Washington'da Türkiye entrikaları
BEN ne kadar ülkelerimiz arasında makul, akılcı bir yeni rota çizilmesi gerektiğine inansam, bunu söyleyen yazılar yazsam da gerçeklikten de tamamen kopacak halim yok.
Bugün Washington’da Türkiye aleyhine sonu çok tehlikeli olabilecek entrikaların çevrilmekte olduğunu görmeliyiz.
Perde arkasında döndürülen entrikaları perde önüne taşıyan isim ise Başkan Donald Trump’ın eski başstratejisti Steve Bannon oldu.
Bannon, bugün Washington’da konuştuğu hemen herkese “Türkiye’nin Amerika’ya yönelik en büyük tehdit olduğunu ve hatta Amerika açısından Türkiye’nin İran’dan bile daha tehlikeli olduğunu” söylüyor.
Şu anda Beyaz Saray dışında olsa dahi Breitbart News’un başında bulunduğundan alt-sağ güç odaklarını avucu içinde tutan ve belki de Beyaz Saray içinde olduğundan bile daha fazla başkanın kulağına fısıldama imkânı olduğundan Bannon’un fikirleri Türkiye-Amerika arası ilişkilerin geleceği açısından hiç de hayırlı değil.
Ulusal güvenlik konusunda uzman yazar arkadaşlarım, Bannon’un Türkiye aleyhine konuşmalarındaki bilinçaltına dikkat çekiyor. Onlara göre, Bannon’un Türkiye’den bahsederken “İran’dan bile daha tehlikeli” lafını kullanması, bilinçaltında 27 Kasım’da ilk açık duruşmasının yapılması beklenen Reza Zarrab davası olduğunu gösteriyor.
Bannon, konuşmalarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da hedef gösteriyor.
Bannon, konuştuğu etkili insanlara “Biz şu anda Erdoğan’ın liderliğinde yaşananları Amerika açısından iyi yorumlamıyoruz” da diyor ve ekliyor: “Biz bu işin peşini bırakmayacağız.”
Peki bu bahsettiği “biz” de kim? Tabii ki başta sürekli iletişim içinde olduğu Başkan Trump ve de Breitbart News aracılığıyla kontrol altında tuttuğu şu anki yönetimin güçlü isimleri.
Öyle görülüyor ki Washington’da bazı insanlar Türkiye’yi tamamen karşılarına almak ve bize zarar vermek için ellerinden geleni yapmaya kararlılar.
Ulusal güvenlik uzmanı yazar arkadaşlarım, Bannon’un Türkiye tehdidine işaret ederken, aynı cümle içinde İran ve Erdoğan’ın ismini geçirmesinin tesadüfi olmadığını düşünüyor ve bunun Washington’daki bazı etkin çevrelerin yaklaşan Zarrab davasını siyasileştirip bir siyasi cadı avına dönüştüreceğini de gösterdiğini belirtiyor.
Açıkçası, çeşitli kaynaklardan bağımsız aldığım işaretler de maalesef bu yönde. Davanın görüleceği New York’tan hiç de hoş olmayan haberler üst üste geliyor.
Washington’daki Amerikalı yetkililer, yarın (salı) Washington’a gelecek olan Başbakan Binali Yıldırım’ın Zarrab davasının kötü niyetle manipüle edilmesini engellemeye çalışacağını düşünüyor ve buna hazırlanıyor.
Bu gibi davalara Amerika’da başkanın müdahaleleri dışında başka siyasi etki yapmanın yolu bulunmuyor. Trump’ın ise şu anda kendi hakkında bu kadar soruşturma varken istese bile bu müdahaleyi Türkiye’nin istediği gibi yapması zor görünüyor. Anlayacağınız, Başbakan Yıldırım’ın Washington’daki işi hayli zor gözüküyor.
BANNON’UN DÜŞMANLIĞI BİR FIRSAT DA OLABİLİR
Eğer Türkiye, Amerika ile ilişkilerini bir şekilde kurtarmak, normalleştirmek istiyorsa Bannon’un Türkiye ve Erdoğan düşmanlığını bir fırsata da çevirebileceğini görmeli. Bannon, Türkiye’ye karşı savaş açmış durumda ama aynı zamanda Cumhuriyetçi Parti’nin merkez kanadına, liderliğine ve onlardan gördüğü Beyaz Saray’ın özel kalemi John Kelly ile Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Herbert Raymond McMaster’a da savaş açmış durumda. İşte ben bu yüzden bir süre önce Türkiye’nin bir an önce bu insanlarla gayriresmi özel kanallar açmaya çalışması gerektiğini söylemiş ve hatta bunun için Erdoğan’ın özel Amerika temsilcisi olarak Tansu Çiller’in atanmasını da önermiştim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, bizim şu anda Rusya ile yakınlaşıyor olmamız Amerika’dan uzaklaşacağımız anlamına gelmemeli. Çünkü bu ilişki, tarihi olan ve bizim ulusal çıkarlarımız açısından önemli bir ilişkidir. Kim ne entrika çevirmeye çalışırsa çalışsın bu, kurtarılması gereken bir müttefikliktir.