Hangi büyükşehir belediyelerinin istifası yolda?
ANTALYA Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’le yaptığımız sohbette, “Sizin de istifanız istense ne yaparsınız?” sualime “İması dahi yeter!” şeklinde karşılık vermesi, bayağı bir gündeme oturdu. Öyle oturdu ki; bu açıklamanın ardından Türel’in istifasının gerçekten de istendiği ve onun da önlem alma gayretiyle bu açıklamayı yaptığı yönünde saçma sapan yazılar yazıldı.
Türel’in, “İması bile yeter istifa etmem için” sözlerini gündeme taşıyan gazeteci olarak bu hususta birkaç şey yazmam gerekiyor. Birincisi şu: Bir kere, herkes emin olmalı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Türel’in istifasının istendiği yönündeki haberlerin tamamı palavra! Bunu rahatlıkla yazabiliyorum, zira yazmadan evvel bizzat Cumhurbaşkanı’nın etrafını kolaçan edip işin aslını öğrendim. Hülasa, yok böyle bir durum! Söz konusu dahi değil!
HAKSIZ SALDIRI
İkinci husus ise şu: Türel’e yapılan haksız saldırılar. Üzüldüm. Çünkü onun bunu hak ettiğini düşünmüyorum. Son derece medeni ve samimi bir insan Menderes Türel ve aslında söyledikleriyle tam da kendisine yakışan bir tutum sergiledi. “Bu konuya girmeyelim lütfen” deyip pas da geçebilirdi. Ama yapmadı. Uzun sohbetimizin tamamını yazamadım takdir edersiniz ki ama sohbet boyunca şuna emin oldum, gerçekten de yarın bir gün istifası istense Türel o koltukta bir saniye bile oturacak bir kişi değil! Çünkü nerede olduğunun, nasıl bir partide siyaset yaptığının bilincinde: “Beni Antalya halkının tercihine sunan Genel Başkan’ım ve partimin yetkili kurullarıdır. Eğer ben bu tercihe layık olamamışsam, yani onları zora düşürecek bir performans koymuşsam, istifa etmemi istemeleri de gayet doğal bir durumdur! Ha direnmek de mümkün tabii. İtiraz etmek de mümkün ama ben o tıynette bir insan değilim. İstenmediğim bir yerde, yetkide asla ve katiyen durmam!”
Türel’in bu duruşunu Antalya halkının iradesine saygısızlık olarak yorumlayanlar da oldu. Ben onlara da hak veriyorum. Sonuçta Antalya halkının bir kısmı da sırf Türel aday olduğu için oy vermiştir AK Parti’ye. Fakat Türel’in bulunduğu mevzi açısından baktığınızda ona hak vermemek büyük adaletsizlik olur. Tamamen bu cümleleri kurmadı sohbetimiz esnasında ama sonuç olarak şunu demek istediğini sanıyorum:
“Bağlı bulunduğum, üyesi olduğum partinin yönetim anlayışı, alt/üst ilişkisi net bir biçimde ortada. Ben bu anlayışı kabul ettiğim için bu partide bu konuma gelmişim. Eğer reddediyorsam, kabul etmiyorsam bu zihniyeti o zaman gereğini yapmak durumundayım ve partiden ayrılmalıyım. Ayrılabilirim... O da olabilir ama benim anlayışımda yolda at değiştirmek yoktur! O nedenle bulunduğum partinin kural ve ilkeleri doğrultusunda gereği neyse onu yaparım!”
‘BİZCE İSTİFA YOK’
Bu arada bir konuya değinip öyle bitireyim yazımın bu bölümünü. Bazıları Türel’le birlikte 7 büyükşehir belediye başkanının daha istifasının istendiğini yönünde iddialar ortaya attı. Ben de bu iddiaların peşine düştüm. Çok yere, çok kişiye sordum ama size en güvendiğim kaynağımdan aldıklarımı aktarmak istiyorum. Diyor ki o kaynağım: “Büyükşehirlerle ilgili yeni istifaların isteneceğini sanmıyorum. Öyle bir niyet olsaydı şimdiye kadar çoktan ortaya dökülmüştü açık açık. Bizce yok! Olmaması da gerekiyor. Çünkü herkes gibi Sayın Cumhurbaşkanı da istifalar sebebiyle kamuoyunda oluşan algının partiye epeyce zarar verdiğinin farkında ve bundan dolayı da mutsuz. Hal böyleyken, yeni istifaları gündeme taşıyıp kamuoyunda yeni tartışmalara müsaade ederek yeni zarar kapılarının açılmasına izin vermez! O yüzden söz konusu iddiaların doğru olmadığını düşünüyor ve dahası buna inanmak istiyoruz...”
**************
Görgüsüzlük mü, düşüncesizlik mi yoksa cahillik mi?
DESENİZ ki; “Bana dünden öyle bir haber söyle ki hem güldürsün, hem düşündürsün”, hiç düşünmeden Sabah Gazetesi Yazarı Bülent Cankurt’un dün yazdıklarını önünüze koyarım. Geçen hafta kısa adı WWF olan Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın Türkiye’deki 40’ncı yılının kutlaması varmış Four Seasons Otel’de. Ancak 40 yıldan beri faaliyet gösteren ve doğanın, doğal hayatın korunması adına çok büyük işlere imza atan vakfın bu kutlama gecesinde kürklü hanımlar boy göstermiş. Bülent Cankurt doğa dostu, hayvansever olarak kabul edildiği için davet edilen bu hanımların oldukça pahalı ve janjanlı kürk ceket ve etolleriyle çekilmiş fotoğraflarını dün köşesinde paylaşmıştı.
Bülent fotoğrafları görene kadar inanmamış böyle bir durumun olduğuna. Gerçekten de o fotoğraflar olmasaydı ben de yazılanların tamamen asparagas olduğunu düşünürdüm. Güya doğa dostu, hayvan dostu diye davet edilen cemiyet hayatının bildik bazı isimleri harbi harbi kürkler, deriler falan giyip gelmişler geceye.
Dün bir grup arkadaşla bu işin muhabbetini yaptık değerli okurlarım. Gülerek tabii... Ama işin yorumlama kısmında üçe ayrıldı fikirlerimiz. Kimimiz olayı görgüsüzlük, kimimiz düşüncesizlik, kimimiz de cahillik çerçevesinde değerlendirdik. Ben üçüncü gruptanım. “Cahillik” diyenlerdenim yani. Çünkü bu kürkleri giyip oraya giden hanımların, “Bakın, benim de kürküm var” demeye ihtiyaç duymayacak varlıkta insanlar. Düşüncesizlik de olamazlar; çünkü böyle bir gecede bu cins bir kıyafetin giyilmesinin alay konusu olacağını bile bile, “Aman bana ne sizin doğa dostluğunuzdan, hayvan sevginizden” deyip de böyle bir düşüncesizlik yapmış olamazlar.
AH ŞU HAVALAR
Bu ikisi olmadığına göre geriye hangi seçenek kalıyor peki? Elbette ki cahillik! Emin olun o kürkleri, derileri o geceye giyerek gelen hanımlar hangi geceye geldiklerinin farkında bile değiller. Bir geceye çağrılmışlar işte... Bir önemli vakfın gecesine... Cemiyetten de filanca geliyormuş... Ehh bu durumda o hanımlar için yapılması gereken tek şey, mevsimine göre en klas biçimde giyinip gitmektir geceye!
Aslında biraz da şansları kötü bu insanların. 40. yıl galası sıcak havalara filan denk gelseydi böyle bir garabete asla düşmeyeceklerdi. Düşmelerinin tek nedeni hep bu havalar değerli okurlarım! Tir tir titreten, soğuk havalar!