Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞTAN diyeyim bir kere! Bu yazımı anlamak için bir önceki yazımı okumak şart! Varsa aranızda öncekini atlayanlar, hemen bu cümleyi bitirir bitirmez internete girip önce arşivden o yazımı bulup okusunlar...

        Efendim... Ne dedik? “FETÖ’yle ticarette üç tür var.” Ve bu türlerin örgütle ticareti hangi boyutta, geniş şekilde açıkladık. Ve sonunda da dedik ki: “Bu türlerden hangisi ya da hangileri ihanetçi alçak kategorisine girer?”

        Bana göre ilk ikisi sorgusuz sualsiz ihanetçidir ve affı falan da mümkün değildir. Ve devletin, tespit ettiği bu iki türe giren şirketlere, holdinglere el koyması ve yönetimlerini kayyuma devretmesi de anasının ak sütü gibi helaldir. Çünkü zaten o şirketler bu devletindi. O şirketlerin özkaynağı da, sonradan kazanılanlar da bu milletindi. O nedenle beyhudedir söz konusu şirketlerin sahiplerinin ah vah etmesi, “Kendi ellerimizle, emeklerimizle var ettiğimiz malımıza mülkümüze devlet el koyarak haksızlık etti” demesi falan.

        TAMAMINA EL KOYULDU

        Bu arada FETÖ’yle ilk iki türlü ticari ilişkisi olan şirketlerin bildiğim kadarıyla tamamına el koyuldu. Ve yine bildiğim kadarıyla bu şirketlerin patronları, yöneticileri hakkında yasal olarak ne gerekirse yapıldı, ancak bazı haberler geldi kulağı- ma -ki bu doğruysa büyük rezalet-.

        İddialara göre bazıları işi kılıfına uydurup gözden kaçmayı başarmış. Bu haberleri söyleyenlere dediğimi burada da tekrarlayayım:

        “Önceki yazıda yazdığım gibi eğer FETÖ ile ticareti ilk iki türe giren bazı şirketlerle ilgili hiçbir işlem yapılmamış- sa, verin bana adlarını adreslerini söz yazacağım bu köşede. Namus sözü! Ama belgesi, delili olma şartıyla! Öteki türlü boşu boşuna kimse beni arayıp laf kalabalığı yapmasın; ‘Efendim, filanca şirket de FETÖ’nün sayesinde holdingleşti, genişledi ama bu şirketler filanca siyasinin tanıdığı, yakını olduğu için yırttı’ falan gibi boş dedikodularla beni meşgul etmesin! Ben hafiye değilim nihayetinde. Gazeteciyim. Gelen bilgi çok sağlamsa elbette ki peşine düşerim belgesinin, ama sırf birileri birilerinden hoşnut değil diye yaftalama gayretkeşliğine de asla prim vermem!”

        Gelelim şimdi zurnanın zırt dediği yere... Yani FETÖ ile üçüncü türden ticari, mali ilişkisi olan şirketlerin durumuna. Saymaya kalksam binlerle falan ifade etmem gerekir bu tür şirketleri. Aralarında değil Türkiye’de, dünya çapında adı sanı bilinenler de var, ondan bir basamak altta olan, hatta daha altında olan da. Yani şöyle söyleyeyim: FETÖ ile zamanın ruhu gereği irtibatlı olmak zorunda kalan patronlar arasında dev holding sahipleri de var, buna mukabil Erzincan’ın Kemah İlçesi’nde nalburiye dükkânı olan da!

        ALÇAK TERÖR ÖRGÜTÜ

        Bunların hiçbiri için vatana ihanet suçlaması yapılamaz! Bu büyük haksızlık olur, zira vaktinde onları buna mecbur bırakan yani FETÖ’nün kurduğu korku imparatorluğuna boyun eğdiren bu devletin ta kendisidir. Devlet yıllar yılı bu alçak terör örgütüne, onun eleba- şına göz yummuş ve işin acı tarafı son dönemde de başta polis teşkilatı, yargı olmak üzere birçok kurum ve kuruluş bu örgüte teslim edilmiştir.

        Ve maalesef bu örgüt ele geçirdiği o sınırsız güç sayesinde pespayelikte sınır tanımamış, devlet içinde devlet olmanın verdiği küstahlıkla bu memleketin işadamına, esnafına, ticaret erbabına zorbalık yapmayı yöntem haline getirmiştir.

        Hülasa değerli okurlarım... Biz bu tür mali ve ticari ilişki kuran işadamı- nı, esnafı korkaklıkla, oportünistlikle, zavallılıkla itham edebiliriz, ama “vatan haini” diyemeyiz! Diyorsak eğer, daha doğrusu diyeceksek, o zaman memleketin yarısının hatta yarısından daha fazlasının da ihanetçi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor!

        Diğer Yazılar