Rusya açılımı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok konuda Rusya ile çok önemli diyaloglar başlatacak.
Pratikte çözüm bekleyen ve çözümü her iki ülkenin de lehine olacak sorunların üstüne gayet tabii ki gidilecek. Turizm ve ekonomik ilişkilerin yeniden canlandırılması, akla hemen gelen en önemli çözüm bekleyen pratik sorunlar.
YENİ DIŞ POLİTİKA MI?
Fakat Rusya’yla başlatılacak yeni diyaloğa çok farklı anlamlar yükleyen ve bunun Türkiye’nin Amerika’yla müttefiklik ekseninden kayıp Rusya ve Asya’ya yönelmesinin başlangıcı olmasını isteyenler de var.
Böyle düşünenler, Türkiye için yeni bir dış politika, yeni bir model oluşturulmasının doğru olduğunu vurguluyorlar.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’de oluşan anti Amerikan hissiyatla da güçleniyor bu yönde çağrı yapanların eli.
Ben global güç oyununda hiçbir devletin kendi çıkarlarını sadece tek bir eksene bağlaması taraftarı değilim. Ülkemizin çıkarı neyse ona göre tavır alınması gerektiğini, dış politikanın her türlü ideolojik tavır dışına çıkarılmasını ve sadece pragmatik olunmasını doğru buluyorum.
Yıllar önce bu tavır benimsenmiş olsaydı Türkiye bugün Suriye sorununa bu kadar bulaşmış olmazdı. Ama yanlış bir kere yapıldı ve şu anda “Bu yanlışın neresinden dönülse kârdır” deyip pragmatik biçimde ulusal çıkarlarımız neyse ona göre davranmak gerekiyor.
Eğer bu konjonktürde Rusya’yla ilişkilerin daha sağlamlaşması gerekiyorsa bu tabii ki yapılacaktır. Ancak bunun hemen Amerika ekseninden çıkış ve Amerika’ya karşı tavır olarak konumlandırılmasının yanlış olacağını düşünüyorum.
Eğer Türkiye’nin çıkarları gerektiriyorsa gayet tabii ki Rusya’yla daha fazla yakınlaşacağız ama bunu “Amerika’ya alternatif” diyerek siyasi ve ideolojik bir tavır olarak sunmayacağız.
YA TRUMP BAŞKAN OLURSA
Farz edelim bizde daha çok ulusalcı grupların savunduğu bu tür ideolojik tavır almalar gerçekten de kabul edildi. Yani yarın Türkiye, Rusya’yla çok daha yakın stratejik ilişkiler kurdu ve bunu Amerikan ekseninden çıkış olarak sundu diyelim.
Devletimizin tercihi buysa uyarız ama ya “Bir buçuk ay sonra ABD’de başkan olarak Trump seçilirse o zaman ne olacak?”, bunu da şimdiden düşünmemiz lazım. O zaman dış politikada Rusya’yla sıkıştığımız dar köşeden nasıl çıkacağız, işleri nasıl düzene koyacağız, şimdiden planlamak gerekecek.
Donald Trump’ın Başkan Putin ile çok sıcak bir ilişkisi var ve bu sıcaklığın kendisi başkan seçilmesi durumunda daha yakın işbirliğine dönüşeceği söyleniyor. Eğer bu gerçekleşirse ikisi birlikte Türkiye hakkında ne düşünür, bunu bilemiyorum.
Biz bugün Rusya tercihiyle Amerika’yı uzaklaştırdığımız zaman kısa süre sonra bir ihtimal Rusya ile ABD stratejik ortaklık kurduklarında ne yapacağız, buna da hazırlanmalıyız.
ERDOĞAN DURUMA HÂKİM
Neyse ki Cumhurbaşkanı Erdoğan duruma hâkim ve dış politikamızda ulusal çıkarların, pragmatizmin ön plana çıkması gerektiğini biliyor. Bunu katıldığı bir televizyon programında da şöyle ifade etti: “(Rusya ile ABD’yi kastederek) Bunlardan birine bugün yakınlaşmamız, diğerini dışlamamız anlamına gelmeyecektir.”
Global güç oyununda tüm oyuncular böyle düşünüyor, Türkiye de artık böyle düşünecek ve oyunu kuralına göre oynayacak.
Zaten ABD Dışişleri Bakanı John Kerry bu ay sonuna doğru Türkiye’ye gelmeden önce elimizdeki tüm kozları masaya koymamız da doğru olmaz, bunu kimse Türkiye’den beklememeli.
PEKİ TRUMP NEDEN PUTİN'E YAKIN?
Amerikan Cumhuriyetçi Parti’de global güç karşıtı olarak geleneksel bir Rusya antipatisi vardır. Peki bu partinin yeni başkan adayı Trump acaba Putin’e neden böyle sempatiyle, sıcaklıkla yaklaşıyor?
Bunun temelinde büyük ideolojik bağlantılar, büyük stratejik düşünceler aramayın. Meselenin özünde pratik ve şahsi bir neden var.
Trump’ın kampanyasını Paul Manafort adlı bir adam yönetiyor. Trump’ın yakın çevresinde şu anda en güçlü insan o. Trump başkan seçilirse büyük ihtimalle Beyaz Saray’da “Chief of Staff-Genelkurmay Başkanı” rolünü üstlenecek.
Bu Manafort, zamanında Ukrayna içinde çok işler yapmış, siyasi kampanyalar düzenlemiş ve ülkede Rusya yanlısı güçlerin yanında yer alarak Putin’le bağlantı kurmuş. İkisi arasında o zamanlarda kurulan sıcak ilişkiler bugün Trump’ı da etkileyerek onu Putin’e yakınlaştırıyor. Global güç oyunlarında en güçlü iki ülkede bile dış politika kararlarının nasıl verildiğine baktığımda, bugün Türkiye’nin kendi dış politikasında ideolojik kaygılarla, kızgınlıklarla hareket etmesinin büyük yanlış olacağını düşünüyorum.
PİS İŞLER
Tam Trump’ın Putin bağlantısı bu kadar deşifre olmuşken, Putin’in devlet istihbaratına bağlı hacker’larla Demokrat Parti’ye müdahale ettiği ortaya çıkınca işler tam anlamıyla karıştı tabii ki. Demokrat Parti adayı Hillary Clinton başkan seçilirse Rusya’yla arasının limoni olacağı şu anda kesin gibi, ama Trump gelirse ne olacağını biraz önce yazdım zaten.
15 TEMMUZ'UN FİLMİ
15 Temmuz’daki dehşeti yaşayan tüm edebiyatçılar, o gecenin büyük romanının mutlaka yazılması gerektiğini düşünüyorlar. Ben de aynı fikirdeyim. O öyle bir geceydi ki ünlü romancı Tom Clancy bile böylesine bir olayı hayal edemezdi. Büyük casus romanlarının yazarı Robert Littell da o geceki karanlık bağlantıları düşünemezdi.
Ben aynı zamanda 15 Temmuz’dan harika bir film çıkacağını da düşünüyorum. Düşünsenize, bir Steven Spielberg ele alıp işlese o geceyi, Cumhurbaşkanı Erdoğan rolünü de Harrison Ford oynasa, bu muhteşem Hollywood filmi mutlaka bir Oscar alır.