Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ASLINDA bir gelenektir gazetecilerin seçim sonuçlarına dair tahmin yapması ve hangi partiye oy vereceğini açıklaması, ama son zamanlarda bu geleneğin yerine getirilmesi pek mümkün olamıyor. Çünkü maalesef yanlış yorumlanıyor. O nedenle hani soruyorsunuz ya bana, gerek elektronik postam üzerinden, gerekse sosyal medya adreslerimden, “Seçim sonuçları ne olur? Var mı bir tahminin?” diye...

        Elbette benim de herkes gibi bir tahminim var, ama işte geçmiş tecrübemden hareketle biliyorum ki, yapacağım tahmin ne olursa olsun, neyi nasıl söylersem söyleyeyim bir taraf mutlaka bunun bir algı çalışması olduğunu filan öne sürecek. O nedenle tahminlerimi paylaşmıyorum buradan.

        Ama tabii ben kapalı devre de olsa bu geleneği devam ettirmeye çalıştım. Başta yakın çevrem olmak üzere dostlarıma, bazı siyasilere ve mesai arkadaşlarıma bildirdim görüşlerimi ve onların bazılarından da aldım yorumlarını. Bakalım bir gazeteci olarak halkın nabzını okuyabilme öngörülerimde isabetli miyim, değil miyim...

        Esasa gelelim şimdi...

        Yani yarınki büyük güne... Her şeyden evvel memleketimiz için hayırlı olan sonuç neyse o olsun diyorum. Bunu kalben söylüyorum; çünkü ben gerçekten memleketimin çıkarlarını kendi çıkarlarımın önünde tutan bir insanım. Türkiye ne kadar huzurlu, güçlü, istikrarlı, müreffeh olursa ben de o kadar mutlu yaşayan biri olurum.

        Yarın sandıktan çıkacak sonuç ne olursa olsun, kim kazanırsa kazansın fark etmez sonunda kazanacak olanın Türkiye olacağını bilmeliyiz. Ben seçimleri demokrasinin şöleni olarak yorumluyorum. Ve bu şölene hangi taraf kazanırsa kazansın eşlik edilmelidir. Daha önce de birkaç kez yazdım biliyorsunuz. Bu seçim biter, yarın başka bir seçim olur. Sonra başka bir seçim daha. O seçimlerde aday olanlar, yarışan partiler değişir, farklılaşır, ama bir şey değişmez! O da Anadolu olduğumuz gerçeğidir!

        Kim ya da kimler veya hangi partiler kazanırsa kazansın, bunun geçici olduğunu ve sadece demokratik bir şölen olduğunu unutmadan yaşamaya devam etmeliyiz. Birbirimizi kırmadan, incitmeden ve örselemeden ele ele değilse bile yan yana yaşayabilmek için tüm hoşgörümüzü, iyi niyetimizi kaybetmemeliyiz.

        Ki başaracağız da...

        **********

        3. DEĞİL, 2. HAVALİMANININ ADI NE OLMALI?

        HEP çok merak ediyordum yeni havalimanını. Kaç kez yeltendim gidip görmek için ama bir türlü kısmet olmadı. Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sembolik olarak yaptığı açılış görüntülerinde izlediğim kadarıyla muhteşem olmuş gerçekten.

        Dünyanın en sükseli, en büyük havalimanlarını görmüş biri olarak şahsen gurur duydum. İnşallah en kısa zamanda hizmete girer bu devasa yeni havalimanı da dünyanın en gözdesi unvanına kavuşur.

        Bu arada bilindiği gibi bu yeni havalimanıyla ilgili isim arayışları var. Bu konuda söylentiler birbirini kovalıyor. Kimi yeni havalimanının adının Abdülhamid Han, kimi Kanuni Sultan Süleyman, kimi ise İstanbul olacağını filan iddia ediyor. Gelecekte sık sık bu havalimanını kullanacak bir İstanbullu olarak fikrimi yazmak istedim. Bence yeni havalimanının ismi de Atatürk olmalı.

        Keza zaten eskisinin yerine inşa edilen bir havalimanı olduğu için doğalı da bu! Bu havalimanından bahsedilirken hep “3. havalimanı” deniliyor ama şimdilik 3. Çünkü adı Atatürk olan 2. havalimanı tamamen oraya taşındıktan sonra eskisi kaldırılacak ve yeşil alan olarak muhafaza edilecek.

        Bir de uluslararası alanda bir markadır Atatürk. Nereye giderseniz gidin, dünyanın neresinde olursanız olun Atatürk Havalimanı, New York’un JFK’sı, Paris’in Charles de Gaulle’ü gibi bir markadır.

        Hülasa, kanımca şu anda “3.” dediğimiz ama sonradan 2. olarak bilinecek yeni havalimanının adı dünya çapına nam salmış Atatürk olarak devam etmelidir.

        Yanlış mıyım?

        **********

        NEREDE BU LEYLA?

        BULUNAMIYOR... Bir lokma çocuk göz göre göre kayboldu gitti. Gerçekten çok üzülüyorum Ağrı’nın Bezirhane Köyü’nde bayramın birinci günü kaybolan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in kaybına. İlk günden beri takipteyim Leyla’yı ve abartmıyorum imkânım olsa gidip ben de katılacağım arama çalışmalarına. O kadar yüreğim yanıyor.

        Onun annesinin, babasının yerinde olmayı bile hayal edemiyorum. Allah gerçekten sabır versin Leyla’nın annesine, babasına...

        Bu arada şunu da söyleyeyim. Leyla’yı bulmak için sadece köylüler değil, jandarma ve emniyet de gayret sarf ediyor. Daha evvel Kayseri’deki kayıp 3 çocuk vakasını aydınlatan özel ekip de Leyla’yı arama çalışmalarına katılmış.

        Yani insan ne diyeceğini bilemiyor. İnşallah küçük Leyla burnu bile kanamadan sağ salim bulunur. İnşallah onu ailesinden koparan alçaklar, vicdana gelir de Leyla’yı aldıkları yere bırakırlar. Dua edelim n’olur...

        Diğer Yazılar