Vatandaş hızlı çözümden yana
Merkezin elitleri (Ankara siyasetçisi, İstanbul burjuvazisi ve medya) “Başkanlık olsun mu olmasın mı?” konusunu sanki soyut bir meseleymiş gibi tartışırken, vatandaşın büyük çoğunluğu ne olacaksa bir an önce olmasını istiyor. Çünkü kökenleri zayıflatılan Başbakanlık kurumu var oldukça ve defacto olarak zaten var olduğu halde dejure temeli oluşmayan başkanlık sistemine geçilemediği sürece biz vatandaşlar her gün darbe üstüne darbe alıyoruz. Merkezin elitleri ekonomiyi borsa verilerinden, döviz kurlarından, global piyasalardan takip ederler; bizler ise her gün cebimize vurulan darbelerle yaşıyoruz.
Nispeten daha yüksek maaş alan benim gibi insanlar da dahil olmak üzere hemen herkes kendi çapında geçim sıkıntısı içinde. Herkes sürekli “Ayın sonunu nasıl getiririz?”, “Parayı nasıl denkleştiririz?” düşüncesiyle yaşamak zorunda. Aslında tüm umutlar piyasaların biraz canlanmasına, piyasada yaprak kımıldamasına kalmış durumda.
Siyasetteki tıkanma elitler açısından bir hesaplaşma vesilesi, ama bizler bu tıkanmayla her karşılaşmamızda, onun getireceği ek yükleri görüyoruz. Davutoğlu’nun görevden alınmasına sevinen de oldu, üzülen de ama asıl üzülen çoğunluk sistemde görülen tıkanmanın zaten narin durumda olan ekonomik dengelere vurduğu darbeyi direkt olarak kendi üstünde, cebinde hisseden vatandaşlardı.
BİZİM TEK SORUNUMUZ GEÇİM
Şunu herkes bilmeli: Şu anda Türkiye’de büyük çoğunluğun meselesi terör, Suriye, sistem tartışmaları filan değildir. Herkes neredeyse bütün gün geçim zorluğunu düşünmekte ve sadece bunu konuşmaktadır. Yine herkes şunu da bilsin ki bu insanlar açısından başkanlık sistemi, “Acaba bizleri bu tıkanıklıktan kurtarma yolu olabilir mi?” diye değerlendirilmektedir. Tabii bu kitlenin içinde Erdoğan’ı seveni de var sevmeyeni de ama emin olun seveni de sevmeyeni de hepsi “Başkanlık olacaksa olsun da bizler de biraz rahatlama ufkunu görelim” diyorlar.
EĞER MUHALEFET ‘HAYIR’ DİYECEKSE
Muhalefet “Kesinlikle kabul etmeyiz” derken, sadece “Hayır” demekte ısrar etmemeli, bu insanlara bir de umut verecek gerçekçi siyasi öneri getirmelidir; eğer getiremiyorsa da susmalıdır.
Zaman, sistem tartışmalarını bir an önce sonuca vardırmak ve bir karar verip ona yoğunlaşmak ve hızla Türkiye’nin ve vatandaşların çoğunluğunun büyük sorunlarına el atılması zamanıdır.
Sorunlarımıza eğer başkan el atacaksa o atsın, eğer Başbakan el atacaksa o da olur, ama güçlü bir liderliğe ihtiyaç olduğu da ortada. Global dünyanın bu durumunda Türkiye’yi belirsizlikte bırakmak intihar ile eşanlamlıdır. Bence çoğunluğun kendi çıkarları açısından tercihi güçlü başkanlıktan yana.
ŞEHİR YÖNETİMİ
Çağımızda şehirleri yönetenler, toplam yaşam kalitesini yükseltici çalışmalar yaparken aynı zamanda şehirlerine ekonomik güç verecek planları da yapmalıdır.
Sınırlarındaki güçlü üniversiteler nedeniyle zaten yüksek bir hayat kalitesine sahip olan Boston şehri, şehre yeni yatırımlar çekmek için sürekli yeni teşvikler, vergi kolaylıkları, arazi tahsisleri, kira yardımları düşünüyor ve bunları hızla uyguluyor. Kısa süre önce şehre General Electric’i çekmeyi başaran Boston, şimdi de Uber’in şehre yerleşmesini sağlamaya çalışıyor. Sürekli Uber’e özel ekonomik teşvikler birbiri ardına çıkarılıyor. Bizde de start up denilen yeni girişimciler var. Şehirlerin, özellikle İstanbul’un bunlara özel teşvikler ve yardımlar getirmesi gerekiyor. Onları global rekabette yanız başlarına bırakırsak Türkiye kaybedecektir. Ben uzunca bir süredir merkezi hükümetin planlı-programlı bir teşvik ve yönlendirici plan oluşturması için yazıp duruyorum, ama merkezi otorite bu işe girmeye niyetli değil gibi gözüküyor. Bu yüzden iş yerel otoritelere, belediye başkanlarına düşüyor. İstanbul eğer buna öncü rolü üstlenirse diğer şehirlerin de bunu takip edeceklerine eminim. Bu arada Eskişehir’de bazı önemli adımların atılmakta olduğunu duyuyorum. En kısa zamanda, bunu yerinde incelemek için Boston gibi kendisine yüksek hayat kalitesi sağlama yolunda olan Eskişehir’e gideceğim.
DÜNYANIN EN ZENGİN MODELİ
ForbesDergisi, dünyanın en zengin modelinin Gisele Bündchen olduğunu açıkladı. Önceki günkü New York Times’ta ise bu modelin nasıl olup da 20 yıldır gücünü koruduğu ve bu kadar başarılı olduğunu inceleyen “Gisele Inc.” başlıklı bir yazı yayımlandı. Başlıktan da anlaşılabileceği gibi Gisele, hiçbir zaman sadece güzelliğine, fiziksel üstünlüklerine güvenmedi. İşine daima ciddi bir işkadınıymış gibi yaklaştı ve kendisini büyük bir holding olarak gördü. Bütün kararlarını da buna göre verdi ve böylece sonunda dünyanın en zengin modeli oldu.
GOOGLE'DAN SANAL BOYA
San Francisco’daki laboratuvarında geleceği yaratmak için sürekli çalışan Google, son olarak bizlere sanal gerçeklikte boya yapma imkânını tanıyan uygulamayı sundu. Bunun sanatçılara, mimarlara sağlayabileceği imkânı bir düşünsenize... Sanal gerçeklikte boyayarak düşündükleri, tasarladıkları eserler içinde dolaşma imkânını da bulacaklar bundan böyle.