Suriye için yeni bir toplumsal uzlaşma
“Suriye’de ne olup bitiyor, son durum nedir?” diye öğrenmek için Washington’da kimi aradıysam hemen herkesten Suriye yerine bir Türkiye analizi dinledim. Çünkü Washington’da önemli konumlardaki insanlara göre şu anda Türkiye’nin ne yaptığı ve yapacağı, Suriye’de olabilecek her şeyden çok daha önemli, Suriye’nin ve bölgenin geleceği açısından.
Anlayacağınız Türkiye’nin politikaları global düzen koyucular açısından şu anda çok önemli, bu bize önemli bir güç potansiyeli, avantajı sağlamakla birlikte aynı zamanda üstümüze hayli sorumluluk da yüklüyor.
Washington’dan aldığım izlenime göre, ABD başkentinde Suriye’de son ateşkesin kalıcı bir barış ortamına yol açması ihtimali çok düşük olmakla birlikte, bunun Suriye ve bölge açısından son şans olduğu da düşünülüyor. Anlayacağınız bu ateşkese bir alternatif B planı da kesinlikle ortada yok. Bu yüzden Amerika, bölgede etkisi olan her gücün bu ateşkese, ona fazla güvenmese de sahip çıkmasını ve bunun yarattığı geçici barış algısının sürekli olabilmesi için elinden geleni yapmasını istiyor.
Gördüğüm kadarıyla Türkiye’den de arzulanan böyle bir tavır alınması. Amerikalılar, Rusların da tavırlarının böyle olması gerektiğini ve onlardan bu yolda bazı olumlu işaretler almaya başladıklarını söylüyorlar.
İşte bu aşamada, “Türkiye bu konumun kendisine verdiği güç ve önemli konumu iyi kullanırsa hem global düzeyde prestij kazanabilir hem de barışa büyük katkıda bulunabilir” diye konuşuluyor Washington’da.
Bunun oluşabilmesi için başlıca iki koşul olduğu da vurgulanıyor Washington’daki bu çevrelerde:
1- “Esad, mutlaka gitmeli” şartını, taraflar şu andaki politikalarının ilk maddesi olarak kabul edip ona göre tavır almayı bırakmalı. Çünkü bu şartta şu anda ısrar etmek, bölgenin koşullarıyla uyumlu gerçekçi bir tavır olarak görülmüyor Washington’da.
2- Buna bağlı olarak bölgede etki koymak isteyen her güç kendisine yakın gördüğü muhalif gruba açıkça destek ve silah gücü vermek politikasını bu aşamada hiç olmazsa ateşkes resmen geçerliyken askıya almalı.
Washington, bu koşullar bölgede hiç olmazsa tüm taraflar açısından bir süreliğine sağlanırsa şu andaki ateşkes ne kadar sallantılı zeminde olursa olsun yine de uzun vadeli bir barışın oluşması için şansa sahip olacak diye düşünüyor.
Buradan görülüyor ki Türkiye’nin bu aşamada Suriye hakkında yeni bir toplumsal uzlaşma oluşturmaya ihtiyacı var. TBMM’de Suriye politikası üzerine bir yeni ulusal konsensus oluşturulması çalışması başlatılmalı ve hiç olmazsa bir süreliğine daha önce desteklediğimiz silahlı güçlere destek de askıya alınmalı. Görünürde olsa da bir ateşkes var; bu kabul edilmeli ve ona bir şans tanıyacak şekilde davranılmalı.
Suriye içinde bir liderlik değişiminin de uzun vadeli bir süreç olduğu, bunun için de bir süreye ihtiyaç olacağı kabul edilmeli.
Global güçler yeni Suriye gerçeğinin bu olduğunu ve tüm tarafların ve özellikle de Türkiye’nin kendi pozisyonunu buna göre yeniden ayarlaması gerektiğini düşünüyor.
TRAMVAY MODASI
İstanbul’da tramvayın yaygın olarak kullanılmasına son vermiş olduğumuza bizleri pişman ettirebilecek yeni bir trend başladı bazı büyük şehirlerde. Washington DC’de tramvay kullanımına şehirde başlandı. New York ise çok büyük bir tramvay projesini başlatmak üzere. Diğer tüm şehirlerde de benzer projeler var. Tramvayın hem ucuz ve verimli hem de şehrin kültürüne en uyumlu toplu taşıma aracı olduğu düşünülüyor. Bunun turizmi destekleyici yanı olduğu da belirtiliyor. Belki yakın gelecekte İstanbul’da da benzer bazı projeleri başlatmanın zamanı gelir.
DONALD TRUMP ÖLDÜRÜLECEK Mİ?
Cumhuriyetçi Parti’nin derin güçleri, son günlerde sadece “Ne yaparsak Donald Trump’ın yükselişini durdurabiliriz?” konusunu düşünüyor.
Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin devletin düzgün, global sorumluluklarının ABD’nin gücüne yakışır biçimde işletilmesini arzulayan bölümünün tepkisini çekiyor. “Ak saçlılar” diye de adlandırılabilecek bu grup, derin devlet duyarlılıkları taşıyor ve bir Trump başkanlığının ABD’de düzeni sarsacağını ve dünyada da ABD için problemler çıkaracağını düşünüyor.
Ben bu olup biteni izlerken elimde olmadan, Amerikan derin devletinin işleyişini “American Tabloid” adlı romanında anlatan James Ellroy’u hatırladım.
O kitapta Ellroy, derin devlet güçlülerinin, “Başkan Kennedy’yi nasıl durdururuz, nasıl engelleriz?” diye uzun uzun düşündükten, birçok yöntemi denedikten sonra sistemin uzun vadeli çıkarları için onu nasıl öldürtmeyi başardıklarını anlatır. Trump’ın önlenemeyen ve kendisi olağanüstü bir hata yapmadığı takdirde önlenemeyecek de olan yükselişini izlerken “Acaba Ellroy, bu konu hakkıında bir derin devlet çözümlemesi de yapacak mı?” diye düşündüm.
Trump şu ana kadar halkı yeterince ajite etti ve onların en alçak düzeydeki ortak duygularına hitap ederek yükseldi ama bu tavırlar ABD gibi global gücün uzun vadede çıkarlarını zedelemeye başlarsa ne olacak, bunu da düşünmeye başlaması gerekiyor. Bence derin devletin güçlüleri ile dirsek temasını daha da artırmalı Trump, bunu en azından kendi uzun vadeli güvenliği için yapmalı.
BİLİMKURGU VE TEKNOLOJİ
Piyasa kuralları, teknolojik gelişmenin hiç yavaşlamamasını ve hep yeni bir ürünle, yeni bir buluşla ortaya çıkılmasını zorunlu hale getirdi.
Dolayısıyla teknoloji firmaları sürekli yeni fikirlere, yeni projelere ihtiyaç duyuyor.
Müthiş ve zorlayıcı bir rekabet de var global düzeyde. Bu yüzden şirketler yeni fikir bulmak, ihtiyaçlarını tatmin etmek için son dönemde daha da fazla biçimde bilimkurgu dünyasına başvurmaya başladı. Önemli bilimkurgu romanlar daha dikkatle okunuyor, filmler yeniden izleniyor. “Acaba yeni ürün fikirleri buralardan gelir mi?” diye uğraşılıyor.
Apple’ın üzerinde çalışmakta olduğu bazı cihazlarda bu yönteme başvurulduğu biliniyor.
Şurası kesin ki, orta vadede bizim gündelik yaşamımızı değiştirecek çok yeni ve fantastik ürün piyasaya sürülecek. Bilimkurgu dünyasına özgü yaşamların gerçek olması, 21’inci yüzyılın bir diğer gerçeği olmaya başlayacak.