ABD-Türkiye ilişkisi bitiyor mu?
1992 yılından bu yana Amerikan basın kartını da taşıyorum. Birçok başkanın Ankara ile ilişkisini bizzat takip ettim. Diğerleri hakkında ise arka plan bilgilerine sahibim. Türk-Amerikan ilişkilerinin bu kadar bozuk ve daha da bozulmaya aday olduğu başka dönem hatırlamıyorum.
Gülen’in iadesi, ABD’nin YPG’ye desteği dışında iki ülke arasındaki ilişki daha derinden, çok daha kalıcı bozulmaya doğru gidiyor. Ankara’nın da ilişkinin bu sürece girmesinde mutlaka sorumlulukları var ama ben meselenin Washington tarafını takip etmek ve anlamakla yükümlüyüm.
WASHINGTON’DA DEVLET AKLI
Washington tarafında işler hiç iç açıcı görünmüyor. Trump öncesi başkanlar döneminde iki ülke arasında ilişki bozulmaya başladığı anda bu başkan düzeyinde olsa bile, devlet içinden bazı akil insanlar devreye girer ve başkana iki ülke arası ilişkilerin uzun vadede iyi gitmesinin iki ülkenin de çıkarına olduğunu anlatırdı.
Şimdi ise devlet aklı yok. Akil insanlar ya tamamen ortadan çekilmişler ya da onları dinleyen bulunmuyor. Washington’da Türkiye’yle ilişkilerin sürdürülmesinden yana olan çevreler, “Evet iki ülke arasında şu anda problemler var ama bunların hepsi iyi niyet ortaya konulduğu takdirde çözülecek düzeyde” diyorlar.
Washington’da devlet aklının ortadan kalkmasıyla bu iyi niyetin de tamamen kaybolduğunu söylemeliyim.
İşte ben bu yüzden bazı yazarlar tarafından tartışılan “üst akıl” kavramına gülüp geçiyorum. Eğer bu üst akıl kavramıyla ABD kastediliyorsa arkadaşlar bilmelidir ki, şu anda üst akıl burada olmadığı gibi aklın bile olduğu şüpheli.
ABD Dışişleri Bakanlığı tamamen çökmüş durumda. Beyaz Saray derseniz karmakarışık halde. Trump görevden alınmasına yol açabilecek bir soruşturmaya dahil edildi. Beyaz Saray’a her gün bir panik hâkim.
TRUMP’IN DURUMU
Trump dış politikasını dahi attığı tweet’lerle yürütmeye çalışıyor gibi. Kendisine verilen hiçbir dış brifinge konsantre olamıyor. CIA bu yüzden günlük sabah brifinglerinde Başkan’ın ilgisini çekebilmek için renkli grafikler, fotoğraflar kullanmaya başladı. Ciddi analizleri okuyamıyor Başkan. İslamofobik danışmanları ise Beyaz Saray’daki otorite boşluğunu doldurmak için birbirlerini sırttan bıçaklamakla meşguller.
Pentagon’da Savunma Bakanı Mattis asker disipliniyle bir şeyler yapmaya çalışıyor ama o da Türkiye gibi hassas bir konuda politika oluşturma yeteneğine ve kapasitesine sahip değil.
Ama bu karmaşa içinde şöyle şeyler olabildiği de buralarda konuşuluyor: Katar’a düzenlenen son operasyonu Washington, Suudi’lerle birlikte her adımıyla burada planlamış. Hatta yayınlanan terörist ve terör örgütleri listesini Amerikan ve Suudi Arap yetkililer birlikte yazmışlar. Ama buna rağmen Trump, “Biz aracı olabilir miyiz çözüm için?” diye sorabiliyor. Bu arada Mattis, Katar’la 12 milyar dolarlık savaş uçağı satışı imzalıyor. Yani devlet kademelerinde bir karmaşa hâkim.
KISA VADEDE BUNLAR OLUR
Türkiye ile Amerika arasında yılların içinden gelen derin ilişkiyi bilen Washington’daki kaynaklar da panikte. Bu ortamda çözülebilecek sorunların çözülemez hale getirildiğini, Washington’un resmi bir karar olmasa dahi iki ülke arasındaki ilişkiyi derin dondurucuya atmak üzere olduğunu söylüyorlar.
Cumhurbaşkanlığı korumalarına gözaltı kararının ardından Erdoğan’dan gelen tepki üzerine, bu kaynakların ileride beklenebilecek gelişmeler hakkında kötümser senaryoları şöyle:
“Türkiye buradaki büyükelçisini istişarede bulunmak gerekçesiyle Ankara’ya çekebilir. Bizim Ankara Büyükelçimiz Bass’ın da normal süresi yakında resmen bitiyor, yeni atama yapılmayabilir. Böyle olursa diplomatik ilişkiler bir süre birinci müsteşarlar düzeyinde götürülmeye çalışılır...”
MAKULÜ BULMALIYIZ
İki ülke arası ilişki çok önemlidir. Türkiye bölgedeki en önemli oyunculardan biridir. Türkiye’nin aktif yer almayacağı Ortadoğu’da kalıcı çözüm imkânsızdır. Amerika’nın makulü arayan köklü bir devlet geleneğine bölgede ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaç daha da artacaktır.
İşte bu yüzden iki ülke arasındaki diplomatik ilişkinin fiilen aşağıya çekilmesine ve ilişkilerin dondurulmasına izin verilmemelidir.