Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN bu yazıya başlamadan evvel epeyce bir bakındım Türkiye siyasetinin geçmişine... Hani dedim, başka kimse var mı CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi 9 seçim yenilip de kendince bahaneler üreterek ısrarla koltuğunu korumaya çalışan... Yok, bulamadım başka bir kimseyi. Sadece Türkiye siyasetinde değil, dünya siyasetinde de böyle biri yok!

        Sonra hatırıma “Yenilen pehlivan güreşe doymazmış!” sözü geldi. Ona da baktım. Yani yenilip yenilip yine de güreşmekten vazgeçmeyen ünlü pehlivanları aradım. Var birkaç tane ama hiçbiri Kılıçdaroğlu’nun sahip olduğu yenilgi sayısına sahip değil!

        Mesela Küçük Yusuf olarak da bilinen Tophaneli Yusuf Mehmet adlı bir pehlivan varmış. Kırkpınar’ın iyi pehlivanlarındanmış. O dönemin en meşhurlarından Kara Ahmet’i 3 dakikada yenmesiyle ün yapmış. Ancak Küçük Yusuf, daha sonraları güreştikleriyle başa çıkamayıp bir de üst üste 4 yenilgi alınca sonunda bırakmış güreşi.

        Anlayacağınız siyasette de, güreşte de yenilgilere rağmen azimle kaldığı yerden devam eden Kılıçdaroğlu benzeri biri yok! Bu yüzden tebrik etmek lazım. Yani hiçbir şey için değilse bile atalarımızın, “Yenilen pehlivan güreşe doymazmış” sözünün ne kadar doğru bir söz olduğunu ispat ettiği ve bu sözün pratiğe dökülmesine katkı sunduğu için Kemal Bey’i kutlamak lazım! Allah bin kez razı olsun!

        **********

        LAST DEĞIL, KAST

        BİLİYORSUNUZ, bizim Nagehan Alçı’ya göre Türkiye siyasetinin de CHP’nin de önünü kilitleyen bir kesim var. Adını LAST koyduğu ve yüzde 7 oranında olan bu “laik Sünni Türkler” CHP’yi ele geçirmişler ve hem CHP’nin hem de Türkiye’nin önüne set kurmuşlar.

        Daha önce Nagehan’ın adını LAST koyduğu bu kesimin Alevilikle ilgili kurduğu ilişkiye şiddetle karşı çıktığımı yazmıştım zaten. Şimdi başka bir şeyden dolayı da karşı çıkıyorum. Evet, CHP’de bir kitle var ve bu kitle sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de önünü tıkıyor. Ancak bu kesim onun dediği gibi sadece laik Sünni Türkleri değil, Alevileri de kapsıyor. Ben bunlara KAST diyorum (Kemal Ağabeyi Sevenler Takımı!).

        Oranları parti içerisinde yüzde bire bile tekabül etmez bu KAST’çıların. Ama küçücük bir orana da sahip olsalar büyük bir etkinliğe sahipler. Çoğunluğu MYK’da üye olan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun etrafında konuşlanan bu insanların Türkiye’de iktidar olmak gibi bir dertleri falan yok. Bunların tek amacı, başka alternatifi olmadığı saikiyle CHP’ye oy veren Atatürkçü, laik Türk, Alevi ve Sünnilerin el mahkûm oy verdiği kalelerde rant sahipliğine devam etmektir. Mesela İzmir! Mesela İstanbul’un Kadıköy, Bakırköy, Beylikdüzü ve Şişli’si, Ankara’nın Çankaya’sı gibi...

        Hülasa, herkesin şunu bilmesini isterim: CHP’de değişimi isteyenler bilmeli ki KAST’çılar yine görevbaşında... Ve emin olun çoluğu çocuğu dahi bırakması yönünde tavsiyede bulunurken Kemal Kılıçdaroğlu’nu, “Türkiye’ye çok büyük oyun oynanıyor ve siz bırakırsanız bu oyun başarıya ulaşacaktır! Sakın bırakmayın!” diyerek gazlayan bu KAST’çılar çekilmeden de CHP’den hiçbir halt olmaz! Olamaz!

        **********

        HER EVE BİR TURİST GELMELİYMİŞ!

        BİRKAÇ gündür bizim evde değişik bir heyecan yaşanıyor. Fransa’da okuyan oğlumun Fransız kız arkadaşı Adeline misafirimiz oldu. Ee tabii biz de ana-oğul Türk gelenek ve göreneklerine göre elimizden geldiğince misafirperverliğimizi sergilemeye çalışıyoruz. Türk tipi kahvaltılar, Türk mutfağından şovlar filan.

        Aslında fazla bir şey yapmıyoruz. Olağan ev hayatımıza Fransız misafirimizi dahil ediyoruz. Olağandışı olan, oğlumun Fransız kız arkadaşı sayesinde İstanbul’u keşfetmiş olması. İyi ki gelmiş Adeline. Sayesinde oğlum da 20 yaşına kadar görmediği İstanbul’un güzelliklerini görme şerefine erişti. İş yoğunluğu vs. ben katılamıyorum onlara ama günün sonunda alıyorum raporu.

        Mesela ilk gün Boğaz’ı gezintiye çıktılar. Ve o hat üzerindeki tüm müzeleri ve tarihi mekânları gezdiler. Sakıp Sabancı Müzesi’ne hayran kalmışlar. Emirgan Korusu ve içindeki köşklerin güzelliği karşısında deliye dönmüşler. Dün de başta Sultanahmet Camii olmak üzere Tarihi Yarımada’yı turladılar. Sabah evden çıkarken oğlumun kız arkadaşının “cami ziyaretine uygun kıyafet” konusundaki titizliği, üzerinde şort olan bizim oğlana bile eşofman giymesini tembih etmesi filan çok güzel enstantanelerdi.

        En son aradığımda Sultanahmet köftesini tadıyorlardı ama tamamlayamamışlardı yarımada gezisini. Sultanahmet Camii, Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı’nı gezmişlerdi ama Topkapı Sarayı’na gidememişlerdi. Bugün ve yarın orayı da tamamlayıp sonra Taksim, İstiklal Caddesi, Galata Kulesi, Haliç ve civarını gezecekler.

        Diyeceğim şu ki; zaten bilinen bir şey ama Adeline’in misafirliğiyle şunu anladık ki İstanbul çok güzel bir şehir ve biz içinde yaşayanlar bu güzel şehrin tadını çıkaramıyoruz. Oğlumun kız arkadaşına İstanbul’u gezdirirken fark ettim ki gerçekten İstanbul’u anlamak, değerlerinin tümünü keşfetmek için her eve bir turist lazım. En azından senede bir kez olsun bir yabancıyı misafir edip o bahaneyle İstanbul’u yaşamak lazım...

        Haksız mıyım?

        Diğer Yazılar