Muhalefete blokaj hayra değildir!
Anayasa değişikliği için dün gece itibarıyla ilk adım atıldı. 338 milletvekili maddelerin Meclis’te görüşülmesi için kabul verdi. Bugüne kadarki tartışmaların tamamı bitmiştir artık. Çünkü esas görüşmeler bundan sonra başlayacak.
Meclis’te tüm maddeler tek tek tartışılacak ve kimin ne düşüncesi, ne eleştirisi varsa bu değişikliklerle ilgili hepsi ortaya dökülecek. Yani çok kritik bir süreç başlıyor. O nedenle de ta başından beri, yıllar öncesinden bu yana mevcut yönetim biçiminin revize edilip modern bir hale dönüştürülmesini savunan bir gazeteci olarak iktidar tarafını önemli bir hususta uyarmak istiyorum.
Bu görüşmeler anbean kamuoyuna aktarılmalı ekranlardan. Kesinlikle sansür uygulanmamalı. Zira kamuoyunun bu deği- şikliğin neler getirdiğini ya da götürdüğünü anlaması ve doğru muhakeme yapabilmesi için bu tartışmaları izlemesi gerekiyor. Hep söylediğimi bir kez daha söylemek istiyorum.
Eğer, bu reform halka doğru bir biçimde, sağlam argümanlarla anlatılabilirse kamuoyundan onay görmemesi mümkün değil. CHP ve HDP bu değişikliğe muhalif. Olabilirler... Gayet doğal. Ama iktidarın bu muhalif kesimin aslında neye muhalif olduğunu kesintisiz bir biçimde halka aktarması da demokrasinin bir gereğidir.
Sonuçta kim ne derse desin, hangi siyaset bu değişikliğe nereden bakarsa baksın kararı nihayetinde halk verecektir! O nedenle de muhaliflerin Meclis’teki yorumlarını perdeliyor görüntüsünden uzak durmak lazım. Bence bilakis halkın neyin doğru, neyin yanlış olduğunu doğru bir biçimde kavrayabilmesi için o tartışmaları canlı izlemesi amacıyla eldeki tüm imkânları seferber etmek en doğru hareket olur.
Özetle... Naçizane tavsiyemdir... Önceki gün muhalefetin konuşmalarının blokajlandığı yönündeki feveranların bir daha olmaması için çaba sarf edilmesi gerçekten bu değişikliği kalben isteyenlerin hayrına olur. Aksi halde halk muhalefetin, “Türkiye bir tek kişinin iki dudağı arasına teslim edilmek isteniyor. Ülke diktatörlüğe doğru sürükleniyor. Rejim değiştiriliyor” şeklindeki eleştirilerine fokuslanacağı için işin esasını kaçırır ve bu polemikler arasında boğulup kalır.
Şimdi gelelim aslında Türkiye’nin önünü açacak, ufkunu genişletecek bu revizyonun neden bir mecburiyet olduğuna şahsımın inanmasına.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş zamanı ve ruhu göz önüne alındığında çok sağlam temellere oturtulan bir doğumu olduğunu görmemek insafsızlık olur. Ancak o günün zor şartlarında bu ülkenin kuruluşunu gerçekleştiren başta Atatürk olmak üzere dava arkadaşları eğer kurdukları sistemin ileride ülkenin ilerlemesine taş koyacağını, engel olacağını görebilmiş olsalardı eminim böyle bir sistemle asla yola çıkmazlardı.
Ne demek istediğimi anlamanız için tabii tarihimizde biraz geriye gitmeniz lazım. Kuruldu- ğu günden 2002 yılına değin sık sık koalisyonlara mahkûm kalmak zorunda olan Türkiye’nin başına nelerin geldiği, neler yaşadığı tarih sayfalarımızda satır satır yer almaktadır.
Ülkemizde uygulanan parlamenter sistem ne yazık ki istikrarlı ve etkin hükümetlerin devamlılığının önünü tıkamış- tır. Koalisyonların olduğu tüm dönemlerde ülke her alanda çok büyük kayıplar vermiş ve bu kayıpları telafi ederken de epeyce bedel ödenmiştir.
Bir kere, bu ülkenin bir kez daha koalisyon denilen belaya düşmemesi lazım. Bundan kurtulmanın tek yolu da hükümet rejiminde köklü bir reformdur. İşte söz konusu değişiklik sadece bunun içindir ve muhalefetin dediği gibi amacı da katiyen Cumhuriyet’i yıkıp başka bir rejim getirmek falan değildir.
Şimdilik bu kadar, ama devam edeceğiz biz bu konuya....