Netanyahu, Kuzey Irak referandumu konusunda Trump'a ne dedi?
YAZIYI yazarken bir yandan da gözüm, kulağım son dakika haberlerinde... Öyle ya! Ya ben tam Kuzey Irak’ta bugün yapılacak ve bağımsız Kürt devletinin halktan onayını alacak referanduma dair analiz döşenirken iptal edilirse... Açıkçası gerek Barzani’ye yakın medyanın yazdıklarını takip ederek gerekse Erbil’i iyi bilen, tanıyan Barzani’ye yakın kaynaklarımı yoklayarak bu referandumun mutlaka yapılacağını çok önceden tespit ettim. Ve haklı da çıktım. Zira şu anda görünen o ki bir iptal ya da erteleme söz konusu değil.
Velhasıl bu referandum yapılacak! Yapılacak ama sonra neler olacak, orası karışık işte! Kamuoyu nezdinde yaptığı açıklamalara göre ABD kesinlikle bu referandumu desteklemiyor. Rusya da öyle ve AB ülkeleri de... Aralarında Türkiye’nin olduğu bölge ülkeleri de... Koca dünyada Barzani’nin sırtını sıvazlayıp “Yürü be koçum” diyen tek devlet ise İsrail! Dün epeyce kafa patlattım bu işe. Yani İsrail’in bağımsız bir Kürt devleti kurulması konusunda Barzani hükümetine verdiği açık desteğe... Bölgeyi ve meseleyi çok iyi bilen birkaç arkadaşımla konuştum. Çok ama çok enteresan şeyler öğrendim. Tamamını yazmak mümkün değil elbette, ama şöyle söyleyeyim İsrail’in bağımsız bir Kürt devleti arzusunun temeli Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’a kadar uzanıyormuş. Bu konuyu, derinlemesine analiz etmesi için işin erbabı, uzmanı sevgili Murat Bardakçı’ya havale ediyorum ve sizlerin bir hayli dikkatini çekeceğini düşündüğüm esas konuya geliyorum...
Tabii şunu belirteyim baştan, bu bilgiyi Barzani’ye çok yakın bir haber kaynağımdan aldım. İddiasına göre BM Genel Kurulu’na katılmak üzere ABD’ye giden İsrail Başbakanı Netanyahu ile ABD Başkanı Trump görüşmesinin en önemli gündem maddesi, Kuzey Irak’ta bugün yapılacak referandum imiş. Bağımsız Kürt devletinin kurulması konusunda Netanyahu’nun, Trump’a, “Ya destek verin ya da engel olmayın!” restini çektiğini aktaran kaynağım, İsrail’in görüşmeden “engel olmama” sözünü alarak çıktığını söylüyor. O demedi bana böyle bir şey ama anlattıklarından edindiğim izlenime göre bence ABD şahane bir tiyatro sergiliyor! Tüm dünyayı ahmak yerine koyarak “iyi polis, kötü polis”in son versiyonunu oynuyor. Bakın, yazın bir kenara... Bu referandum bittikten sonra nasıl bir bağımsız Kürt devletinin kurulacağı ve yapılandırılacağı konusunda Barzani’ye en büyük desteği yine Amerika verecek ve bize de her zamanki naniklerinden birini gösterecek!
**************
DELİKANLI DEĞİL, AKSİNE KORKAK VE SÜNEPELER!
DÜN Habertürk’ün pazar eki dopdoluydu. Her konu güzeldi ama Rasim Öztekin’le yapılmış röportajı keyifle okudum. Rasim bizim enişte de olur. Medyanın sağlık haberleri konusunda en etkin ve en iyi isimlerinden Esra Kazancıbaşı’nın eşidir. Yıllar önce Esra’yla çalışırken bilirdim kendisinin ne kadar zeki ve bir o kadar da iyi oyuncu olduğunu. Yeni bir diziye başlıyormuş. Adı da “Klavye Delikanlıları” imiş dizinin... Harika bir proje bence ve eminim Rasim çok ama çok güzel oynayacaktır bu klavye delikanlılarını. Gerçi ben onlara “Delikanlı” denilmesine karşıyım. Çünkü bunların çoğu bildiğiniz beynelmilel sahtekâr aslında. “Aldı başını gidiyor” demiş Rasim Öztekin bu sahtekârlar için. Ve “Çok rahatlar. Yakalanma şansları neredeyse yok ve oraya buraya sallayıp duruyorlar” diye de eklemiş. Rahat oldukları kısmına katılıyorum ama yakalanmama gibi bir şansları yok! Devlet isterse yakalar, yakalıyor da, amma velakin klavye üzerinden şov kesen o sahtekârlar; karşısında savcı, polis, hâkim gördü mü anında altına kaçırıyor! Ben bir-iki tane geçmişte böyle yakalattım. Klavyesinden bana şantaj yapan, küfredenlerden... Tamamı FETÖ’cüydü. Biri de profesör unvanlıydı hatta! Ben gitmedim, avukatım gitmişti duruşmalara... Hepsi reddetmişti suçlamaları... Hatta profesör olan, avukatıma benimle yemek yemek istediğini bile söylemişti. Diyeceğim şu ki hangi tarafta, hangi siyasi görüşte olursa olsun bu klavye sahtekârlarının alayı “delikanlı” sıfatını hak etmiyor, bunlara “Korkak ve sünepe” demek daha doğru olur!
**************
YENİ BAŞKAN KİM OLUR?
KADİR Topbaş’ın istifasının ardından en çok tartışılan konu, tabii ki de yerine kimin geleceği oldu. Günlerdir bu konuda yazılıp çiziliyor ve kulislerde adı geçen isimler telaffuz ediliyor. Dün haberturk.com’da da bu isimlerle ilgili bir derleme yapılmıştı. Mesela en güçlü adayın Göksel Gümüşdağ olduğu yazılmıştı. Ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in ve İBB Başkanvekili Ahmet Selamet’in isimlerini yazmışlardı. Bu isimlerin hiçbirine itirazım yok ama bir ismi ekleme hakkım var... Topbaş’ın yerine geçecek isim, Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal neden olmasın?
**************
TERBİYE YOKSUNU ZAVALLI!
BEN yapılmıyor, rafa kalktı sanıyordum. Yapılıyormuş meğer hâlâ ama ekranlardan uzak! Hiçbir televizyon açmıyormuş güzellik yarışmalarını ekranına... Doğru mu değil mi, bu ayrı bir tartışma konusu... Ayrıca tartışırız ama şu son Miss Turkey rezaletiyle ilgili birkaç şey yazmak istiyorum. Adı Itır Esen... Eski film yıldızlarından Itır Esen’in, aynı adı taşıyan yeğeni. Birinci o seçildi, ama 24 saat geçmeden tacı elinden alındı. Dün bir yerlerde okudum, meğer dünya bu tacı alınan güzelimizi konuşuyormuş. Attığı bir tweet yüzünden tacının elinden alınmasını haksızlık olarak değerlendiriyorlarmış. Efendim, onun güzel seçilmesi ile attığı tweet’in ne alakası varmışmış falan fıstık... Bal gibi de var! Şöyle: Bir kere bildiğimiz kadarıyla bu tür yarışmalarda seçilmek için güzel bacaklı, kalçalı falan olmak yetmiyor. Aynı zamanda iyi eğitimli, kültürlü ve donanımlı olması da göz önüne alınıyor. Görüntüde Itır denilen bu kızımızda her şey varmış eyvallah, ama sonradan anlaşılmış ki terbiyesi yok! Çok yoksun! O kadar yoksun ki 250 insanın katledildiği bir geceyle olmadık bir ifade kullanıp dalga geçebiliyor ve dahası aşağılıyor. Dünyayı bilmem ama ben Türkiye’nin en güzel kızı unvanını alacak bir genç kızın bu kadar terbiyesiz olmasını içime sindiremem! Biz aldık o tacı elinden... Haa, çok istiyorsanız alın kendi vatandaşlığınıza, verin bir taç, olsun sizin güzeliniz!