir Alice Cooper.
BEYNİN MÜZİK KANALI
Grammy Ödül Töreni’ni izlerken aklıma bilimsel dergilerde okuduğum bir haber geldi. MIT, beyni analiz etmek için yeni bir görüntüleme yöntemi geliştirmiş ve bu yöntemle yapılan bir incelemeye göre beyinde insanın sadece müzikten hoşlanmasını sağlayan bir bölüm olduğu ortaya çıkmış. Daha önce bu bölümün var olduğu bilinmiyordu. Bu da aslında pek hoşlanmadığımız bir müziği duyunca neden bir şekilde etkilendiğimizi de açıklıyor. Ben de Adele’i duyunca böyle oluyorum herhalde.
TAYLOR SWİFT-BEYONCE
Taylor Swift yine büyük ödülü aldı, büyük başarı kazandı. Programın son anonsunu yapmak için Beyonce sahneye gelince ben “Taylor Swift’ten bahsetsin de neler olacağına bir bakalım” diye beklemeye başladım. Biliyorsunuz Kanye West’in Swift ile tartışması nedeniyle Beyonce’nin de Swift’ten şu anda pek hoşlanabileceğini düşünmüyorum. Ama ne yazık ki beklenen olmadı ve Swift anons edilmedi. Ödül töreni de kan çıkmadan hoş bir sedayla kapandı.