PKK-Kürt sorunu ayrışması oldu
İtiraf edelim, en makul olanımız bile yıllardır Kürt sorunu ile PKK arasında bir bağlantı olabileceğini düşünüyordu. Geçmişte hepimiz bu hataya düşmüş olabiliriz.
“Bu hiçbirimizde olmadı, böyle tuzaklara hiç düşmedik” demeyin. Hepimize olmuş olabilir; özellikle sol gelenekten gelenler, “Acaba PKK’nın Kürtlerle ilgili söylemlerinde haklı olan bir nokta var mıdır?” diye düşünmüş olabiliriz. Bu ayıp değil, ülkesini seven, düşünen her insana olabilirdi bu.
Yaşadığımız günlerin bir önemli gelişmesi de kafalarımızda Kürt sorununun çözümü ile PKK meselesi arasında nihayet kesin ayrışma olmasıdır. Hem Kürt kardeşlerimiz böyle düşünüyor hem de Türk vatandaşları. Artık PKK ve Kürt halkı insanların kafalarında tamamen ayrıştı.
Kürt-Türk herkes, PKK’yı kafasında “Kürt düşmanı bir terörist örgüt” olarak konumlandırdı. Bu yüzden PKK’nın bu topraklarda varlığını sürdürebilmesi artık imkânsızdır.
Çünkü hangi eylemi yaparsa yapsın, daha ne kadar can yakarsa yaksın onlar da PKK’nın yok olmasına katkı yapacaklardır.
Sosyal tabanını kaybeden bir örgütün yaşaması mümkün olmadığından PKK’nın da kesin sonu bence çok yakındır.
RÜYA GİBİ BİR GÜN
Dün söz verdiğim gibi bugün THY’nin sponsor olduğu “Batman v Superman: Adaletin Şafağı” filminin galasını yazacağım. Gala Manhattan’daki Radio City Music Hall’da yapılıyordu.
Hava “Acaba gala kuzey kutbunda yapılsaydı daha mı iyi olurdu?” diye sorduracak kadar soğuktu. Bu tür galalara gördüğüm kadarıyla bazı kadınların yarı çıplak gelmek gibi bir âdetleri var ve yardımcıları onları soğuktan koruyordu.
Bundan sonra yaz aylarında yapılan galalara gitmek gibi bir prensibim olacak. Amy Adams’ın seksi olmak için soyunmaya ihtiyacı yok. Sadece yürümesinden ibaret bir belgesel çekseniz bile onu soft porno şaheseri olarak pazarlayabilirsiniz.
Ben Affleck, Ertuğrul Özkök’ten bile daha yakışlı bir arkadaş. Jeremy Irons’ın ise bu kadar uzun boylu olduğunu bilmediğimden başta Superman’i onun oynadığını zannettim.
Diğer gazeteci arkadaşlar çok heyecanlıydılar. Ben ise tüm uzuvlarım kadar duygularım da donduğundan heyecan duymuyordum. İçeriye girmek için bu defa kırmızı yerine siyah halı sermişler. Acaba burada ben yürüyorum diye bir matem mi var diye düşünürken birkaç alkış bile aldım. (“Senaryo yazarı olsa olsa bu moruktur” demişlerdir herhalde.)
Salona girerken müthiş bir duygu seli yaşadım. Bu salona en son 1970’li yılların sonunda bir konser izlemek için gitmiştim. O aklıma gelince “Whiplash” filmini hatırladım. Çünkü o filmdeki baterist çocuk, yanında hep Buddy Rich CD’si dolaştırırdı ya... İşte yıllar önce gittiğim o konser Sammy Davis Jr.’undu ve arkasındaki orkestra da Buddy Rich’in caz orkestrasıydı.
Ben bir bateristin şaheser yaratabileceğine o gece şahit oldum. O geceyi hiç unutmadım ve pazar akşamı aynı salona girer girmez o gece aklıma geldi, tüylerim diken dilen oldu. Az daha ağlayacaktım.
RÜYANIN BİTTİĞİ AN
Galanın ilk başları rüya gibiydi, ama ne yazık ki o rüya fazla sürmedi. Bir ara dışarıya çıktım. Derken bir araba yaklaştı, herkes Ben Affleck geldi diye heyecanlandı, ama ne oldu biliyor musunuz, arabadan Ertuğrul Özkök indi. Yanında da Uğur Cebeci vardı. Uçağımız Türkiye’den kalkmadan önce film için ne kadar heyecanlı olduklarını ve kırmızı halıda yürüyeceklerini anlatmaya başlamışlardı.
Bu yaklaşık 19 saat sürmüştü. Ben yürümelerini teşvik etmek için onları alkışladım; çünkü yürürlerse belki susacaklardı.
Uğur sustu; çünkü o kendini galanın ev sahibi olarak görüyordu. (Deyim yerindeyse tamamen delirmişti.) Öyle ki etrafa talimatlar vermeye başladı, buna Amy Adams da dahildi. Ertuğrul ise Superman ve Batman karakterlerinin tarihçesi ve filmin yönetmeninin kariyeri hakkında konuşmaya başladı.
Onlar halıda yürümeye başlamadan önce galiba biri, seyircilere “Şimdi iki akıl hastası buradan geçecek, insanlık namına alkışlayın” demiş olmalı ki alkış da aldılar. İçeride ne yazık ki yanıma oturdular. Uğur film boyunca birilerine dışarıdan birtakım yiyecekler getirtti. Nedendir bilmiyorum, belki de doktorlar “Onu sakin tutun” demiş olabilir, bu yüzden dediği her şeyi yapıyorlardı. Bu arada, dünyanın en büyük süper kahramanlar uzmanı olan arkadaşımız, filmin yarısında uyudu ve uyanır uyanmaz da “Film söylediğim gibi çok güzelmiş” dedi.
FİLME GELİNCE...
Ben Heidegger’i ve Kant’ı okuyunca anlıyorum. Kierkegaard’ın, okuduğu zaman Woody Allen’ı zorluğundan ağlatan cümlesini bile anladım. Ama bu filmi anlayamadım. Sizce de tuhaf değil mi? Nedenini düşününce şöyle bir şey aklıma geldi: Neredeyse tüm filmler bir giriş, gelişme ve sonuç bölümünden oluşur. Bu film ise sadece gelişme bölümünden oluşuyordu. Her sahne bir şaheserdi, ama bunlar birbirine pek bağlanmamıştı. Neyse ne, THY yine de büyük bir iş yaptı ve adından çok bahsedilecek bu filmde modern bir şekilde kendisini tanıttı.
Filmden sonra şehirde çizgi roman satan dükkânları dolaştım. Çoğunluğu East Village bölümünde olan bu dükkânlarda fanatikler film hakkında heyecanla konuşuyor, tartışıyordu. Film ne olursa olsun bu fanatikler sayesinde çok tutacak ve THY de iyi bir iş yapmış olacak.