ABD'nin Kürt ikilemi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyaretine iki hafta kalmışken Amerika son yılların en büyük dış politika krizlerinden biri olacak bir politika krizinden nasıl çıkacağını düşünüyor.
Yönetim bir süredir Pentagon tarafından oluşturulmuş taktik uyarınca DEAŞ ile mücadeleyi bölgedeki Kürtlerle birlikte yapmaya başlamıştı.
Türkiye uzun süredir “Bunlar terörist ve PKK ile bağlantıları var. Bunlarla birlikte olmayı bırakın, gelin birlikte verelim bu mücadeleyi” demesine rağmen yönetim Kürtlerle işbirliğini kesmediği gibi bu işbirliğinin biteceği işaretini de vermiyor.
Beyaz Saray’daki Trump-Erdoğan görüşmesinde en hassas, en tartışmalı konunun bu olacağını söyleyen Amerika’nın ilgili birimlerinden kaynaklar, yönetimin “Türkiye’yi üzmeden, kızdırmadan bu Kürt politikasını nasıl yürütürüz?” diye düşündüklerini söylüyorlar.
Anlayacağınız Kuzey Suriye’de ABD, Türkiye gibi bir müttefiki ile kendisinin de terörist olarak kabul ettiği PKK’yla bağlatıları net olan PYD arasında kalmışa benziyor. Yönetim bu ikilemden nasıl çıkacağının formülünü bulmakta çok zorlanıyor.
YANLIŞLAR TARİHİ
Yaklaşık bir haftadır bu konu üzerine hem Obama yönetiminden hem de bugünkü yönetimdeki konuyla ilgili birimlerden kaynaklarla yaptığım kapsamlı görüşmeler sonucunda Amerika’nın neden bu ikilem içine düştüğü ve bugünkü duruma hangi aşamalardan geçilip de gelindiği ortaya çıktı.
Eğer Türkiye ve Amerika araları bozulmadan yeni bir strateji oluşturma yolunu arayacaklarsa bu tarihin de hatırlanması gerekecek.
Amerika’nın Kürt politikası kısaca şu aşamalardan geçerek oluştu:
Obama yönetimi son günlerine yaklaşırken yerine gelecek Trump yönetimine DEAŞ ile mücadele konusunda kapsamlı bir plan oluşturulup devredilmesi talimatı, 17 Şubat tarihinde yani yeni başkanın gelmesinden üç gün önce verildi.
Bu aşamada Türkiye’nin önerdiği strateji de Obama’nın önündeydi. Türkiye DEAŞ ile mücadelenin Amerika’yla birlikte ve aynı zamanda yerel yönetim muhalifi güçlerin de kullanılarak yapılmasını istiyordu.
Obama’nın bir karar vermeden önce o kararı tüm detaylarıyla uzun süre düşünmesinden dolayı bir stateji üzerine anlaşma sağlanması bir türlü başarılamadı.
Ortadoğu’daki Amerikan güçlerinin komutanı General Joseph Votel’in özel güçler kökenli olduğunu hatırlatan kaynaklar, bu yüzden onun daima en hızlı sonuç alacak yöntemleri tercih ettiğini söylüyorlar. Dolayısıyla Votel, bölgede en hızlı sonucun PYD güçleriyle işbirliği sonucunda alınacağını düşündüğünden fiili durum yarattı ve Amerika ile PYD arasındaki işbirliğini güçlendirdi. Kaynaklarım bana Votel’in özel kuvvetler kökenli olmasından dolayı bölgeye ilk önce 500 daha sonra ilave olarak 250 daha özel kuvvet gönderdiğini ve bunları PYD güçlerinin içine soktuğunu söylediler.
Bu arada Başkan Obama’nın talimatını almış olan ulusal güvenlik danışmanı Susan Rice, “Acaba bu işi Türklerle birlikte yapmak daha mı doğru olacak?” sorusunu Amerikan Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’a sordu.
PENTAGON’DAKİ KÜRT LOBİSİ
Pentagon’da DEAŞ’a karşı operasyonu Türkiye ile birlikte yapmaya iki yıldır süren bir tepki var, bunu da hatırlamalıyız. Hatta bana bunu anlatan kaynak Türkiye’nin bölgede yönlendirdiği muhalif gruplara Pentagon içinde Erdoğan’ın hayaletleri (Erdoğan’s ghost) adının takıldığını da söylediler.
General Dunford’un, Amerika’nın Türkiye ile işbirliği içinde Rakka’yı almasının çok zor olacağını ve bunu bölgedeki Kürtlerle yapmanın gerekeceği kararını 2016 bitmeden vermiş olduğu söyleniyor. Askerler Obama’ya da Kürtlerle askeri işbirliğinin detaylarını anlatan planı o başkanlığı bırakmadan üç gün önce verdiler.
Ama Obama hâlâ daha nihai kararını veremiyordu ve yönetim içinde “Aman Türkleri kırmayalım, buna dikkat” diyenler de vardı.
SITUATION ROOM’DA TOPLANTI
İki gün sonra görevini bırakacak olan Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice, son resmi toplantısını Beyaz Saray’daki “situation room”da yaptı. Amerika’nın çok gizli operasyonlarının tartışıldığı situation room’daki toplantıda herkes DEAŞ’a karşı PYD ile işbirliği planının yeni gelecek Trump timiyle de konuşulması gerektiğini söylediler. Anlayacağınız Obama, DEAŞ ile mücadele yöntemine resmen karar vermeyi Trump’a bırakmayı seçmişti.
Aslında askerlerin işbirliği istedikleri PYD güçlerinin Rakka alındıktan sonra şehrin yönetimini yerel Arap güçlerine bırakma güvencesi verdiklerini söylemelerinden sonra Obama fiilen PYD ile işbirliğine karar vermişti, ama kararı henüz resmen onaylamamıştı.
Susan Rice birkaç gün sonra işi devredeceği Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn ile görüştü.
Flynn’ın o görüşmede Susan Rice’a, “Bu Kürtlerle işbirliği planını sakın ha hemen onaylamayın ve resmi kararı bize bırakın” dediği de söyleniyor.
Obama, 17 Ocak tarihinde son ulusal güvenlik toplantısını yaptı. Toplantıda Kürtlerle ilgili kararın Trump yönetimine bırakıldığı açıklandı; aynı zamanda Obama, El Bab’da savaşmakta olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Pentagon’un destek vermesi talimatını da verdi.
Trump yönetimi başa gelince yönetimde birçok aksama da yaşanmaya başlandı ve yönetimin Suriye ile ilgili karar alması ertelendi. Michael Flynn Başkan Trump tarafından görevden alındı. Bu arada Pentagon, bölgede Kürtlerle işbirliğini her geçen gün daha kuvvetlendirerek sürdürdü.
Ortada hâlâ daha resmen verilmiş bir karar veya strateji yok, ama Pentagon bölgede PYD ile fiili işbirliğini devam ettiriyor.
Bu arada başkanlıkta 100’üncü gününü dolduran Trump’ın üzerinde “büyük iş başarmış olma” ihtiyacının baskısı da artmaya başladı.
Rakka’nın Amerika’nın yardımıyla alınmasının, ona bu arzu edilen başarıyı sağlayacak diye düşündürdüğü söyleniyor. Bunun en hızlı şekilde yapılması için işin PYD ile bitirilmesi yolunda Pentagon’un baskıları da sürüyor.
Ancak Trump’ın ve adamlarının Türkiye’yi de karşılarına almak istemedikleri açık. Ortada net bir strateji bulunmadığından yönetimin 16 Mayıs’ta Erdoğan’la bu işi nasıl konuşacağı da netleşemiyor bir türlü, yani 16 Mayıs’ta Beyaz Saray’da Erdoğan ağırlandığında konu birçok belirsizlikle görüşme masasına gelecek.