Global güçlerin yeni büyük oyunu ve Suriye
DÜNYADA bugün tohumları uzun yıllar önce atılmış bir büyük oyunun açılış perdesi oynanıyor. Bu yeni büyük oyunun açılışı Suriye vesile edilerek yapıldı. Olayın merkezinde Suriye var gibi gözüküyor ama aslında bu yeni dünya düzenindeki bir hegemonya mücadelesidir ve tabii ki Türkiye de bunun tam içindedir.
TÜRKİYE MERKEZ OLABİLECEK Mİ
Türkiye'nin bir Suriye sorunu yoktur, asıl sorun bu büyük oyunda Türkiye'nin hegemonik ülke mi yoksa kullanılan, maşa ülke mi olacağıdır. Bugün uçağımızın vurulmasından sonra perde arkalarında ve açık olarak verilen mücadeleler Suriye hakkında ne yapılacağı konusunda değildir. Türkiye hangi adımı atarsa hegemonik ülke konumuna geleceğine henüz tam karar veremedi.
RİSKLER ÇOK FAZLA
Bu işte riskler çok fazla ve işin ilginç yanı riskin çok az bölümünün Suriye'den geliyor olmasıdır. Asıl büyük risk başka yerde. Dünyada bugün verilmekte olan olağanüstü büyük bir güç savaşı var. Bu büyük oyunda, yeni düzende dünyanın yeni merkez hegemonik ülkelerinin hangileri olacağı belirlenecek. Türkiye de hem bölgesinde hem de dünyada hegemonik merkez ülke olma adayları arasında ve diğer aday ülkelerin bu yeni yükselen güce o kadar kolay izin vermeleri beklenilmemeli. Suriye krizi, bu hegemonya krizini çözmeye gidecek yolun önünü açmak için çıkarıldı.
MESELE SURİYE DEĞİL
Türkiye işte bu yüzden çok kritik bir dönüm noktasında. Verilecek karar Suriye'nin vurulup vurulmamasıyla ilgili değil, verilen kararın hangi diğer merkez adayı ülke ile ne tür yeni çatışma ve uzlaşma yolunu açacağıyla ilgilidir. Bu tür büyük oyunlarda liderler tarafından yeryüzü büyük bir satranç tahtası olarak kabul edilir. Hangi taşı nereye sürersem ne sonuçlar doğurur bunun kararlaştırılması gerekir.
ERDOĞAN GLOBAL SATRANÇ OYNUYOR
Başbakan Erdoğan şu anda başka ustalarla bir satranç oynamakta. Bu yüzden aceleci adım atmıyor, sakin davranmak zorunda. Bugün yapılacak bir menevranın beş-on manevra sonrası sonuçlarını da görmek zorunda.
Bu 21 'inci yüzyılın büyük oyunu olduğundan işin içinde Rusya, Amerika, Çin de aktif biçimde varlar.
20'nci yüzyılda bölgemizdeki büyük oyun Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla başladı. Birinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan ülkeler "dünyadaki tüm barışların sonu anlamına gelen bir barış planı" yürürlüğe koydular.
UYUYAN TEHDİT ÜLKELER:
Planın merkezinde Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla hegemonik ülkesiz kalan Ortadoğu'da görünürde barışı sağlayacak ama ileride barışları tehdit edecek öğeler taşıyacak düzeni kurmak vardı. Burada amaçlanan, imparatorlukların çöküş döneminde Osmanlı ile hesaplaşmasını bitiremeyen diğer hegemonik güçlerin, ileride Osmanlı geçmişinin üstlenicisi olacak ülkeyle hesaplaşmalarını tamamlamak arzusunda olmasıydı.
O yüzden bölgede uyuyan tehdit ülkeler oluşturuldu. "Uyuyan tehdit ülkeler" kavramını, "uyuyan casus" kavamından yola çıkarak oluşturdum. Uyuyan casus, başka ülkelere yerleştirilip aynı o ülke vatandaşı olarak yetiştirilmiş casusları anlatmak için kullanılır. Bu insanlar göreve çağrılıncaya kadar uykuda bırakılırlar, yani o ülkenin iyi vatandaşıymış gibi saygın yaşam sürerler. Görev vakti geldiği zaman ise uyandırılıp o ülkeye başta asıl gönderiliş nedenlerini yerine getirmeye başlarlar; kendi ana ülkeleri için görev yaparlar.
Bizim bölgemizde de Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulmuş ve uyumaya bırakılmış "tehdit devletler" vardır. Bu ülkeler planlanırken uyandırılma vakitleri geldiğinde belaya kolay yol açmaları için gereken unsurlar tarafından donatılmış ve oluşturulmuşlardır. Yeni bir hesaplaşma dönemi gerektiğinde bu ülkeler bir vesileyle uyandırılırlar ve yeni büyük oyunun başlatılmasına neden olmaları için manipüle edilirler. Irak'ta bu yaşandı şimdi de Suriye'de denenecek.
CETVELLE ÇİZİLEN ÜLKELER
Birinci Dünya Savaşı'nın galip ülkeleri ellerine cetvel aldılar, haritanın başına geçtiler ve yeni ülkeler icat etiler. Sınırları da o ülkelerin içlerinde her türlü tehdit ve sorun potansiyelini barındıracak şekilde çizdiler. O ülkeler yeni bir hesaplaşma zamanı gelince hesaplaşmanın başlatılacağı ülkeler olarak kullanılacaktı.
Şimdi siz bu dediklerimi "Böyle şey olur mu, hangi ülke bu kadar soğukkanlı bir şekilde geleceğe yönelik kötülük planlayabilir?" diye soruyorsanız ben de size o haritaları çizen görevlilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmaları ve yazışmaları içeren tutanakları okumanızı tavsiye ederim. Bu çok ağır gelirse o zaman David Fromkin'in "Barışa Son Veren Barış" adlı kitabını şu günlerde muhakkak okumalısınız. O kitap okunmadan bugün oynanan büyük oyunun tarihi kökenleri katiyen anlaşılamaz.
Özetle Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılışı ardından Ortadoğu'daki hesaplaşmalar tamamlanamamıştı. Cumhuriyet Türkiye'si o geçmişi tüm yükleriyle birlikte devraldı. Diğer hegemonik güçler de bunun farkındalar ve bitmemiş hesaplaşmayı şimdi yine Türkiye ile yapacaklar.
Irak'ta denendi bu. Ama tam başarılamadı, Suriye'yle de denenecek. Bu defa başarılıp başarılamadığını ise yaşayıp göreceğiz.
Suriye'ye Türk uçağının vurdurtulması (Evet, "Vurdurtulması" dedim. çünkü bu tür büyük oyunlarda Suriye gibi ülkelerin tek başına karar almasına izin verilmez) sürpriz bir gelişmeydi, ama o kadar da fazla sürpriz değildi. Çünkü dünyadaki tüm dengelerin değiştiği bir süreçten geçiyoruz ama yeni düzen de kuruluyor. Bu düzenin global ve bölgesel liderlerinin kimler olacağı henüz belli değil. Bu belirsizlik ortamı ve düzensizlik daha fazla süremezdi. Büyük bir savaşın da olasılıklar içinde olduğu bir sürecin başlatılması zamanı çoktan gelmişti. Bunun için benim uyuyan bela ülkesi olarak tanımladığım Suriye, bu iş için kullanıldı ve büyük hesaplaşmanın sıcak aşamasının ilk perdesi açıldı.
Türkiye'nin işi gerçekten çok zor, çünkü hangi adımı atarsak atalım bir başka merkez ülke ile çatışma ihtimali büyük.
İDEOLOJİK SAVAŞI ASLINDA BİZ BAŞLATTIK
Bu oyundan kaçma ihtimali artık yok. Hem Türkiye uzun süredir, Osmanlı geleneği diyerek Osmanlı döneminde etkinliğimiz altında bulunan topraklarda aktif olarak Dışişleri Bakanı'nın yeni Osmanlıcı tavırlarıyla, bu konuda zaten duyarlı ve o geçmişle hesaplaşmasını bitiremediği için rahatsız olan, hesaplaşmayı sonuçlandırmak için vesileler arayan diğer merkez adayı ülkeleri de çok rahatsız etmekteydi. Büyük oyunun ideolojik temelleri zatan hazırdı. Perde arkasında diplomatik savaşlar veriliyordu, şimdi de işin sıcak angajman zamanı geldi.
Soğukkanlı yazdığıma bakmayın
Aslında çok da korkuyorum, çünkü büyük global oyunların savaşları da daima büyük olur. Yani sınırlarda birkaç atışlık savaşlar olmaz bunlar. Dünya savaşı adını hak edecek büyüklükte olur bu tür hesaplaşmaların savaşları. Bu aklı başında hiçbir insanın isteyebileceği bir şey değildir, ama ne birinci ne de İkinci Dünya Savaşı'nı isteyen sıradan insanlar değişikti ama sonuçta ölenler onlar oldu.
Şimdi tahminim, bir süre daha karşılıklı kızgınlıkların, tehditlerin tırmanacağı ve adım adım bir savaşa doğru gidileceği, ama bir süre sonra dünyanın yeni düzenini koyacak güçler savaşın bu düzeni bozacağını görürlerse nihai savaşa izin vermeyeceklerdir. Bu kararı verenlerin içinde Türkiye de olacak.