Yeni konsensüs
Dünyanın yerleşik düzenine isyan eden ve bu düzeni değiştirmekte liderlik yolunda giden Türkiye’ye düzen koruyucular tarafından duyulan öfke, kindar operasyona neden olmuş ve ülkemize duyulan tüm kin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı duyulan nefrete yoğunlaştırılmış, odaklanmış görülüyor. Nefret ona yöneldi ama toptan demokratik sistemimizi hedef aldılar.
Bunun analizini ve olası dış bağlantılarını iki gündür yazdım. Bu analize katılır ya da katılmazsınız, bu çok da önemli değil, asıl önemli olan konuşmak, diyaloğu açık tutmaktır. Ondan sonra katılmadığınız konularda kendimi revize etmeye hazırım.
Çünkü bugünlerde diyaloglar gerçekten de önemlidir. Bugün gereken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında toplum olarak hepimizin demokratik bir cephe olarak durmamızı sağlayacak demokratik sistemi kurmaktır. Siyasi görüş farklarımız önemli değil. Bugün olağanüstü koşullar var. Normale çıkınca onlar yine devreye girecektir gayet tabii ki. Şimdi madem Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyet tehlike altındadır hepimizin hayat tarzı yaşamımız tehdit altındadır. O zaman tek cephe olarak buna karşı durmalıyız ve hayatı ortak paylaştığımız bu ülkeyi ayakta tutmalıyız. Son günlerde görüldüğü gibi siyasi partiler arasında bu yönde bir anlaşma da vardır. Umudum bunun kısa vadeli değil kalıcı olmasıdır.
AK Parti de, CHP de, MHP de bunun farkında. Belki de Erdoğan hepsinden daha fazla farkında. Çünkü Beştepe’de yapılan zirvedeki tavrı ve 15 Temmuz’dan itibaren verdiği ve verdirdiği mesajlar, dindarı laiki, Sünni’si Alevi’si hep birlikte aynı gemide olduğumuzu ve bu geminin kaptanının hepimizin kaptanı olacağının anlaşıldığı yolundadır.
NASIL BİR TÜRKİYE?
Türkiye ilk ve tek modern, demokratik, seküler ve Müslüman ülke olmak yolundadır. Global dünyanın düzenini böyle bir Türkiye değiştirir. Düzen koruyucularını bu Türkiye ihtimali korkutmaktadır. Bunun üzerinde laiki de dindarı da anlaşabilir, bunda ortak zemin bulunabilir.
Sadece bu özellikleri taşıyan Türkiye güçlü olabilecek ve güzel bir geleceğe sahip olabilecektir.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
AK Parti de CHP de bu gerçeği görmüştür. Laiki dindarı bir cephede buluşmuş olan Türkiye’nin önünde dünyanın durabilmesi imkânsızdır. Bu büyük, tarihi bir iştir.
Şu anki konjonktürde bunu başarma imkânı olan tek lider de Erdoğan’dır. Bu yüzden bizler artık lüzumsuz tartışmalar dışına çıkıp vakit kaybetmeyi bırakarak, Amerikan tipi başkanlık sistemi üzerine anlaşıp Anayasa’mızı buna göre yapmalıyız ve “Başkan Erdoğan”ın arkasında demokratik kurumlarımızla, demokrasimizle, özgür tartışmalarımızla, diyaloglarımızla durmalıyız. O başkanlık sisteminde siyasi tartışmalarımızı medeni düzeyde Türkiye için ortak zeminler bulmak amacıyla yapıp güçlü mutlu Türkiye’yi hep birlikte inşa etmeliyiz.
BUNLAR MÜMKÜN HEM DE HEMEN
Bunlar hayal değil, bunlar mümkün ve de bunu sağlamak için tüm koşullar da şu an var. Ama bazı insanların düşünce alışkanlıkları zor değişiyor. Laikler de yeni koşulların getirdiği zorunlulukların farkındalar ve ne yapılması gerektiğini de biliyorlar ama aralarından bazıları hâlâ daha kindar, işbirliğini bozucu söylemleri sürdürebiliyorlar. 15 Temmuz’dan sonra AK Parti merkez binasına bir Atatürk posteri asıldı biliyorsunuz. Bunu ben de çok coşkulu karşıladım ve aynı coşkuyla bu köşede bir yazı da yazdım. Bu, yeni koşulları bize düşündürmesi gereken sembolik bir jestti. Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyete, bizleri hep birlikte görüş ayrılıklarmıza bakmadan yok etmek isteyenlere karşı “Biz artk birlikteyiz” sinyaliydi.
BAZI KİŞİLER
Bunu herkesin kucaklaması ve sıcak duygularla dolmasını beklerken bazıları hâlâ daha AK Parti’ye rövanşist duygularla yaklaşıp bu aşamada son derece tehlikeli olarak gördüğüm bir şey yapıyorlar ve hâlâ daha kavgayı teşvik ediyorlar. Bu aşamada gereksiz polemiklerin, tartışmaların topluma zararlı olduğunu düşündüğümden bu insanların ismini vermiyorum.
Bu tavrı hepimiz reddetmeliyiz.
Gün, yeni uzlaşma lisanların bulunduğu, yeni diyalogların açıldığı yeni Türkiye’yi gerçekten kurma günüdür.
ABD GÜLEN’İ HEMEN İADE ETMELİ
Dün Amerikan yönetiminin başkan düzeyinde olmasa da, resmen bir karar alınmasa da yaşadıklarımızda bir parmağı olması ihtimali olduğunu yazmıştım. “Peki ne yapacağız?” başlıklı ayrı bir bölümde ise, “bu doğru olsa bile ne Amerika’nın ne de Türkiye’nin birbirleriyle düşman olmak istemeyeceğini, iki ülke arasındaki ilişkiler önümüzdeki dönemde makul, karşılıklı saygıya dayanan, rasyonel bir temele oturtulmalıdır” diye yazmıştım.
Amerika da bunun olmasını istiyorsa, ki istediğine eminim ben, yapacağı ilk iş FETÖ liderini hemen iade etmektir.