Asıl savaş şimdi başlıyor
Amerika’nın kodlarını iyi bildiğim, Washington’un gerçekte nasıl işlediğine aşina olduğum ve birçok durumda Kongre’nin Başkan Obama’dan daha önemli olabildiğini bildiğim için, önceki gün kendi sitelerinde ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin oturumunu izledim.
Oturumun konusu, darbe girişimi sonrası Türkiye’deki gelişmelerdi. Baştan sona bütün dikkatimle dinledim ve “duyduklarım, gördüklerim korkunçtu”. Bunu başka kelimelerle anlatamayacağım, gerçekten korkunçtu orada konuşulanlar ve tavırlar.
YEREL TEPKİ YETMEZ
Evet hemen otomatik tepki olarak söylenenler doğru olabilir. Orada Türkiye düşmanları, FETÖ yanlıları ağırlıkta olabilir, hatta oturumu yöneten Amerikan senatörü de FETÖ yanlısı olabilir. Diyelim ki herkeste Türkiye’ye kaşı düşmanlık olsun.
Ama sonunda da bazı şeyler maalesef söyleniyor ve bunlar Amerikan devletinin dış politikasına en fazla etki edecek bir komisyonunda anlatılıyor, tartışılıyor.
Bizler olayları Türkiye’de bir şekilde anlatıyoruz. Devamlı aynı şeyleri tekrarlıyoruz ve evet Türk’ün Türk’e propagandası sayılacak şekilde davranıyoruz. Ama bazı önemli merkezlerde Türkiye aleyhine, bu ülkenin liderliğinin aleyhine söylemler oluşturuluyor ve evet görüyorum ki bu söylemler oralarda hâkim olmaya da başlıyor. Anlayacağınız “global bir ideolojik savaş içindeyiz”.
NE YAPMALI?
Açıkça söyleyeyim, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde duyduklarım benim çok moralimi bozmuştu. “Ne yapmalı?” diye düşünürken aslında neyin nasıl yapılmasının yolunu gösteren bir ilanla karşılaştım.
“Global Policy Institute” 23 Eylül 2016’da New York Harvard Club’da yapılacak “Başarısız Darbe Girişiminin Anatomisi” başlıklı toplantıda Türkiye’deki gelişmelerin gerçeğini anlatacak.
Panelin moderatörü ise Mesut Yılmaz. Panelde Princeton Üniversitesi Profesörü Heath Lowry ve eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Kimmitt gibi Amerikan yerleşik düzeninin saygıyla yaklaştığı isimler de var.
Bunu okuyunca kendi kendime, “İşte yapılacak şey bundan ibaret. Şimdi asıl görev bizlere düşüyor” diye düşündüm.
EVET, SOKAĞA ÇIKMAMIŞ OLABİLİRİZ
Bu ülkenin bilgili, birikimli, modern dünyayı bilen ve tanıyan, Batı’nın güç merkezlerinde hayatın nasıl olduğunu ve işlerin nasıl yürütüldüğünü bilen insanları da var. Siz katılırsınız katılmazsınız, kendimin de böyle bir insan olduğunu düşünürüm.
15 Temmuz sonrasında birçok şey söylendi, “Sokağa çıkıp Türkiye’yi koruyan sizler değil halktı” denildi. Evet bu doğrudur da. Yukarıdaki tanım içinde yer alan bizler, o gece ağırlıklı olarak sokaklara çıkmadık, ama şimdi global meydanlara çıkma sırası bizlere geldi.
Mesut Yılmaz’ın moderatörlüğünü yapacağı panelde olduğu gibi şimdi bizler global meydanlarda Türkiye hakkındaki gerçekleri anlatacağız, oralardaki insanları ikna edeceğiz. ABD Kongresi’nde yapılan önyargılı ve yalan yanlış propagandalara karşı duracağız, “Asıl gerçek budur” diyeceğiz.
Bu bir ideolojik savaştır ve bu savaşı ancak bizler iyi yaparız. Batı’ya karşı olmayan, Batı değerlerini anlayıp içselleştiren, kullandıkları lisanı bilen ve onları ikna edebilecek bizlere düşüyor görev. Mücadele Ankara’da değil asıl bu global arenada kazanılacak.
HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ YAPSIN
Bu mücadeleye girerken tüm arkadaşlara sesleniyorum: Herkes “Üzerime düşeni nasıl yaparım?” diye düşünmeye başlamalı. Örneğin, ben yıllardır Amerika’da eğitildim ve oralarda çalıştım. Gazetecilik bağlantılarım da sağlamdır. Washington’da ne nasıl yapılır, adap nedir bilirim; arka odalarda yapılanları deşifre edebilirim.
Washington’da bazı yerlerde öyle fazla yalan söyleniyor ki insanın içi içine sığmıyor, bir şeyler yapmak istiyor.
Mesut Yılmaz’ın moderatörlüğünde New York’ta düzenlenen panel iyi bir başlangıç olmalı, bunun devamı getirilmeli ve kongre gibi Amerikan devletinin birimleri üzerine çalışılmalı. Bu panele katılacak olan Hande Fırat’ı da aldığı inisiyatif nedeniyle tebrik ediyorum.
Washington’da, New York’ta insanların anlatılan yalanlara inanmamalarını sağlamak için onlarla sabırla konuşmamız ve gerçeği anlatmamız gerekiyor. Bu savaş yerelleşerek ve Türk’ün Türk’e propagandası içinde boğularak kazanılamaz. Tam aksine globalleşmeli ve yıllardır aldığımız eğitim ve birikimin hakkını şimdi vermeliyiz. Evet o gece sokağa çıkmamış olabiliriz, ama şimdi global meydanlarda olacağız ve üzerimize düşeni yapacağız.
Daha önce de dediğim gibi, Amerikan seçiminin son aşamalarını ve yeni yönetimin oluşmasını izlemek için Washington ile New York’a gideceğim ve gerçeği anlatmak için üzerime düşeni yapmaya çalışacağım.
ARKAMIZ SAĞLAM OLMALI
Bizim gibi insanların bu global meydan savaşında alacağı en büyük güç, arkasını sağlam tutabilmektir. Yani biz bir şeyleri savunurken arkamızda demokratik, özgürlükçü ve adil bir ülkenin durduğunu bilmeli ve bundan güç alarak konuşmalıyız. Yoksa etkili konuşamayız. Şimdi bakıyorum da kongreye, orada söylenenler dediğim gibi korkunçtu.
“Darbe bahane edilerek seküler, demokrat insanlar da tasfiye ediliyor ve totaliter yeni bir düzen kuruluyor” deniliyor ve diyenler de buna kendilerini inandırıyorlar. Sadece kendileri olsa da iyi, bunu bir büyük devletin resmi söylemi haline getirmeye çalışıyorlar.
Bunu yok farz edebiliriz, görmezden gelebiliriz, ama bu yenilmemize yol açar. Bu söyleme karşı çıkmalıyız, bunu resmi görevliler yapamaz, ancak bizim gibi Atatürkçü, demokrat insanlar konuşur ve doğruları anlatırsa bir etkisi olabilir.
DEMOKRAT VE ÖZGÜRLÜKÇÜ
Bunu yapabilmemiz de Türkiye’ye bağlı. Ülkemizde gerçekten demokrat, özgürlükçü bir ortam olabilirse bu savaşı kazanmak çok kolay olacaktır.
Eğer ben Atatürkçü, seküler, demokrat ve modern dünyayı anlayıp bilen bir insan olarak bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı ve kurumların uygulamalarını gönül rahatlığıyla savunabilirsem bu birey olarak Türkiye’nin geleceğine yaptığım naçizane bir katkı olur diye düşünüyorum.
Bu benim, ülkemizin bana yıllardır yaptığı katkılara, birikimime, bilgilerime verdiği emeğe karşı bir borcumdur ve üstüme düşeni de yapmaya kararlıyım.
ATATÜRK DÜŞMANLARI
Şimdi bu haldeki Türkiye’de üzülerek görmekteyim ki Atatürk düşmanları yeniden saldırıya geçtiler. Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey, bir süredir unutturulmaya çalışılan Atatürk ilkelerini tekrardan hatırlamak, bu ülkenin Atatürkçü, seküler, demokrat insanlarıyla barışmak ve onlarla birlikte hareket etmektir.
Dediğim gibi Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunlar yerelleşerek, taşralı kavgalarla çözülebilecek düzeyde değildir. Global meydanlara çıkmamız ve inandırıcı bir şekilde ülkemizi savunmamız gerekiyor. Bugünleri aşalım da ideolojik kavgamızı eğer illa gerekiyorsa sonra kendi içimizde yaparız; bundan da korkan ve kaçan yok.