ABD, Türkiye'yi defterden siliyor mu?
TÜRKİYE'de siyasi ve sosyal karmaşa sürdükçe Amerikan yönetimi bölgede Türkiye'nin etkinliğini ve rolünü iyice azaltma yolunda adımlar atmaya başladı.
Amerika'nın politikasında şu anda büyük ve çarpıcı bir değişiklik yok gibi dursa da Türkiye'ye karşı tavrının değişmekte olduğu, bölgede yaşanan bazı bağlantılı değilmiş gibi görünen adımlarda net olarak ortaya çıkıyor.
Amerika bölgede yavaş yavaş Türkiye'nin varlığına alternatif oluşturabilecek oluşumlar üzerine çalışıyor.
Global iklim değişikliği süreci nedeniyle özellikle bölgemizde su kaynaklarının önemi çok artmaya başladı.
Deniz suyundan taze içme suyu üretme teknolojisinde dünya lideri konumunda olan ülke ise İsrail.
Amerika'nın defalarca gayret etmesine ve müdahalesine rağmen Türkiye, kendine açılan yoldan yürümedi ve İsrail'le ilişkilerini normalleştirmeyi bir türlü başlatmadı.
Bu durumu fırsat bilen Amerika ile İsrail, İran kartını oynamaya başladılar.
Zaten İran son verdiği ılımlı mesajlarla, bölgede Mısır ve Türkiye'den yavaş yavaş ümit kesilmeye başlanınca ılımlı İslam modeli olmaya soyundurulacak gibi görünüyor. Bu başarılı olur mu belli değil, ancak Amerika'nın böyle bir gayreti olduğu muhakkak. Bizim açımızdan ise önemli olan, bu gayretin var olduğunu tespit etmek.
Tam da bu bağlamda İsrail, İran'la ortak çalışmaya girip İran'da deniz suyundan taze içilebilir su üretme projesi başlatmaya hazırlanıyor.
Önümüzdeki yıllarda bölgemizde su kaynaklarının öneminin çok artacağı tüm uzmanlarca söylenirken, İsrail ve Amerika'nın ortak bir projeyle İran'ın eline su konusunda büyük bir güç vermeye başlaması, bölgede olası siyasi değişmelerin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
İran, İsrail'le ortak projelere girerken, Amerika'yla ilişkilerini düzeltmeye başlamışken ve dünyaya sürekli ılımlı mesajlar verirken, Türkiye gittikçe artan radikal ve sert bir görünüm sunmakta ısrarlı oluyor.
Bu arada bir süredir Amerika, Erivan'daki büyükelçiliğin işlevlerini büyütmeye girişti. Büyükelçiliğin büyüklüğü, bulunulan ülkeye verilen önem ve elçiliğin üstleneceği görev çeşitliliğinin göstergesi olarak kabul ediliyor.
Bu tür konuları bilen bir kaynak, bana Amerika'nın bölgedeki istihbarat hub'ı olarak Erivan'ı kullanmayı düşündüğünü söyledi. Bu da bana, geçmişte her türlü istihbarat işbirliğini Amerika ve İsrail'le yapmış olan Türkiye'den umudun artık yavaştan kesilmeye başlandığını ve alternatiflerin arandığını düşündürüyor.
Görünen o ki, Amerikan yönetimi bir süredir ilişkilerin gerginleşmesinden ve özellikle Başbakan Erdoğan'ın son Amerika ziyaretinden sonra, Türkiye'ye karşı paralel bazı süreçler başlatmış görünüyor.
Her zaman olduğu gibi Amerika böyle konularda tek bir planla çalışmaz, daima B ve C planları da vardır. Türkiye'yi defterden silme planı olsa bile, belki ilişkiler yeniden düzelir ve tekrar rasyonel sürece girilir umudu da var.
Bunun en güzel işareti, Türk basınının nedense çok önem vermediği, bence çok önemli olan ve Güney Kıbrıs'tan gelen açıklamayla verildi.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Nikos Anastasiadis, müzakere sürecine ilişkin, Kıbrıs'ın 40 yılık bölünmüşlüğüne son verecek bir anlaşmanın Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin gelişmesine etki edebileceğini söyledi.
Anastasiadis, Kıbrıs'ta olabilecek bir anlaşmada Türkiye'nin bölgede keşfedilen doğalgazın diğer ülkelere temini için yardımcı olabileceğini belirterek Türkiye'ye doğrudan boru hattı inşa etmenin çok daha ucuz bir alternatif olduğunu söyledi.
Bu köşede eskiden birçok defa yazdım; Doğu Akdeniz'in tabanında dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerinden biri keşfedildi. Adına "LEVİATHAN" denilen bu havza, başta İsrail olmak üzere tüm büyük güçlerin gözünü dikmiş olduğu bir alan. Amerika ile İsrail bunun kontrolü için adımlar atıyorlar. Türkiye'nin İsrail'le arasının bozulmasından sonra Kıbrıs Rum Kesimi devreye sokuldu.
Şimdi ise o kesimden Türkiye'yi tekrar işin içine çekmek anlamına gelebilecek açıklama geldi. Bunun Amerika kontrollü bir açıklama olduğuna şüphe yok. Yani anlayacağınız Amerika hâlâ, "Türkiye belki ideolojik takıntılarından kurtulur da ekonomik ve siyasi çıkarları için hareket etmeye başlar" diye umudunu koruyor ve doğalgaz rezervlerini kontrol için İsrail ile Türkiye arasında bir işbirliği adımları atmaya çalışıyor.
Aslında bu tür işbirliğine su konusunda da ihtiyacımız vardı, ancak İran devreye girerek bıraktığımız boşluğu doldurdu. Doğalgaz konusunda da boşluk bırakırsak bunun da birileri tarafından hemen doldurulacağı kesindir.
Bence Türkiye, daha önce kendisine uzatılmış olan eli tutmalı ve İsrail'le ilişkilerini sert koşullar koymadan bir an önce normalleştirmeli. Türkiye'nin çıkarları bunu gerektiriyor.