Sürücüsüz araba
Geçmişte bu köşede toplumsal ilişkileri etkileyecek, toplumlara yeni örgütlenmeler zorunluluğu getirecek sürücüsüz arabalar konusuna sıkça değindim. O yazılarımda hep bu konuda çalışan Google, Tesla veya Uber’in adı geçiyordu.
Şimdi ise bu piyasaya tam anlamıyla bir araba devi girdi. Sektörün lider şirketlerinden olan General Motors (GM), sürücüsüz elektrikli araba üretme işine girdiğini açıkladı ve böylece oyunun kuralları tümden değişti. Bu karar Silikon Vadisi’nde hayli heyecan yarattı. Google, Uber ve tabii ki Tesla konuya çok daha yoğun eğilmeye başladılar.
GM, Uber gibi bir taksi servisi olan LYFT adlı şirketle işbirliğine gitti. Öyle anlaşılıyor ki araba sektöründe eski düzenin temsilcisi olan GM, yeni düzenin temsilcisi Uber’in tahtına göz dikmiş durumda.
ASIL KAZANAN START-UP
Merkezi Silikon Vadisi’nde bulunan Cruise Automation Association adlı bir şirket var. Bu şirket sürücüsüz arabayı işleten sistemler ve buna bağlı aplikasyonlar üzerine çalışıyor. Sektördeki bu son hareketlenmenin asıl onları kazanan kategorisine soktuğunu söyleyebiliriz. Zaten GM, bu şirketi 1 milyar dolara satın almak için çalışmaya başladı bile.
Sürücüsüz arabaların sosyal işlevlerini yapabilmeleri ve kabul edilebilir olmaları, aynı zamanda elektrikli de olmalarına bağlı. Tesla, elektrikli araç piyasasında çok önde durumda. GM de arayı kapatmak için Bolt adlı elektrikli bir markayı piyasaya sunmaya hazırlanıyor. Nissan’da ise Leaf adlı elektrikli araba var.
Fiat da boş durmuyor ve son olarak Google ile sürücüsüz bir minivan anlaşması imzaladı. Uber ise Pittsburg’da bulunan kendi araştırma merkezinde yeni modelleri test edip duruyor.
Anlayacağınız zaten hayli canlı olan bu piyasanın GM’nin de devreye girmesiyle inanılmaz derecede dinamik olacağını söyleyebiliriz. Markalar ilk sürücüsüz arabalarını taksicilik alanında kullanmaya hazırlanıyor. Zaten ilk testler Singapur’da çoktan başladı bile. Uber bu işten çok etkileneceği için onun da fazla gecikmeden bazı yeniliklerle ortaya çıkması gerekecek.
Bütün medeni toplumların aslında arabalara ve yol kültürüne dayalı bir sosyal örgütlenmesi bulunuyor. Şimdi sürücüsüz arabaların bu sosyal ilişkileri nasıl etkileyeceği tam bilinmiyor. Sadece kaza sigortalarını düşünün, bundan sonra kaza sigortasının ne anlamı olacağı da belli değil.
Sürücüsüz arabaların ortaya çıkıp hâkimiyet kazanmasıyla şehirlerin trafik kurallarını, yol örgütlenmelerini, trafik polislerinin çalışmasını ve sigorta sistemlerini tekrardan düzenlemek gerekecek. Bence o günler çok yakında ve hazırlığa şimdiden başlamak gerekiyor.
Türkiye’de otomotiv sektörünün ise insansız araç üretme hazırlığına bir an önce başlamazsa, global rekabet içinde kalabilmesi mümkün değil. Buna hazırlar mı bilinmiyor, ama ilk olanın öne çıkacağı da kesin gibi.
PRINCE VE YOUTUBE
Prince piyasayı kontrol etmeye çok meraklıydı. Kendi parçalarını, haklarını çok sıkı korur, işin peşini hiç bırakmaz ve her parçası için detaylı anlaşmalar talep ederdi. Müzakerelerde de karşı tarafı çok zorlardı. Bu yüzden yıllarca Youtube’a hep karşı oldu ve hiç kullanmamaya dikkat etti. Kendinden izinsiz kullananlara da davalar açtı. Ancak ölümünden sonra Youtube, Prince videolarıyla doldu ve hepsi de izlenme rekorları kırıyor.
LEICESTER'İN ŞAMPİYONLUĞU
Bütün çabalara rağmen futbola bir türlü ısınamayan ve futbol ligi oluşturma gayreti sadece nüfustaki Avrupa ve Latin Amerika kökenli kişilerle sınırlı kalan Amerika, İngiltere’de Leicester’in şampiyon olmasından çok etkilendi. Her haber kanalında uzun uzun yer verildi.
“Bu ani aşkın sebebi nedir?” diye bakınca anladım ki Amerika işe futbol başarısı olarak değil bir Külkedisi masalı gibi yaklaşıyor. Leicester başta fazla şans verilmeyen, sonra hızla yükselip herkesi şaşırtarak başarıya ulaşan bir kulüptü ya, Amerika da bu tür başarı hikâyelerine bayılıyor.
Filmlerde de fazla şans verilmeyenlerin başarıları hep büyük ilgi görür. Bu bir tür “Amerikan arabeskidir” de diyebiliriz. Leicester’in başarısı da güzel bir masal oldu Amerikalılar için.
JON SNOW KOMPLOSU
Game of Thrones’un beşinci sezon finalinde Jon Snow karakteri öldü mü yoksa sadece yaralandı mı, ileriki bölümlerde tekrar görülecek mi, eğer öldüyse onun bıraktığı boşluğu kim, nasıl dolduracak? Dizinin hayranları hep bu konuları tartıştı. Şimdi ise bu bir tür komplo teorisine dönüşmüş durumda. Çeşitli teoriler öne sürülüyor karakter hakkında. Gördüğüm kadarıyla Jon Snow komplosu teorileri, hayli canlı bir komplo teorisi sektörü oluşturmuş durumda.