Dış politikadan ben sorumlu olabilirim
BAŞLIĞI okuyunca adam yine mizah yazısı yazmış filan diye düşünebilirsiniz. Baştan söyleyeyim vallahi billahi durum böyle değil; diyebilirim ki bu yazı son günlerde yazdığım en ciddi yazılardan bir tanesi. Sonuna kadar okursanız size yine de mizah yazısı gibi gelebilecek ama bunda benim bir suçum yok. Yaşadıklarımız kendiliğinden komikse benim yapacağım fazla bir şey de yok. “E peki başlık niye böyle?” diyorsanız, onu da açıklayayım: Bunun böyle olduğunu gerçekten düşünüyorum da ondan. Evet bugün Türkiye’nin uyguladığı dış politikadan gerçekten de ben sorumlu olabilirim. Herkes birinci derecede Dışişleri Bakanı’nın sorumlu olduğunu sanıyor ama durum böyle değil.
ÖTEKİ GÜNDEM:
Bilmem hatırlıyor musunuz, bir zamanlar Pelin Çift ile birlikte sunduğumuz Öteki Gündem adlı bir program vardı. Bugün Türk dış politikasını anlamaya çalışırken, sanki bu politikanın Öteki Gündem programının sıkı bir izleyicisi, bir hayranı tarafından oluşturulduğu izlenimini ediniyorum. O programda adı üstünde kafaları ve birçok durumda da tüm varlıklarıyla öteki boyutlarda yaşayan insanları konuk ederdik. O konuklar ilk bakışta insana çok saçma gelebilecek konuları müthiş iç tutarlılığı olan şekilde formüle edip anlatırlardı. Eğer “Tüm deliler böyledir” diyorsanız bu da başka iç tutarlılığı olan bir argüman olurdu tabii ki. Örneğin o programda Türkiye’nin yakın zamanda dünyanın en önemli gücü olacağı hatta yakında çıkan bir büyük savaşı Türkiye’nin kazanıp dünyayı dize getireceği filan sıkça anlatıldı. Müştak Baba‘dan yola çıkılarak yakında İstanbul’un başkent ilan edileceği de söylendi. Zamanlar arası uçan insanlardan da konuştuk bilmem anlatabiliyor muyum? Her anlatan kendisine kanıt olarak bolca kutsal kaynak da gösterebiliyordu.
HERKES UÇABİLİR DE:
Dolayısıyla bu beyin fırtınalarının hayli fazla seyircisi de vardı. Ben zevkle yapıyordum bu programı, çünkü ben her insanın uçmaya hakkı olduğunu düşünürüm; herkes rahat uçsun ki ben de rahat saçmalayabileyim diye tavır alırım. Kamuoyu da her türlü uçmanın arkasından rahat ve kitle halinde gittiğinden biz de hayli popüler olduk o programla. Büyük bir uçuş kısır döngüsü içinde hepimiz çok memnunduk anlayacağınız ama içimiz rahattı çünkü bir gün bu anlatılanlardan bazılarının karar verme konumundaki bazı insanlar tarafından ciddiye alınabileceğini düşünmüyorduk. Buna ihtimal vermiyorduk.
EYVAH Kİ NE EYVAH:
Ancak yanılmışız. Bir süre önce Türkiye’nin dış politikasının Öteki Gündem programında anlatılan bazı konular doğrultusunda yürütülmekte olduğunu panik içinde gördüm. Bazı kutsal metinlerde de yazıldığı gibi Türkiye dünyanın en büyük gücü haline geliyordu ve o gücün yenemeyeceği zorluk bulunmuyordu. İsterse üçüncü dünya savaşı çıksındı. Çıkmayacaksa da bunu Türkiye çıkarabilirdi, çünkü o savaştan ilahi ve gizli metinlere göre mutlaka Türkiye galip çıkacaktı.
DURUM HAYLİ ÜRKÜTÜCÜ:
Görünürde rasyonel bir bilim adamı olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu‘nun bir televizyon programı doğrultusunda üstelik içinde benim bulunduğum bir program doğrultusunda kararlar veriyor olması ihtimali gerçekten ürkütücüydü. Ama ne yazık ki durum böyle. Eğer bu ihtimal beni korkutuyorsa sizler çoktan koşmaya başlamalısınız.
SIFIR SORUNDAN GELİNEN NOKTA:
Türkiye “Komşularla sıfır sorun” diyerek başladı işe, geldiği noktada bu, “sıfır sorunsuzluk” haline geldi. Aramızda sorun olmayan ülke, bölgemizde ve neredeyse tüm dünyada kalmadı.
GALİBA BAŞKA BİR ULU METİN DAHA VAR:
Umarım benim henüz bilmediğim ama Ahmet Davutoğlu‘nun bildiği bir başka gizli, ulu bir metin vardır da orada bütün bu durumdan Türkiye’nin muzaffer olarak çıkacağı da yazıyordur ve biz inşallah bu metin doğrultusunda durumu kurtarırız. Biz bu metni Öteki Gündem programında nasıl gözden kaçırdık bunu da bilmiyorum. Eğer ortada böyle bir metin yoksa durum bu defa ciddi gözüküyor.
RUSLAR KONUSUNDA AHMET BEY’E BİR NOT:
İnşallah bu yorumumda haklı değilimdir ve inşallah Dışişleri Bakanı eskiden bir gece bizim programa rastladıysa kendi kendine “Bırakın bu deli saçmalarını” diye söylenmiştir. Ahmet Bey benim fikirlerime güvenmiş olmanıza çok teşekkür ederim ama aramızda kalsın size bir şey söylemeliyim. Benim aynı zamanda son zamanlarda tamamen delirmiş olmam ihtimali de büyük. Şimdi siz eğer Rusya’ya rest çekmeye bizim Öteki Gündem programlarına güvenerek filan girişiyorsanız, yakında benim korkulu rüyam gerçekleşecek demektir. Bilmiyorum siz eski bir film olan “Ruslar Geliyor” adlı filmi izlediniz mi? O filmde yanlışlıkla bir Amerikan kasabasına yaklaşan Rus denizaltısının yarattığı “Rus işgali başladı” paniği hicvedilmişti. Son gelişmelerden sonra şimdi ben Bodrum’da halk plajında oturup hayattaki her türlü saçmalamaya rahatlıkla inanan bu halkı izleme mesaisi yaparken ileriden bir Rus denizaltısının görüneceğinden korkmaya başladım sayenizde. Filmden farklı olarak bu defa o denizaltı yanlışlıkla değil gerçekten orada olacaktı. Bütün bunların sizin için fazla bir önemi olmasa da Rusların oraya çıkarma yapması benim açımdan önemli olacaktı gayet tabii, çünkü ne yazık ki bu, tatilimi yarım kesmem anlamına gelebilecekti ki bu da benim derin stratejime hiç uymuyor.
Bir film daha hatırladım
BU yazıyı kaleme alırken bir başka filmi daha hatırladım. Jerry Lewis‘in oynadığı bu filmde Jerry Lewis kendisini öldürmek isteyen katillerden kaçmaktadır. Sonunda bir restorana sığınır ve şık bir adamın oturduğu masaya oturur. Katiller masaya doğru yaklaşmaktadır. Jerry Lewis masasına oturduğu adama “Bu adamlar beni öldürecekler” der. Adam da “Hiç korkma artık emniyet altındasın. Ben CIA ajanıyım, çok kişi öldürdüm ve seni koruyacağım” der. Bunun üzerine Jerry Lewis ayağa kalkıp gülümser ve ıslık çalarak masaya yaklaşan katillerin yanına gider. Onlara tokat atar ve burunlarını, kulaklarını filan çeker; kendini tutamaz onlara dilini çıkarır, nanik filan yapar. Masadaki adama güvenmektedir. Bütün bunlar ön planda olurken arka planda masada oturmakta olan o adamın yanına beyaz gömlekli iki adam yaklaşır ve ona deli gömleği giydirip götürürler. Bunun farkına vardıktan sonra Jerry Lewis bu sefer de yüksek sesle ağlamaya başlar.