'Keşke yazsaydın seçileceğini'
Birçok insan bana, “Arkadaşlarınla bahse gireceğine keşke Trump’ın seçileceğini açıkça yazsaydın” diye takıldı. Geçmiş yazılarıma baktım da bunu yazmışım, ama başlıkta “Trump seçilir” dememişim, bu yüzden gözden kaçıyor olabilir.
16 Ekim Pazar günü “Kadınlar Trump’ı bırakmıyor” başlıklı bir yazı yazdım. Herkesin artık “Hilllary kesin kazanır” dediği o günlerde ben, “Sonuçtan o kadar emin olmayın, sürpriz olacaktır” demişim. “Trump’ı eski kavramlarla anlamamızın imkânı yok, onun hâlâ başkan olma ihtimali güçlü” diye de eklemişim.
Trump’ı asıl bu anlatır
Trump'ın sosyal ve siyasi duruşunu anladım sanıyorum. Ama onu asıl anlatan olayı yeni öğrendim. Trump seçim kampanyası boyunca hiçbir konuşmasını “teleprompter”dan okumamış. Metin yazarı da kullanmayı sevmiyormuş. Metin yazarları, yerleşik düzenin vasatını anlatırlar ya, Trump da bu vasatı yıkma amacında olduğundan onları kullanmıyor.
Trump, sonucu nereye varırsa varsın aklındakini söylemeyi tercih eden bir insan. Bu yüzden en gerçekçi söylemlerde bulunan Amerika Başkanı olacak. Bir de şuna iddiaya girerim. Biliyorsunuz Obama başkan seçildiğinde saçlarında hiç beyaz yoktu. Başkanlığı bıraktığında saçları bembeyaz olmuş durumda. Yani Obama sorunları içselleştiriyor, kendini yoruyor. İddia ediyorum ki Trump başkanlığı bırakma zamanı geldiğinde hiç yaşlanmamış olacak, hatta daha da gençleşebilir bile. Çünkü o hiçbir sorunu kendisine yaklaştırmıyor, üzerinde fazla düşünmüyor, kafasında ne varsa söylüyor ve sonuçlarına da aldırış etmiyor. Önümüzdeki 4 yılın çok eğlenceli olacağına eminim ben.
Gazeteler asıl şimdi öldü
Dijital devrim başladığından beri hemen herkes “Artık gazeteler ölecek” diye yazıyor. Dijital devrim gazeteleri öldüremedi ve öldüremeyecek de. Çünkü merkez medyadaki gazeteler, dijital devrimle gelen yenilikleri kendilerine adapte ettiler ve daha da güçlendiler. Ama son yaşananlar, gazeteleri dijital devrimin değil, sadece gazetecilerin öldürebileceğini gösterdi.
İNANILACAK GİBİ DEĞİL
ABD’deki başkanlık seçiminde aklın alamayacağı bir şey oldu. Büyük bütçeleri, kaliteli muhabir kadroları, tecrübeli yazı işleri olan tüm büyük merkez gazeteler, Trump’ın başkan olabileceğini atladılar. Atladıkları gibi hepsi de Hillary Clinton’a açık destek verdiler.
Düşünsenize, ben kendi memleketimde binbir sorunla boğuşurken “ABD’de seçimi Trump kazanır” diyebiliyorum, bunlar işin merkezinde tüm imkânları varken bu büyük olayı atlayabiliyorlar. İnanılacak gibi değil ama oldu işte.
Nedeni de belli aslında. Merkez medyanın tümü, referans noktası olarak yönetici sınıfları ve yerleşik düzenin insanlarını alıyor. Onların duygularını, beklentilerini yansıtıyorlar. Yaptırdıkları araştırmalar da ağırlıklı olarak büyük şehir insanlarının görüşlerini yansıtıyor. Gazeteler kendilerini toplumdan izole etmiş büyük balonlar içinde yaşıyor gibiler.
Onların göremediği veya görmek istemediği gerçek toplum, gazeteler de dahil tüm yerleşik yapıdan nefret ediyor ve acil değişim istiyor. Bu değişimi getireceğini söyleyen Trump’ın tüm insani hatalarını, aksaklıklarını affetmek niyetindeler, kendi dilinden konuşanı istiyorlar.
Bütün merkez medya, oylar sayılmaya başladığında bile Hillary’nin seçileceğini söyleyecek kadar hayal içindeydi. Şimdi ise özeleştiri başladı ve “Bizi affedin” diyorlar ama artık çok geç. İnsanlar merkez medyanın gerçeklerden bu kadar kopuk olmasını hiçbir zaman affetmeyecek, zaten New York Times’a tepkiler başladı bile. Neredeyse her gün özür dileyen analizler yazsalar bile insanlar New York Times’ı almamaya, aboneliklerini iptal etmeye başladılar.
Merkez medya bundan sonra gerçek Amerika’ya gidip haberler yapmaya karar verdi. (Yani anlayacağınız “halka inecekler”.) Bu tuhaflığı anlatan bir söz var: “Good morning after supper”, yani “Akşam yemeğinden sonra günaydın”.
Halk halkı protesto ediyor
Bazen insanların ikiyüzlülüğü tiksindirici olabiliyor. Eğer demokrasiye inanıyorsan, kuralına göre oynayacaksın ve sonuçlarına ne olursa olsun katlanacaksın. Yok eğer çoğunluğun istenmeyen tercihler yapacağına inanıyorsan bunu da açıkça söyleyeceksin, demokrasiye inanmadığını açıklayacaksın. Bunun ikisi de olabilir, ama ikisini birden yapmaya çalışmak, işte o olamaz.
ABD’de seçim sonucu açıklanınca birtakım insanlar sokağa çıkıp protestoya başladı. Kendilerine bakarsanız seçim sonucunu protesto ediyorlarmış. Seçim sonucu protesto edilemez. Böylesine bir protesto oksimorondur. Seçim sonucu sizin istediğiniz gibi çıkmadı diye protestolara başlayacaksanız, o zaman da komik duruma düşersiniz.
Bazı büyük şehirlerde böyle komik olan insanlar var. “Halk, halkı protesto ediyor” Amerika’da. Protestocular aslında halk değiller ve olamayacakları için de kendilerine halkın temsilcileri derler. Tanımsız kalmamak için kendilerine bunu demek zorundalar. Halkın temsilcisi aslında Trump, ama onlar onu sevmiyorlar, halkı da pek sevdikleri söylenemez.
KENDİLERİNE KARŞI DÜRÜST OLSALAR
“Demokraside sıradan insanların yanlış fikirlerine ağırlık veriliyor, bu sistemden vazgeçmeliyiz” demekten utandıkları için de Trump’a karşı sokak gösterileriyle tatmin oluyorlar.
New York’takileri sosyalistler örgütledi. Marksist gelenekte önemli yeri olan Union Square’de toplanıp Trump Tower’a kadar yürüyorlar. Yani anlayacağınız, sosyalistler halkı yanlış karar verdiği için kınıyor. Grupta öğrenciler ve genç kızlar ağırlıkta. Seçimde mağlup olmuş televizyon merkez medyası, bu protestolardan büyük olay çıkarmaya çalışıyor. Yani nafile bir durumdan vazife çıkarma gibi.