Makul insanlar OHAL'den yana
Yaşanan bunca kargaşadan sonra bunu söylemem belki tuhaf gelecek ama Türkiye’de sayısı hayli fazla makul insanlar da var.
Bunların sert ideolojilerle, sert siyasetle filan alakası yok, sadece kendilerine ve ailelerine yakıştığını düşündükleri hayat için makul gelecek planları yapabilmeyi arzuluyorlar.
Bu grubun içinde çok farklı hayat tarzına sahip kişiler var. Hepsi de kendi tarzının daha doğru, daha uygun olduğunu düşünüyor ve bunun için çabalıyor. Devletten sadece kendisinin rahat ve özgür biçimde yaşayabilmesi için gereken güvenceyi sağlamasını bekliyor.
Bu insanlar devamlı korku içinde, düşmanlıklar besleyerek yaşamak istemiyorlar. Tek endişelerinin, çocukları ve torunlarının geleceği hakkında duyulabilecek normal kaygılardan ibaret olmasını istiyorlar.
ÖZLENEN NORMAL
Açıkçası hayatlarında normali özlüyorlar. Bunların çoğu kahraman filan değil, onların kahramanlıkları gündelik yaşamda ekmeklerini kazanırken; çocuklarının, torunlarının geleceği için çalışırken görülebiliyor.
Ben sayıları hayli fazla olduğuna inandığım bu kişileri “makuller” olarak tanımlıyorum.
Her sınıftan, köy ve şehirlerden, her gelir grubundan insanlar var bunların içinde. Onları birleştiren tek ortak özellik, “hayatlarında sürekli kavga ve çatışma istememeleri, sadece kendilerine ve ailelerine daha iyi hayat koşulları sağlamak için mücadele etmeleri”dir.
Onlar devletlerinden güvenliği sağlamasını, kendi makul hedeflerine ulaşmak için gereken tercih ve atılım özgürlüklerinin sağlanmasını talep ediyorlar. Ve emin olun, bu insanlar bugün OHAL’in ilanından sonra çok daha mutlular, gelecek için çok daha umutlular.
Çünkü Türkiye’nin bir süredir “makul olmaktan tamamen çıkarıldığını” görüyorlardı. Ve yaşadığımız bu korkunç günlerin aslında bizlere özlenen makulü bulmak için yeni imkânlar açtığını görüyorlar. OHAL de bu açılan yeni kapıdan başlatılan yürüyüşün ilk adımlarıdır.
Ben son 1 haftadır Türkiye’de yaşananlarla aslında hepimizin önüne büyük imkânların açıldığına ve toplum olarak barışmak, makulde anlaşmak, hepimize uyacak sakin ve huzurlu bir hayatı yeniden kurmak için ortak paydaların çıkacağına inanıyorum.
PERDE ARKASINDAKI KAHRAMANLIK
Darbe sürecinde perdenin önünde kahramanlık gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım’ın yanı sıra perde arkasında kalıp tüm sürecin ekonomiyi olumsuz etkilememesi için insanüstü bir çaba gösteren Mehmet Şimşek’i de unutmayalım. Global düzeyde yatırımcılar doğal olarak o korkunç gece yaşanırken son derece tedirgin olmuşlardı. Ve Mehmet Şimşek tam 560 uluslararası yatırımcıyla 2 saat 15 dakika süren bir telekonferans yapıp onlara güvence verdi ve Türk ekonomisinin bu belanın içinden fazla yara almadan çıkmasını sağladı. Vatandaş olarak ona da çok şey borçluyuz.
EKONOMİ DAHA DA SAĞLAMLAŞACAK
Ekonomik yapıları çok daha sağlam olan bir gelişmiş ülke, bizim son günlerde yaşadıklarımızın onda birini bile yaşamış olsaydı bugün çok büyük bir krizle karşı karşıyaydılar. Gelişmiş ülkelerden Amerika ve Almanya gibi ülkeleri kastettiğimi de unutmayın. Evet tamam, bizde de tüm göstergeler harika değil, yapısal birçok sorunumuz var. Uzun vadede ciddi problemler çıkarabilecek sorunlarımız da var gayet tabii ki, ama aynı zamanda ekonomik yapımız tüm hataları, tüm nevi şahsına münhasır durumuyla hayli sağlam duruyor, darbelere direniyor. Bu da bana hayli ümit veriyor. Devlet yönetimi bunun için, “OHAL ekonomik faaliyetlere hiç dokunmayacak” vurgulamasını yaptı; çünkü biliyor ki bugünler atlatılınca, normale dönüldükçe Türk ekonomisi tekrar büyümeye başlayacak ve insanlar işlerine güçlerine bakacaklar.
PARİS’TE KAFELER CIVIL CIVIL
Fransa 3 aydır OHAL’le yönetiliyordu. Daha önceki gün OHAL’lerini 6 ay uzattılar. Ama kimse Fransa’ya, “Neden böyle yaptınız?” demiyor. Kimse Fransız demokrasisinin temellerini sorgulamıyor. O demokrasinin sağlamlığından kimsenin şüphesi yok.
Paris’te kafeler yine her günkü gibi cıvıl cıvıl; insanlar dünya savaşında bile değişmeyen âdetlerini sürdürüyor, alıştıkları kafelerde bir espresso, bir sigara eşliğinde oturup sokağı seyrediyorlar. Geceleri listelerde yer almadığı halde sokak aralarında lezzet harikaları yaratan bistrolarda güzel şaraplar içiliyor, yemekler yeniliyor, ama ülke bu arada OHAL’le yönetiliyor.
Halk özgürlüklerini aynen yaşıyor, siyasi tartışmalar sürüyor. Herkes fikrini özgürce söylüyor. OHAL gündelik yaşamlarına sadece “daha fazla güvenlik” olarak dokunuyor. Bu durumdan da hiçbir makul insan şikâyet etmiyor.
Özetle bizler de normalleşmeye çalışmalıyız. Sadece bizlerin, makul insanların hayatına daha fazla güvenlik olarak dokunacak bu OHAL düzeninde özgürlüklerimizi, demokrasiyi ve alıştığımız hayat tarzlarını daha güzel yaşamaya başlamalıyız. OHAL var diye kimse Fransız demokrasisinden şüpheye düşmüyor, bizim demokrasimizden de kimse şüpheye düşmeyecek.