Alacakaranlık kuşağında hapis kalan Hakan Atilla
“ALACAKARANLIK kuşağı”, sıradan insanların gündelik hayatlarını yaşarken kendilerini birdenbire olağanüstü olaylar içinde bulup hayatları üzerindeki kontrolü tamamen kaybetmesi anafikrine dayalı çok güzel bir bilimkurgu dizisidir.
Mahkeme sürerken Avukat Victor Rocco, jüriye bu davanın bir Amerikan mahkemesine değil alacakaranlık kuşağına ait olduğunu söyledi.
Ona katılıyorum ve Hakan Atilla’nın kendisini çok aşan güçlerin arasında kaldığını, kontrol etmesi imkânsız olan karanlık güçlerin çatışmasının asıl hasarını kendisinin üstlenmek zorunda bırakıldığını ve onun her gün birkaç metre önümde oturup kaderinin okunmasını beklediği bir Kafkaesk dünyada hapis kaldığını düşünüyorum.
TÜRKİYE ALEYHİNE HAVA
Sadece şunu düşünün; gerçi Yargıç Berman jüriye “Bu dava hakkında herhangi bir medyadan bir şey okumayın” dedi, ama Amerikan medyasında çıkabilecek Türkiye aleyhine yazıları okumalarını da yasaklamadı. Jüri üyelerinin, gerçekleri hiç bilmedikleri ülkemiz hakkında şu anda ABD yönetiminin taşıdığı önyargılardan etkilenmemesi bence mümkün görünmüyor.
Anlayacağınız, Birleşmiş Milletler’deki son Kudüs oylamasında Türkiye’nin haklı tavrının neredeyse çılgına döndürdüğü Amerikan yönetiminin, bunun bedelini bir şekilde Atilla’dan çıkarması ihtimali de var.
YENİ MANEVRALAR
Dün sabahın ilk saatlerinde davanın arka planında taraflar arası hukuk manevraları oldu. Bir gece önce jüri, kaçak polis Hüseyin Korkmaz’ın ifadesini tekrar görmek istemişti. Eminim Atilla ile bu ifadenin ne alakası olabileceğini anlamaya çalışıyorlar. Boşuna vakit harcıyorlar; çünkü o ifadenin amacı farklıydı ve sanıkla alakası zaten hiç olmadı.
Ayrıca jüri, ABD’nin yasaklar, yaptırımlar koymasına izin veren “international emergency powers act” hakkında da bilgilendirme istemişti. Bunlar da verildi.
Jüri, Atilla hakkında istenilen cezalardan biri olan “yasakları delmek için komplo kurmak” suçlamasıyla ilgili olarak komplo kurmanın yasal tanımıyla ilgili bilgi de istedi.
JÜRİ 3 OCAK'TA TOPLANACAK
Yargıç bir tavsiyeler demeti sunmak istediğini söyleyince savunma bundan hiç memnun olmadı. Avukatlar kafalarını olumsuz anlamda salladılar. Buna kızan yargıç, “Şu anda böyle kafa sallamalara filan gerçekten ihtiyacım yok” diyerek uyardı. Aslında yaklaşan Noel nedeniyle cuma yarım gün çalışılacaktı, ama jüri devam kararı verince mahkemede görevli herkesin sinirleri biraz daha gerginleşti. Gözlerin çevrildiği jüri üyeleri, dün de bir karara varamadı. Böylece Atilla hakkında karar yeni yıla kaldı. Jüri üyeleri, Noel tatilinin ardından 3 Ocak 2018’de yeniden toplanacak.
Savunma, davanın düşürülmesi için bir önerge daha verdi. Bunun revize edilmiş yeni biçimini de 29 Aralık’ta vermek zorunda. Savcılığın buna cevabını yargıç 5 Ocak’ta istiyor. Hâkim de konu hakkındaki kararını yeni yılda verecek. Bu verilen süreler, yargıcın taraflara yaptığı bir iyilik olarak görülüyor. Onlara tatil yapma imkânı doğdu böylece. Bir tek Atilla sonucu almak için hücrede içi içini yiyerek oturmak zorunda kalacak. Mümkün olursa onu ziyaret edeceğim, bunun için bir girişim başlattım. Tabii jüri o arada kararını her an açıklayabilir, ama hâkimin davayı düşürme kararını verme hakkı yine de var.
Savunma takımına, “Keşke bu bekleme sürecinde Hakan Bey’e sakinleştirici bir şeyler verebilseydiniz” dedim. Onlar da bu tür kararları cezaevi yönetiminin aldığını, kendilerinin bir şey veremediklerini söylediler.
SANIK ZARRAB OLSAYDI
Eğer sanık Reza Zarrab olsaydı, eminim rüşvet verip kendisine kutularla sakinleştirici ilaç çoktan almış olurdu. İçki getirtmek için 45 bin dolar verebilen bir kişi, ilaç için bir 10 bin dolarcığı rahat verirdi herhalde. Buradaki dolarcık kavramını ona yakıştığı için söylüyorum. Zarrab parayla oynamaya o kadar alışmış ki 50 bin, 100 bin dolarlar onun için dolarcık olabiliyor. İfadesi sürecinde bunu çok kez gördük.