Seksi tenis kıyafeti

Tenis dünyası bir süredir kadın tenisçilerin kıyafetleri üzerine çıkan tartışmayla çalkalanıyor.

Wimbledon Tenis Turnuvası’nda patlayan bu mesele hayli hararetli tartışmalara, suçlamalara yol açtı.

Sorunun merkezinde Nike firması vardı. Nike sponsorluk anlaşması bulunduğu kadın tenisçiler için kıyafetleri tasarlıyor ve onların turnuva süresince bunları giymesini istiyor.

Taraf olan herkes açısından avantajlı olan bu anlaşma bundan önce nispeten sorunsuz yürüyordu. Bu yıl ise işler beklendiği gibi gitmedi. Nike, bu yıl kadın tenisçiler için yeni bir tasarımla ortaya çıkmıştı. Bunlar, “hanım hanımcık” diye tarif edilebilecek, geceliği çağrıştıran, feminen yönleri öne çıkaran kıyafetlerdi. Şık da görünüyorlardı, ama tenis maçlarında oyuncuların şıklığı önemli olsa da giyilen kıyafetlerin oyun verimliliği açısından yeterli olmasının önemi daha büyük doğal olarak.

Bu yeni kıyafetler ise basit bir rüzgârda veya tenisçinin hızlı bir hareketinde oldukça fazla açılıyor ve oyuncunun külotu, hatta bazen göbeği bile görünüyordu. Oyuncuların külotları böyle bir kaza olasılığına karşı tedbirli türde modeller olsa da bu şekilde açılma sonucunda hem ortaya estetik olmayan görüntüler çıkıyor hem de daha önemlisi oyuncunun performansı kısıtlanıyordu. Oyuncu bu kıyafetle daha oyuna başlamadan psikolojik baskı altında hissediyordu kendini.

Tabii ki itirazlar da yükselmeye başladı. Nike ile özel bir giysi ve kıyafet tasarımı anlaşması bulunan Serena Williams bu kıyafeti giymeyeceğini açıkladı; ardından da diğer oyuncuların itirazları geldi.

Bu tür konularda son derece titiz olan ve kendi imajına önem veren Nike ise bu işi nasıl doğru bir şekilde çözebileceği hakkında detaylı düşündü. Sonunda bulunan formül şu oldu: Nike yeni kıyafetler için imajını kötü etkileyebilecek bir malı geri çağırma yoluna gitmeden “Her zaman olduğu gibi oyunun gereklerine uygun değişimler yapma sürecimiz sürmekte” diyerek isteyen oyuncunun kıyafetinde bazı düzeltmeler yapılacağını açıkladı. Böylece imajını zedelemeden sorunu çözme yoluna gitti.

Eteklerin hızla ve çok açılmasını önleyecek tadilatlar yapıldı. Daha sonra her oyuncunun talep ettiği özel istekler yerine getirildi; yırtmaçlar düzeltildi; oyuncunun hareket kabiliyetini engellemeyecek ve psikolojik rahatlığını sağlayacak tüm düzenlemeler yapıldı.

Sonunda tenis dünyası bir süre çalkalanmakla, dedikodular ayyuka çıkmakla birlikte, Nike sorunu şu anda çözüme ulaştırmış görünüyor.

Bütün bu yaşananlar bize bir dersi tekrardan hatırlatmalı: Teniste hem erkek hem de kadın oyuncular kortta seksi ve güzel görünmeye önem veriyorlar. Bu doğal bir arzu ve seyircinin beklentisi de bu yönde zaten, ama tenisçi seksi görüneceğim diye oyun performansından katiyen ödün vermemeli. Giyeceği kıyafet hem güzel göstermeli hem de performansını ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılıyor olmalı. Tenis kıyafeti tasarlayan Nike gibi firmaların işi bu nedenle hayli zor.

ANNA WINTOUR’UN DEDİĞİ...

Tenis kıyafetleri ve kortta güzel görünme arzusu üzerine bu yazıyı yazarken Vogue Dergisi’nin efsanevi yayın yönetmeni Anna Wintour’un bir sözünü hatırladım. Sokak sanatçısı diye adlandırılan ve sokaktaki insanların podyumlarda sergilenen modayı nasıl gerçek yaşamlarına uygulayıp bu tasarımları nasıl taşıdıklarını fotoğraflayan Bill Cunningham için Anna Wintour, “Aslında hepimiz bir gün farkında olmadan Bill Cunningham tarafından fotoğraflanmak için giyiniyoruz” demişti.

Bu çok gerçekçi ve doğru bir tespit. “Aslında hepimiz gündelik yaşamımızda bizi kalabalıklardan bir şekilde ayıracak ve farklılığımızı ortaya çıkaracak şekilde ve farkında olunmak için giyinmeye dikkat ediyoruz. Hepimizin ayrı bir stili var. Bunun olmadığını söylesek bile bu herkes için bir şekilde var. Her insan için bu önemlidir” demeye getirmişti Wintour da.

Tenisin güzel ve seksi kadınları bu ihtiyacı herkesten çok daha fazla hak ederek duyuyor olmalılar. Egoları çok yüksek, seyirciden, hayranlardan gelen elektrik çok fazla. Kıyafetleri spor için tasarlayan firmalar da bu derin ihtiyacın, yoğun duyguların farkındalar ve bu hassas denge için uğraşıyorlar.

BİLGİSAYAR OYUN DÜNYASINDA UCUZLUK FURYASI

Yaz ayları, bilgisayar oyunları dünyasında geleneksel ucuzluk ve satış atağı dönemidir. Bu yaz ise büyük şirketler kendi oyunlarını daha da güçlü pazarlamak için fiyatları daha da aşağıya çekmeye giriştiler. Örneğin Microsoft kendi Xbox sisteminin oyunları için büyük bir kampanya hazırladı ve ucuz satışların global düzeyde bugün başlaması bekleniyor. Bu arada Sony de çeşitli atraksiyonlar yaparak satışlarını artırmak için rekabette.

Oyun üreticileri, “Ucuzluk kampanyasını şimdi kaçırırsanız hiç üzülmeyin, bu tür kampanyalar eylül ayına kadar sürecek” diyorlar.

Bakalım göreceğiz, bu ne kadar doğru çıkacak.

TERÖRE KARŞI DİJİTAL TEDBİR

Başta IŞİD olmak üzere tüm terör örgütleri, militanlarını dijital âlemden, internet üzerinden devşiriyor. Sosyal medyaya bir propaganda videosu konulduğunda, bu örneğin Facebook yönetimi tarafından yayından hemen kaldırılsa bile o videonun dijital âlemden tamamen silinmesi ve tüm ayak izlerinin tamamen ortadan kalkması mümkün olmuyor. Yani o video ilk konulduğu medyada görülmese bile isteyen bunu dijital âlemde bir yerlerde bulabiliyor. IŞİD gibi örgütlere Batı’dan katılmış bulunan birçok bilgisayar uzmanı, hacker bulunduğundan onlar da bu zayıflığı kullanarak örgütlerinin propaganda gücünü ayakta tutuyorlar.

Şimdi teröre karşı bu zayıflıktan çıkmak ve terör karşıtı cephenin elini güçlendirmek için bir adım atılıyor. New Hampshire’daki Dartmouth Üniversite’sinden Hany Farid tarafından geliştirilen yeni programın bu tür videoları ve fotoğrafları istenildiği takdirde küçük dijital parçalara ayırıp kod haline dönüştüreceği ve böylece film ve fotoğrafları dijital âlemden tamamen sileceği söyleniyor. Bu yeni programı tüm istihbarat servislerinin bir an önce alıp uygulamaya geçmeleri bekleniyor.