Birlikte operasyon
Askerlik bilgileri en fazla kısa dönem askerlikte alınabilen bilgiyle sınırlı olan tüm gazeteciler, birden keskin stratejist kesildiler ve her gece ekranı kaplayan sarı, kırmızı ve yeşil renklerle bölünmüş Suriye haritasının başına geçerek Türkiye’nin yaptıklarını ve yapacaklarını anlatıyorlar. Hatta yapması gerekenleri bile söyleyenler var.
Bu arada bana garip gelen bir cümle de devamlı söyleniyor. ABD kastedilerek bazı noktalara “birlikte operasyonlar yapılacağı” anlatılıp duruyor.
Bu birlikte operasyondan ne kastedildiği belli değil. Eğer Amerikan ve Türk ordusunun karada ortak bir operasyonu kastediliyorsa bunun şu ana mümkün olmadığını galiba bu arkadaşlar bilmiyor olmalı.
Çünkü Obama daha önce Amerikan halkına verdiği sözde, “Bir daha Amerikan askerleri o topraklarda karaya ayak basmayacaklar” demişti. Şu anda bu sözünden döndüğünü gösteren bir şey de Amerika’da yok.
Kongreden de Amerikan kara harekâtı yolunda bir karar çıkmış değil. Eğer başkan kararıyla danışman görünümü altında yeniden özel kuvvetler gönderilecekse bunu bilemem, ama bu da açıklanmış değil. Bunu gizli yapmaya imkân yok; başkan kararı da olsa Kongre’ye resmen bildirim yapılması gerekiyor.
Başkan Beyaz Saray’dan kongreye telefon açıp “Bugün pizza yiyelim mi?” diye sorsa bu bile anında haber olur; özel kuvvetler operasyonu gibi bir kararın gizli kalması gayet tabii ki mümkün değil. Yani “birlikte operasyon” kavramı şu anda muğlak, içi boş bırakılmış bir kavramdır.
ASIL KASIT ŞU MU?
Amerikalılar “Birlikte hareket” derken büyük ihtimalle şunu kastediyorlardır: “Türk askeri karadan ilerlerken biz de havadan jetlerle, insansız hava araçlarıyla gereken her türlü desteği veririz.” Şimdi biz de mantıki olarak, “Amerikalıların karada asker bulundurmaktan bu kadar çekindiği bir ortamda biz neden bu işe tek başımıza girişelim ki?” sorusunu sorup buna net ve teknik açıdan doğru cevaplar oluşturmalıyız.
Strateji denince sadece “Hazır ol” ile “İleri marş”ı bilen ve tüm askerlik bilgileri de bunlarla sınırlı olan yeni strateji uzmanı gazeteciler de bundan böyle işe Amerikan askerini katan yorumlar yaparken daha dikkatli ve temkinli olmalılar, zira sonra büyük hayal kırıklıkları yaşayabilirler.
YENİ BAŞKAN NE YAPACAK?
Şunu da unutmayın; Başkan Obama şu anda ne karar verirse versin bunun 2 ay sonra geçerli olmaması ihtimali büyük. Eğer biz bugün “Amerika da yanımızda yer alır” varsayımıyla hareket edersek 2 ay sonra bu varsayımı- mızın resmen reddedildiğini görmek zorunda kalabiliriz.
Suriye gibi karmaşık bir sorunun çözülmesi için en azından bir 10 yıl gerektiğine göre 2 aydan sonra geriye kalan 9 yıl 10 ayda bizim tek başımıza neler yapabileceğimizi şimdiden planlamamız gerekiyor.
Amerika kasım ayı başında yeni başkanını seçecek. Adaylardan biri olan Hillary Clinton, daha dün Amerika’nın katiyen ne Suriye ne de Irak’a asker göndermeyeceğini açıkladı.
Öteki aday Donald Trump’ın ise birçok konuda olduğu gibi bu konuda da ne söylediği pek belli olmasa bile (bu da onun oylarını artırıyor) onun Türkiye açısından çok daha dramatik işlere girişmesi beklenebilir.
Çünkü Trump’a göre kom- şularımıza uyan en iyi yönetim Saddam Hüseyin ve Esad türü yönetimler. Dolayısıyla başkan olduğu takdirde Esad’la çalışmak isteyebilir. Esad’la işbirliği yapan Rusya’nın yanına Amerika’nın da eklenmesi üzerine umarım bölgenin en ciddi devleti olan Türkiye, B planını şimdiden yapmıştır.
AMERİKA'NIN SAVAŞ ANLAYIŞI
KEŞKE yeni strateji yorumcusu olan arkadaşlar, benim daha önce seyrettiğim belgeseli izlemiş olsalardı. Irak’ta savaşan bir askerin anlatıldığı bu belgesel, o askerin evinde başlıyordu.
Özel kuvvetler gücü olarak sınırımıza gelece- ğini sandığım bu asker, Nevada’daki evinde ailesiyle kahvaltı ettikten (mısır gevreği yedikten) sonra işe gitmek üzere evden çıkarken eşini ve çocuklarını, gayet tabii ki köpeğini de öpüyordu. “İki çocuk, bir köpek, anlayışlı bir eş ve üç katlı müstakil bir ev”, bunların tümü Amerikan ideali olarak sunulan ama aslında Amerika’nın tüm dünyanın başına bela ettiği ideolojik bir felakettir.
Neyse, adam arabasıyla giderken yolda kahvesini de alıyor ve sonunda işe varıyor. İş dediğiniz, Nevada Çölü’nün ortasında birkaç barakadan oluşan bir mekân, ama içi ileri teknolojiyle donatılmış ve adam aslında oraya savaşmaya gelmiş.
İçeri giriyor ve kahvesini yudumlarken bir bilgisayar ekranının kar- şısına oturup anında bir insansız hava aracının komutasını ele alıyor. Aracın o anda Irak semalarında oldu- ğunu anlıyoruz ve adam bir düğmeye basıp bombayı sallı- yor. (Evde bilgisayar oyunu oynasaydı bari Irak’ta ölenler olmazdı, sadece oyundaki Klingonlar ölürdü o kadar.) Sonra da tatmin olmuş bir şekilde kahvesini içiyor.
Eğer şimdi de “Türkiye’yle birlikte hareket etmek” denilirken bu kastediliyorsa, bizim yanımızda da Nevada’dan duracaklarsa, arada savaş- tan sıkılınca Las Vegas’a eğlenmeye filan gideceklerse bunu da şimdiden bilmemiz gerekiyor. Askeri stratejist olamayan ender bir gazeteci karde- şiniz olarak ben de bunu merak ediyorum şimdi.
ERTUĞRUL ÖZKÖK NEREDE?
DÜN bir anısını anlattığı yazı yazdı Ertuğrul Özkök. Paris’teki öğrencilik yıllarından bir anı bu. Koyduğu siyahbeyaz fotoğrafta Zülfü Livaneli ve Rahmi Saltuk görülüyor. Başlıkta eşi Tansu ve kendisinin de adı geçiyor. Tansu’nun o fotoğraf çekildiği anda karenin dışında başka bir işle meşgul olduğunu yazmış, ama kendisinin ne yaptığı ve nerede olduğu yolunda tek bir söz bile yok.
Bir zamanlar “Waldo buradaydı” yazıları Avrupa’yı baştan başa kaplamıştı, acaba şimdi de “Ertuğrul buradaydı” diyebilecek miyiz? Ve evet sorunuza cevap da vereyim: Ben size lüzumsuz gelebilecek şeyleri de merak ederim.