Başkan Erdoğan'ın ilk günü Washington'da nasıl izlendi?
Washington’daki en tecrübeli yabancı muhabirler arasındayım. Yıllardır dün gibi Türkiye’nin pür dikkat ve heyecanla izlendiğini görmedim.
Yönetimin tüm birimlerinde insanlar Başkan Erdoğan’ın birinci gününün içerdiği mesajlara konsantre olmuştu. Onun ilk gün yaptığı tüm konuşmaların çevirileri anında analiz edildi. Birimler başkanlık döneminde Türkiye’nin yönünün ne olacağına ilişkin tahminler yapmak ve bunun Türk-Amerkan ilişkisini nasıl etkileyeceğini çıkarmaya çalıştılar.
İTİRAF ETMELİYİM BUNU İLK KEZ GÖRDÜM
'Ne olacak, bu da onların doğal işi değil mi zaten’ diye sorabilirsiniz. Gayet tabii ki yapmaları gereken iş bu. Ancak ben çok uzun süredir Amerikan yönetimlerinin Türkiye’ye bu kadar önem verdiğini ve dikkat kesildiklerini görmemiştim. Aslında sabahtan tüm birimledeki ilgili kişiler arasında müthiş bir telefon trafiği başlamıştı.
Ama Bakanlar Kurulu'na giren isimlerin açıklanmasına yaklaşılırken telefon trafiği öğleden sonra çılgın bir ritim kazandı. Yönetimin çeşitli birimlerinden Türkiye üzerine çalışan düşünce üretim merkezlerine yoğun yorum talepleri geldi.
ERDOĞAN'A DUYULAN SAYGI
Bu ilgi ve konsantrasyon yoğunluğuna bakıp yönetimin Başkan Erdoğan’ın aklına koyduğunu yapmak ve başarma azminden bayağı çekinmekte olduğunu görebiliyorsunuz. Özel sohbetlerde bana bunu açıkça söylüyorlar da bunu sevmek ile karıştırmayalım. Amerika’nın bazı planlarını bozduğu için ve bağımsız, güçlü kararlar verebildiği için sevmiyorlar ve bunu çoğu net de ifade ediyorlar. Ama Erdoğan’a yönelik müthiş bir saygı var, bu kesin.
Ayrıca Başkan Erdoğan’dan korkuyorlar da. Bu da en eski Washington gazetecilerinden bir tanesi olarak benim de hoşuma gidiyor açıkçası. Türkiye’nin çok sevildğinin söylendiği yıllarda da burada çalışıyordum ama o günler Türkiye’nin yönetimine böylesine saygı duyulmuyordu. Sevgi değil saygı önemli olduğundan bir dış muhabir/yazar olarak naçizane ve saygıyla alkışlıyorum uzaktan Başkan Erdoğan’ı Türkiye’ye bunu sağladığı için.
İBRAHİM KALIN FAKTÖRÜ
Bakanların henüz daha açıklanmadığı saatlerde Washington’da konuştuğum insanlara "Sizin en çok merak ettiğiniz konu nedir" diye sordum. Doğal olarak hemen herkes dışişleri bakanının kim olacağını merak ediyordu. Ama ilginç bir detay vardı burada. Konuştuğum hemen herkes "İnşallah İbrahim Kalın olmaz" diyordu. Ben bunun nedenini sorunca çok ilginç bir cevap aldım. Bunların dediğine göre İbrahim Kalın Washington’daki etkin isimlerle temasını, diyaloğu hiç koparmamş. Dün isimler açıklanmadan önce "Şimdi o bakan olursa bu diyaloğumuz ve dirsek emasımız kopar mı diye çekiniyoruz" diyorlardı. Washington’u ve iç işleyişini çok iyi bilen İbrahim Kalın ile özellikle sosyal medya üzerinden diyaloğa Washington’un bayağı önem vermekte olduğu açıktı. Bu detay bana dış politikanın iç işleyişini anlamam açısından başka bir ufuk açtı.