Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemizin Doğu ve Batı kıyılarını birleştiren çok sayıda altyapı yatırımı ve köprüler birbiri ardına açılıyor.

        Bunları ne kadar önemli bulduğumu ve tümünün ekonomik geleceğimiz açısından çok önemli yatırımlar olduğunu dün anlattım.

        Bu sürecin önemini katiyen yadsımamakla birlikte bütün bunların bize asıl gereken köprünün hâlâ inşa edilememiş olduğu gerçeğini unutturmaması gerekiyor.

        “Türkiye’de bize asıl gereken fiziki, coğrafi bir köprü değildir. Bizleri birbirimize yakınlaştıracak, birleştirecek büyük manevi köprüye ihtiyacımız var.”

        DOĞU-BATI SORUNSALI

        Ülkemizdeki Doğu-Batı sorunsalı, bu ikisi arasındaki çelişkilerden doğan iç çelişkiler Osmanlı devrinde başlamış, Cumhuriyet tarihinde yoğunlaşmış ve bugün hâlâ net çözümü bulunamamış temel bir bölünmedir.

        Batılılaşma süreciyle başlayıp bu sürece duyulan tepkiler ve uyumsuzluklarla beslenen bu sorunsal, Türkiye’nin Cumhuriyet tarihine de damgasını vurmuştur. 28 Ağustos 2016 PAZAR

        Yakın geçmişte bu Doğu-Batı sorunsalının yarattığı iç bölünmeler, solcular ile sağcılar arasındaki çatışma ve sorunlarla kendisini gösterdi.

        Bu çatışma çözümsüz kaldı, bir sonuca ulaştırılamadı. Gerçi solcular yenik düşseler ve sağcılar yıllardır iktidarlardan destek alır hale gelseler de asıl temel çelişki bir türü çözüme kavuşturulmadı.

        Bölünmüş toplum yapılarını birleştirebilecek manevi köprü ne yazık ki kurulamadı.

        O çelişki bir şekilde aşılsa da şimdi daha temel, daha büyük çelişki yaşanıyor.

        Şu anda asıl büyük bölünme dindar ile laikler arasında görülüyor

        Aslında bu şimdinin sorunu değil, Cumhuriyet tarihi boyunca bu bölünme hep vardı.

        Ancak “laik totalitarizm”in baskıcı yöntemleriyle sorun baskı altında tutuluyordu.

        Bu öylesine büyük bir çelişkiydi ve toplum o kadar stresliydi ki eğer AK Parti iktidara gelmeseydi bu stres nedeniyle belki de Cumhuriyet rejimi çökecekti.

        AK Parti, iktidara geldiğinde bozulmuş dengeleri düzeltmeye girişti, dengeleri tekrar kurarak dindar kesimin haklarını ve arzularını ön plana çekti.

        Buna makul olan kimsenin bir itirazı olamaz, ama dindar kesim, bir süre sonra laikler karşısında otoriter avantajlar edinmeye başladı. Yani daha önce laiklerin dindarlara yaptığını şimdi de dindarlar laiklere yapmaya başladı.

        Bu da toplumun en hayati meselesinde bir kopuşun, bölünmenin, Doğu-Batı sorunsalının dindar-laik karşıtlığı şeklinde ortaya çıkmasına neden oldu.

        EN ÖNEMLİ SORUNUMUZ

        Bence bu bölünmenin, bu karşıtlığın aşılarak bir araya gelinmesi, Türkiye’nin en önemli hedefi olmalıdır.

        Çünkü bir araya gelinebildiği, yani bir manevi köprü oluşturulabildiği takdirde Türkiye’nin aslında aşamayacağı iç ve dış sorun yoktur.

        Bu birleşme olduğu takdirde Türkiye’nin geleceği çok parlak ve güzel olabilir.

        Yani anlayacağınız, birbiri ardına köprüler açılırken bizim asıl ihtiyacımız olan manevi köprünün sağlam temellerinin atılması da ihmal edilmemelidir.

        15 TEMMUZ’DAN SONRA

        Darbe girişimi, bir türlü açıkça girişemediğimiz bir işi bize yaptırdı.

        Bu geceden sonra gerek iktidar partisinden gerekse muhalefetten gelen mesajlar, yeni söylemler hemen herkesin ülkeye gereken asıl köprünün temellerini atmaya hazır olduğunu gösteriyor.

        Türkiye bugün neredeyse yapısal hale gelen Doğu-Batı sorunsalının bugünkü temel çelişkisi olan dindar ile laikler arasındaki bölünmüşlük görüntüsünü atlatmak ve bu iki kesim arasındaki köprüyü devreye sokmak zorundadır.

        Bu sadece bugünkü sorunlarımızın çözümü için değil, geleceğimizi kurmanın, çok daha güçlü ve mutlu bir ülke olabilmenin de şartıdır.

        ALIN YAZIMIZ

        Türkiye, dünyanın ilk ve tek “modern, demokratik, laik ve Müslüman” ülkesi olmak zorundadır.

        Bu, temelleri ta Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Doğu-Batı sorunsalının başlamasıyla birlikte atılmış olan alın yazımızdır.

        Bugün buna ulaşmaya belki de her zamankinden çok daha yakınız.

        15 Temmuz darbe girişimi, bizleri bu gerçekle yüzleşmeye zorladı ve bununla güzel yüzleştik, işin en zor kısmını bence atlattık.

        Yılların birikimlerinin, önyargılarının yarattığı içimizdeki bölünmeleri aşmaya hazırız.

        Şimdi yapılacak büyük iş, asıl önemli olan köprünün temellerini atıp “modern, demokratik, laik ve Müslüman” ülkenin oluşturulmasına girişmektir.

        Bu mücadelenin, bu sürecin en önemli adımı da yakında hepimizin tartışmasına açılacak olan yeni Anayasa’mız olacak.

        Diğer Yazılar