Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ARMAGEDDON, Hıristiyanlık dininde dünyanın sonu geldiğinde yapılacağına kehanet edilen büyük savaşa verilen addır.

        Bölgemiz merkezli bazı adımlar sonucunda böylesine bir sona gidildiği ve böylesi bir Armageddon'u önleme gücüne sadece Türkiye'nin sahip olduğu yolunda iddialı düşünceyi bana "Bir Bilen" diye adlandırdığım eski arkadaşım/kaynak aktardı.

        Burada bazen düşüncelerini yazdığım Bir Bilen, Amerikan yönetiminin iç işleyişini iyi bilen ve eskiden yönetimin casus camiası içinde saygı gören bir insandır. Şu anda partilerüstü saygı görmektedir ve bir ak saçlı olarak fikirlerine hürmet edilmektedir.

        Ben de burada onun dediklerini iyice filtreden geçirdikten sonra yazarım; çünkü onun söyledikleri arasında bizlere bazı tehlikeleri işaret eden yönler hep bulunur.

        ŞİFRELİ KONUŞTU

        Bu sefer "Bir Bilen", Armageddon lafını kullanarak dünyanın sonu gibi olacak bir çatışmaya doğru gidildiğini, işlerin çığırından çıkmaya başladığını ve bu çılgınlığı bir tek Türkiye'nin engelleyebileceğini anlattı.

        Konuşmasında süreci tanımlamak için sıkça "MAD" (çılgın) kelimesini kullandı. Bu onun daima yapmaktan hoşlandığı kelime oyunlarından bir tanesiydi, bir şifreydi ve anlamını ben çözdüm, daha sonra anlatacağım.

        Anladığım kadarıyla Amerikan yönetiminde şu anda İran ve İsrail'in karşılıklı nükleer restleşmesinde geri dönüşü olmayan tehlikeli alana girilmek üzere.

        Bana anlatılanlara göre, bu gibi durumlarda gerçeklerden çok karşılıklı algıların çok önemli olduğu düşünülüyor.

        Yani iki nükleer güç karşı karşıya geldiklerinde onları bu gücü diğerine karşı ilk kullanmaktan alıkoyacak tek şey, bunun bir karşılıklı MAD durumu doğuracağından duyulan korku.

        MAD NEDİR?

        Bir Bilen'in defalarca MAD kelimesini kullanarak dikkatimi yönlendirdiği bu durum "Mutually Assured Destruction" (karşılıklı kesin yok olma garantisi) cümlesinin kısaltılmışından ibaret. "Mutually Assured Destruction" yani MAD, iki nükleer gücün karşı karşıya geldiklerinde ilk atışı yapanın kazanacağı bir şey olmadığını, çünkü karşı tarafın da ilk atışa karşılık vererek onu tamamen yok edebilecek güce sahip olduğunu görmelerine verilen durağan hal durumudur.

        MAD durumu olduğundan soğuk savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği, ellerinde bulunan nükleer gücü birbirlerine karşı kullanmaya cesaret edememişler ve bir felaket olmamıştı.

        BÖLGEMİZDE ARMAGEDDON TEHLİKESİ

        Ancak şu anda İran ile İsrail son derece tehlikeli bir şekilde karşı karşıya gelmiş durumdalar. İsrail Genelkurmay Başkanı, muhtemel bir savaşın sadece bu iki ülke arasında olmayacağına, bölgeyi tamamen içine alan bir ateşe yol açacağına dikkat çeken konuşmalar yapıyor.

        Hem İran hem de İsrail birbirlerine karşı tehlikeli bir tırmanış içindeler. Aralarında bir MAD durumu da oluşamıyor; çünkü birbirlerinden haberdar değiller ve birbirlerini sadece algıları doğrultusunda değerlendirebiliyorlar. Sadece bir tarafın algısında günlük bir yanlış, Armageddon'un patlamasına yol açabilecek.

        TÜRKİYE OLSAYDI

        Bu gibi durumlarda karşı karşıya gelmiş iki nükleer gücün birbirleriyle konuşmaları sonucunda bir MAD anlayışının oluşabileceği, ama iki ülke arasında bütün iletişimin çöktüğü anda yanlış algılardan çıkan bir büyük savaşın her an patlayabileceği söyleniyor.

        Şu anda İran ile İsrail'in arasında iletişim yok; iki ülke de kendi kaynaklarına dayanarak karşısı hakkında istihbarat topluyor. Bu istihbaratta en küçük bir yanlışlık olması halinde, algıda bir kayma durumunda, MAD korkusu da olmadığı için nükleer silahların kullanılabileceği düşünülüyor.

        İşte bu aşamada Türkiye'nin, eğer İsrail'le ilişkilerini koparmamış olsaydı, bölgede hem İran hem de İsrail'le konuşabilen tek ülke olarak onları MAD konumuna getirebileceği söyleniyor.

        Bir Armageddon'un yaşanmaması ve dünyanın bir felakete itilmemesi için tek umut olarak Türkiye kalmış gibi gözüküyor. Ama İsrail'le ilişkilerimizin şu andaki durumu, bunun olabileceği yolunda kimsede fazla umut bırakmamış.

        Türkiye'nin kendisini de içine alacak bir Armageddon'u önlemek amacıyla, İsrail'le ilişkilerini tekrar normale getirip iki nükleer güç arasındaki dengenin MAD konumuna gelmesi için arabuluculuk yapıp bilgi akışını normale döndürüp döndürmeyeceği başta Amerikan yönetimi olmak üzere bütün güç merkezlerinde merakla bekleniyor.

        Siber savaş başladı

        DÜN bir gazetenin manşetinde "Siber savaş başladı" şeklinde bir haber vardı. Bunu yeni bir gelişme olarak vermek oldukça vahim bir gazetecilik hatasıydı. Çünkü İran'a yönelik siber savaş başlayalı çok olmuştu.

        Bunun hakkında bir kitap bile yazıldı ve orada Amerika ile İsrailli uzmanların siber savaş yöntemiyle İran'ın nükleer sistemini nasıl bozdukları ve nasıl aksamalara yol açtıkları anlatılıyordu.

        Bunu dün yeni bir şeymiş gibi manşet yapan gazetenin yönetimi dünyadan habersiz olduğu kadar kendi yazarlarını da doğru dürüst okumuyor.

        O gazetede yazan İsmet Berkan, geçen haftanın başında bahsettiğim o kitaptan yola çıkarak siber savaşı tüm yönleriyle anlatmıştı.

        Gazete yönetimi kendi yazarlarını okusaydı dünkü manşetini bir hafta önce yazarına dayandırarak atar ve durumu belki kurtarabilirdi.

        CND hareketi ve MAD

        SOĞUK savaş döneminde bir kuşağın radikalleşmesinde nükleer savaş tehlikesi büyük rol oynadı. Özellikle İngiltere'de "Congress for Nuclear Disarmament" (CND) hareketi, bir nükleer savaş cinnetini önlemek için çok mücadele etti.

        Bu hareket kendi içinden önemli entelektüellerini de çıkardı.

        İngiltere'de E.P. Thompson gibi önemli bir tarihçinin ve Raymond Williams gibi radikal bir kültür teorisyeninin siyasi mücadele içinde aktif bulunmaları bu CND hareketi sayesinde olmuştur.

        Diğer Yazılar