Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OKUYANLAR bilir, son iki yazımda aslında yaşamakta olduğum derin bir değişimi de anlatıyordum.

        Aslında bu değişim uzun süredir içimi kemiriyordu da. Tatilimde kendi başıma kaldığımda içimi kemireni tam olarak özgür bırakmaya, ona "Haydi ne yapacaksan yap da görelim bakalım" demeye başladım.

        İlk önce tatili "The Big Lebowski" filmindeki karakter gibi yaşamaya başladım. "Batsın sizin gerçeğiniz, mücadele çabanızın içine tüküreyim; o da büyük adammış meğer, yesinler haspayı" duygularıyla ifade edilebilecek bir dizi tavırdan ibaretti bu hayata karşı yeni duruşum.

        Halimi, tavrımı bu duygularımla uyumlu hale getirmeye başladım. Bir vurdumduymazlık, "Beni alakadar etmez, ne yaparsanız yapın, ne alkışlarım ne de yuhalarım tamam mı canım" tavrı üzerime büründü.

        Bu tavrım sadece siyasi ve sosyal sorunlara ilişkin değildi. Bir defasında adalardan birinde güneşin batışının olağanüstü olduğu söylenilen bir yerdeydik. Güneş batmaya başladığında etraftaki insanlar büyük bir hayranlıkla seyretmeye başladılar. Ben kitlelerin toplu ahmaklığına söverek manzaraya arkamı döndüm, içkimi duvara bakarak yudumlamaya başladım.

        Tek tek insanlardan genelde tiksiniyorum, ama onlar toplu halde olunca tiksintim daha da artıyor. Ne tek başına insana ne de topluluklara zerre kadar tahammülüm kalmamış durumda. Sadece mizah yazdığım günlerde içinde bulunduğum ruh haline geri dönmüş durumdayım.

        Evet ben yine bir NİHİLİSTİM. Nihayet şimdi dünyada en fazla korkulması gereken bir insan türüne dönüştüm. (İnsan demeyeceğim, çünkü tiksindiğim bir kavram bu. Ben artık korkulması gereken bir hayvan türüyüm). Ben artık NİHİLİST bir MİZAHÇIYIM.

        Her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şeyin bilinemeyeceğini, bilinse dahi bunun başkalarına aktarılmasının mümkün olmadığını biliyorum. Bu yüzden gazeteciliğin de temelde son derece anlamsız bir meslek olduğunu düşünüyorum.

        Buna ek olarak kitlelerin gerçeği anlamaya yetenekleri de olmadığını, bu yüzden vasata gerçeği anlatmak çabasının rüzgâra karşı işemek gibi bir şey olduğunu biliyorum.

        Siyaseti, iktidarıyla ve muhalefetiyle şüpheyle karşılıyorum, hatta onları yok saymak istiyorum. En ciddi olduğu sanılan insanın, kendine göre en ciddi konuda yaptığı açıklamaların bile komik ve hatta absürd oldukları düşüncesindeyim.

        Gazete ve haber okumayı tamamen bırakma sürecindeyim; okuyacaksam bari vaktime değer bir şeyler okuyayım diye sadece Turgenyev, Schopenhauer ve Nietzsche okuyacağım. Hayat hakkında sadece onların ışığıyla mizahi yorumlar yapacağım.

        Artık kendimi tamamen mizaha adamak istiyorum. Türkiye'de yaşamaya sadece mizahi beyinle tahammül edebileceğimi sanıyorum.

        Vasattan tiksinen bir insanın vasata bu kadar tapan bir ülkede mizah yazmaya girişmesi bir tür intihar olabilir ama olsun, bu da fazla umurumda değil. İntihar edeceksem de ederim, beni bundan geri tutan tek şey, bu vasat kitleye ait bir insanın benim cesedimi bulması fikrinden tiksindiğimdendir.

        Biliyorsunuz deistim, inancım yok. Deizmi bile fazla bulduğumu, onu bile sorguladığımı bilmeniz gerekiyor. Sonunda neye karar verdiğimi de yazmayacağım; çünkü bu da kimseyi ilgilendirmez..

        Aslında nihilist olmamı iktidar ulusal bir bayram ilan etmeli, muhalefet de bu karara uymalı. Çünkü bir bilseniz benim bildiğim neler var, bir duysanız şaşırırsınız.

        Ama artık duyamayacaksınız; çünkü hem etrafta gerçeği duymayı hak eden insan sayısının çok az olduğunu düşünüyorum hem de gerçek diye bir kategorinin varlığını tümden reddediyorum. Bu yüzden gerçek diye bir şey yok, artık sadece nihilist mizah var.

        Diğer Yazılar