ABD'nin Kudüs kararının arkasındaki plan
DÜN Evanjelik hareketin nasıl bir ahtapot gibi kollarıyla yönetimin her düzeyini teslim aldığını ve Beyaz Saray ile Trump’ın etrafını kuşattığını anlattım. Kudüs kararının alınmasını bunlar sağladı ama tabii ki bu karar çok büyük bir siyasi planın önemli bir adımı. Dün Washington’daki derin bağlantıları anlatmaya konsantre olduğumdan bu büyük siyasi planı anlatmaya giremedim. Bugün bu planın ne olduğunu açmaya çalışacağım.
NİHAİ ANLAŞMA
Başkan Trump Ortadoğu’ya yeni bir düzen getirmek istiyor ve bu planını uygulayabilmesi için İsrail ile Filistin arasında kendisinin “nihai anlaşma” diye adlandırdığı kalıcı bir barış anlaşması yapılmasını hedefliyor.
Yönetim içinde Pentagon ve dışişleri bakanlığı son Kudüs kararının barış amacına hizmet etmesinin zor olduğunu düşünseler de Beyaz Saray bunu böyle görmüyor. Beyaz Saray, İsrail’in Filistin otoritesi ile barış anlaşması masasına mutlak gücü elinde tutar biçimde oturması gerektiğini söylüyor. Bunu sağlamanın en önemli adımı olarak Kudüs kararı hamlesini yaptı. Beyaz Saray’ın, eğer İsrail mutlak gücü elinde tutarak masaya oturursa, imzalanacak “nihai anlaşma”nın İsrail’in bölgede istediği her şeyi almasına yol açarak barışı getireceği hesabı var.
PLANIN OLUŞTURULMA AŞAMALARI
Bu sonuca nasıl gelindiğini görmemiz için Başkan Trump’ın aylar önce Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret dönemine gitmemiz gerekiyor.
Hatırlayın, o ziyaretinde Riyad’da saraya girdiğinde prenslerle birlikte savaş dansı yapmıştı. Bu dans geleneksel bir dans olsa dahi sembolik işaret olarak önemi büyüktü. Bu dans Amerika’nın Suudi Arabistan’la birlikte Ortadoğu’ya yeni bir düzen getirmek için gerekirse savaşı göze alarak yola çıktığının işaretini vermekteydi.
O günlerde Amerikan yönetiminin diplomatik temas trafiğine bakarsanız planın adımlarının nasıl örüldüğünü de görürsünüz. Başkan Trump, göreve geldikten sonra özel önem verdiği birtakım Ortadoğu temasları gerçekleştirdi. Ürdün Kralı Abdullah ile birçok telefon görüşmesi yaptıktan sonra onu Beyaz Saray’a da davet etti. (Bu arada Ürdün Kralı’nın Trump ile yaptığı her görüşmede, bölgede yaşanan her sorunun nedeni olarak Türkiye’yi ve Erdoğan’ı göstererek şikâyet ettiğini de bilmeniz gerekiyor.)
Trump ayrıca Mısır Devlet Başkanı Sisi ile görüşmelerine de çok önem veriyordu. Beyaz Saray’da Trump’ı kontrol altında tutan Evanjeliklerden oluşan gayriresmi danışmanlar grubunun da Mısır’ı ziyaret ederek oluşmakta olan planın detaylarını konuştuğunu dün yazdım.
Başkan Trump bunun dışında kısa süre içinde İsrail Başbakanı Netanyahu ile de 3 kez görüştü. Mahmut Abbas ile de 3 defa bir araya geldi. Yani anlayacağınız İsrail’i daha da güçlü konumda barış masasına oturtmanın aşamaları neredeyse gözümüzün önünde uygulamaya konuluyordu. Bölgede yeni düzeni Amerika’nın planına göre, ABD, İsrail ve Suudi Arabistan birlikte uygulamaya koyacaklardı.
İsrail ile Amerika son Kudüs kararı için perde arkasında anlaşırken olası tek sorun olarak, buna “Suudi Arabistan’ı aşırı tepki vermekten nasıl alıkoyacakları” kalıyordu. Bunu da İran kartını oynayarak çözmeye karar verdiler. Suriye nedeniyle bölgede gücünü ve etkinliğini hayli artırmış olan İran tehdidi, İsrail ve Suudi Arabistan’ı ortak hedefte birleştirmeye yetecekti.
Nitekim ABD, bu son Kudüs kararını uygulamaya koyarken “İran tehdidinin İsrail ve Suudi Arabistan’ı bir arada tutmaya yeteceği”ni hesapladı.
BEYAZ SARAY’DA DURUM
Pentagon ve dışişleri gibi birimler dışarıda tutularak yapılan bu planın oluşturulmasında, Başkan Trump’ın danışmanı ve damadı Jared Kushner ile Ivanka Trump’ın etkisiyle göreve gelen Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Dina Powell ön plana çıktı.
Jared Kushner bir Ortodoks Yahudi olmanın yanı sıra Suudi Arabistan’ın veliaht kralı Muhammed bin Selman ve İsrail Başbakanı Netanyahu ile çok yakın ilişki içinde. Powell ise Mısır doğumlu Koptik bir Hıristiyan. Yani ikisi de planın gerektirdiği kişisel bağlantıları güçlü bir şekilde kuracak konumdalar.
Beyaz Saray’da planın uygulanması için oluşturulan dar grubun içinde Kushner ve Powell dışında Trump’ın başmüzakerecisi Jason D.Greenblatt ve ABD’nin İsrail Büyükelçisi David M. Friedman da bulunuyor.
Gerçi bu aralar Powell’ın istifa edebileceği söylentilerini de duyuyorum burada. Anladığım kadarıyla Beyaz Saray’da geleneksel merkezi devlet anlayışını temsil eden Özel Kalem Müdürü John Kelly ve onun tavrına yakın olan Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster bu planın hızla uygulanmasına zorluklar çıkardığı için Powell istifa edebileceğini söylüyormuş.
Eğer Ivanka Trump’ın bastırmasıyla görevine gelmiş olan Powell gerçekten istifa ederse bu Kushner’in ekip içinde zayıf konuma geçmesi anlamına gelebilecek.