Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BENİM dışımda herkesin kafası Suriye konusunda net olmalı. Çünkü kafası net olmayan insanların aklına bazı sorular gelebiliyor. Bugüne kadar bunları kimsenin gündeme getirdiğini görmediğime göre bir tek benim kafam karışık olmalı.

        Kafaları özenilecek kadar net olan insanlar tavırlarını çoktan belirlemiş, etrafa verip veriştiriyorlar. Ben bugün bir süredir beynimi yiyen, çözemediğim soruları gündeme getireceğim. Muhakkak bu soruların cevabı çok basittir de siz benim cehaletime verin. Umarım çok sayıdaki kafası net insan arasından bir hayırsever çıkar da kafamı netleştirir diye umuyorum.

        Neyse derdimi anlamış olmalısınız, öyleyse ben de sorularıma geçeyim:

        1- Kimyasal saldırı öncesinde olayların momentumu Esad lehine dönmeye başlamıştı. Başta ABD olmak üzere uluslararası camia, muhalifler arasında terör eğilimli gruplardan gittikçe rahatsızlık duymaya başlamıştı ve bu grupların Esad'a karşı zafer kazanmaları durumunda Batı'nın çıkarlarının ağır yara alacağını düşünüyordu.

        Amerika'nın Mısır'daki olaylarda sergilediği yeni tavır Suriye'ye de yayılmak üzereydi. ABD, Esad'ı Cenevre'deki görüşmelere çekmek için atılımlarını yapmaya başlamıştı.

        Esad'ın aslında İslami terör örgütlerinin başını çektiği bir muhalefet gücüne karşı mücadele ettiği görüşü Batı merkezlerinde tartışılmaya başlanmıştı. Obama ile İngiltere Başbakanı Cameron arasında bunların görüşüldüğü gazetelere sızdırıldı.

        Durum böyleydi, kendimden bir yorum katmıyorum, sadece daha önce olan bitenin fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. Bütün bunlar gerçek miydi bilemiyorum, ama sadece şunu biliyorum ki Esad rejimi hakkındaki algı bir değişime uğrama sürecindeydi. Türkiye'nin bakışı değişmeyecekti, ama Amerika'nın başını çektiği global güçler yeniden bir değerlendirme içindeydi.

        Şimdi benim anlamadığım şu: Tam bu aşamada Esad rejimi kesinlikle kendi aleyhine olacak ve Amerika'yı kendisine karşı hareketlendirecek bir eylem içine neden girişsin ki? Tam o aşamada pratik hiçbir sonuç vermeyeceği belli olan kimyasal silah saldırısını neden yapmış olsun ki?

        Bunun mantıki bir açıklamasını bulamıyorum. Tabii diyebilirsiniz ki, diktatörler bazen mantıklarını kaybedebilirler ve mantık dışı işleri rahat yapabilirler.

        Bunu kabul ederim, tarihte bunun örnekleri de vardır gayet tabii ki. Ama Esad ne kadar diktatör olursa olsun bugüne kadar kendisine direkt zarar vereceği belli olan hiçbir eylemi yapmış değil. Bu aşamada neden birden irrasyonel olmaya başladı acaba, bu da belli değil.

        2- Bu şekilde düşünmeye başlayan insanlar ayrıca diyorlar ki, Suriye'deki bir rejimin suçlanacağı kimyasal saldırıdan en çok kim yarar görür? Son gelişmeler de gösteriyor ki, hiç kuşkusuz dış müdahaleyi yanlarına çekmek için çalışan muhalif güçler yarar görür.

        Düşünme sürecinde bu aşamaya gelindikten sonra şu soruyu da sormak kaçınılmaz oluyor: "Acaba muhalif güçler, rejim yaptı görüntüsü vererek kendi insanlarının üzerine kimyasal saldırı düzenlemiş olamaz mı?"

        Dikkat edin, "Bu böyle oldu" demiyorum, ama uluslararası çevrelerde hâlâ var olan kuşku, bu düşüncenin kafaların bir yerinde olduğunu gösteriyor.

        3- "Böylesine korkunç bir planı yüreğinde biraz insan sevgisi olan yapabilir mi?" diye aklına geliyor insanın. Taman aynı fikirdeyim, ama şunu da sorayım: "Esad'ın yüreğinde insan sevgisi yok da muhalif güçler diye tanımlanan grup içinde yer alan global terör bağlantılı örgütler acaba böyle bir iş yapmayı düşünemeyecek kadar çok mu insancıllar?"

        Buna "Evet insancıllar" diyebilen varsa ben yazdıklarımı geri alıp yanlışımı itiraf edeceğim.

        4- Baştan beri Suriye konusunda net tavır almış ve tarafını belli etmiş Türkiye'nin elinde, acaba kendi desteklediği gruplar içinde yer alan terör bağlantılı grupların artık değiştiği yolunda bir istihbarat mı var? Varsa bunu neden Amerikan istihbaratıyla paylaşmaz ve onlara doğruyu göstermezler?

        5- Eğer elimizde böyle bir istihbarat yoksa, bizim güçlüler desteklediğimiz

        o teröre alışkın grupların bir gün kimyasal saldırı gibi bir işe girişmeleri durumunda Türkiye Cumhuriyeti'nin ve kendilerinin ne hale düşeceğini de hiç düşünmemiş olabilir mi? Planlar yapılırken böyle bir olasılık hiç göze alınmamış olabilir mi? Mantıken böyle bir şey mümkün mü, yoksa Türkiye Cumhuriyeti bu aşamada bir mantık tutulması mı yaşıyor?

        6- Başından bu yana dünyada Suriye'ye askeri müdahaleyi en coşkulu, en güçlü olarak destekleyen Türkiye acaba bu aşamada vurmaya hazırlanan Amerika'nın neden bizden değil de Yunanistan'dan hava sahası kolaylığı ve üs istemeyi tercih ettiğini soruyor ve bunun cevabını biliyor mu? Yoksa bunun cevabı, Türkiye'nin desteklediği gruplara Amerika'nın artık güvenmemesi ve bu yüzden Türkiye'ye de güvenmemesi olabilir mi acaba?

        7- Ve aklıma gelen son soru: Tamam Amerika vurmaya hazırlanıyor da acaba çıkacak bir savaşta kim vurduya gitmenin nasıl önleneceğini bilen var mı? Özellikle Suriye gökyüzünde görülemeyen, tespit edilemeyen Amerikan ve İsrail insansız uçaklarının gezmeye başladığı bu aşamada bir savaşta kimin vurulacağını, vurulmayacağını net olarak kim garanti edebilir? Vurulacaklar arasında muhalif grupların da olmayacağı kesin mi? Eğer vurulurlarsa Türkiye'nin tavrı M ne olacak? Acaba Türkiye'nin Amerika'ya savaş açma düşüncesi de var mı?

        Diğer Yazılar