Elitler orada ama halk nerede?
Amerika'nın yönetici sınıfının, elitlerinin başkan adaylarını ağırladıkları yemekli toplantıda nelerin konuşulduğunu, nasıl tavırlar alındığını dün yazdım.
Bugün ise aynı gece o yemek devam ederken sıradan inanların, yani halkın ne yaptığını yazacağım ki olanbiten her şeye rağmen Donald Trump’ın hâlâ niye seçilme şansının olduğunu anlayın istedim.
O gece New York saatiyle 21.00 civarında yemek devam ederken ben “Toplantıyı biraz da halkın arasında seyredeyim” diyerek bir spor barına girdim. Bu spor barları çocuklara uygun yerler değildir. Bardaki kadın ve erkekler, içkinin de etkisiyle akıllarına gelenleri yüksek sesle konuşurlar. Nazik olma dertleri de fazla yoktur.
Bu tür barlarda genellikle çok sayıda televizyon ekranı olur ve hemen her gece çeşitli spor karşılaşmalarından yayın yapılır. Benim sevdiğim Joe’s Corner barında her gece hiçbir canlı yayın malzemesi bulunamasa bile ekranlardan Muhammed Ali’nin eski boks karşılaşmaları yayınlanır. (Barın sahibi Joe, Muhammed Ali’nin eski ring kenarı antrenörüydü.)
Elitlerin yemeğinin olduğu gece spor barında da o geceden yapılan canlı yayın izleniyordu. Başkanlık yarışı heyecanı, spor heyecanının önüne geçebilmişti yani. Ben bunun nedenini düşünürken o bardaki insanların çoğunun başkanlık yarışı için de müşterek bahis oynadıklarını hatırladım ve mesele kafamda netleşti.
Yemeğin sürdüğü sırada başkan adayları çeşitli esprilerle politik göndermeler yaparken spor barındaki halk neyi konuşuyordu, bir tahmin edin bakalım.
Hillary’nin başkanlığa çok yakıştığını mı yoksa hangisinin dış politikasının daha iyi olacağını mı konuşuyorlardı? Yahut Suriye politikasını hangisinin daha iyi yürüteceğini mi tartışıyorlardı? Eğer böyle düşünenler varsa aranızda size bir haberim olacak: O spor barında “Suriye nerede?” diye sorsanız bir tek kişinin bile doğru bileceği şüpheliydi.
Gayet tabii ki elitlerin gecesin - den yapılan naklen yayını herkes büyük bir ilgiyle izli - yordu. Hatta aşırı dikkatli izledik - lerini bile söyleyebilirim. Ancak barda ilgilenilen konu, elitlerin konularından farklıydı. Barda konuşulan tek konu, adaylar konuşurken ekranın hemen sol üst tarafında görülen kırmızı kıyafetli kadının göğüs dekoltesiydi. Ne yalan söyleyeyim dekolte hayli hoştu da. Bardaki kadın müşteriler de benimle aynı fikirde olmalılardı; çünkü öyle yorumlar yapıyorlardı ki inanamazsınız.
Bir ara bir kadın barın üstüne çıkıp kendi göğüs dekoltesinin daha seksi olduğunu söyledi. Hepimiz onu alkışladık ve haklı olduğunu söyledik. Bir ara Trump’ın arkasına dönüp o dekolteyi fark etmesi durumunda olabilecekler de tartışıldı. Onun kadınlar hakkında söylediği sözlerin, ses kaydındaki konuşmalarının yanlış olduğunu düşünen tek bir kişi bile yoktu barda.
Hakkında bu kadar çok konuşulan o kırmızılı kadının kim olduğunu öğrenmek ve bugün sayfada gördüğünüz fotoğrafları bulmak için hayli çalıştım, ama hiçbir tabloit gazetede kadının fotoğrafı bulunmuyordu.
Zoom yapılarak çekilmesi gereken bir dekoltenin bir tabloit gazete tarafından nasıl atlandığını anlamak da hayli zordu. Ben o gazetelerden birinin yayın yönetmeni olsaydım gönderdiğim foto muhabirlerini bunu atladıkları için çok azarlardım. Üstelik medya patronları da o yemekteydiler.
Biliyorsunuz, Amerika’nın yönetici sınıfları hangi partiden olurlarsa olsunlar Hillary Clinton’dan yanalar. Sıradan insanlar ağırlıklı olarak Trump’ı destekliyorlar.
Ben bu yüzden aleyhindeki birçok olaya rağmen Trump’ın kazanma şansının olduğunu uzun süre söyledim, hatta birçok arkadaşımla kitabına bahse bile girdim. Öyle görünüyor ki kitapları kaybetme ihtimalim artmakta, ama halkın durumunu da gördüğümden Trump’ın şansının son ana kadar olduğunu düşünüyorum.
Sessiz kalan insanlar seçim günü sandık başına giderlerse seçim hâlâ Trump’tan yana dönebilir.
Bunun olacağını şimdi pek fazla düşünmüyorum ve eğer Amerika’da yaşıyor olsaydılar o geceki elitler toplantısına mutlaka katılacak olan çoğu arkadaşımın benim gibi halktan bir insanın bahsi kaybettiği için alacağı kitabı da affedeceklerini umuyorum.
Şaka bir yana, o gece elitler toplantısında kötü espriler de yapıldı, ama halkın barında hava çok daha eğlenceli, konular da çok daha sevimliydi.
ADAYLARIN KIYAFETLERİ
Bir ülkede bu kadar çok kaliteli moda editörü ve moda yazarı olur da başkan adaylarının moda anlayışlarının tartışılmaması mümkün mü?
Hillary Clinton’ın “Ralph Lauren”in kıyafetlerini tercih ettiği, Donald Trump’ın “Brioni” markası giydiği, karısı Melanie’nin de “Fendi” markasını tercih ettiği tabii ki yazıldı. Ama benim kafama bazı detaylar takılmıştı, sonunda cevaplarını da buldum.
Hillary Clinton
3 tartışmaya da farklı renkte kıyafetle katıldı. Sırayla kırmızı, mavi ve beyaz renk kıyafetle geldi. Bu renkler tabii ki Amerikan bayrağında bulunan renkler. Yani Hillary seçtiği renklerle milliyetçi duygulara seslenmeyi amaçlıyordu.
Ayrıca dikkat çeken başka bir detay, Hillary’nin zafer konuşmaları yapacağı toplantılara hep beyaz renkte bir kıyafetle katılmasıydı. Bunun nedenlerini araştırdığımda, beyaz rengin Amerikan kadın hareketi olan “Suffragettes”in resmi kıyafet rengi olduğunu öğrendim.
Yani Hillary zaferlerin kadınlar sayesinde geldiğinin gayet farkında ve onlara sembolik teşekkürü de kıyafetleriyle gönderiyor.
SİYASİ GAZETECİLİKTE YENİ GÜÇ
TÜM gazeteler siyasi haberlere, yorumlara doğal olarak ağırlık vermeye, bu konuda öne çıkmaya çalışıyor.
New York Times, Washington Post yine çok iyiler ama bu defa farklı bir siyasi gazetecilik gücü ortaya çıktı. Eğlenceli içeriği, listeleri ve kedi-köpek gifleriyle ön plana çıkan “Buzzfeed”, bazı önemli siyasi haberlerde büyük gazeteleri atlattı.
Bu gazetecilikte yeni bir tartışmayı da başlatacak gibi gözüküyor.