Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        New York

        GENELDE yurtdışına çıkınca Türkiye’de ne beyhude meselelerle uğraştığımızı insan daha iyi anlıyor. Bir bakıma tehlikeli bir rejim değişikliği yolunda giden ülkede tartışmanın şiddetlenmesi normal. Ancak bu arada rejim değişecek diye gelecek harcanıyor. Dolayısıyla rejimi değiştirecek olanların da hayrına olmayacak bir gelecek hazırlanmış oluyor.

        Üstelik birbiri ardına gelen petrol fiyatlarındaki düşüş, Avrupa Merkez Bankası’nın para musluklarını açması gibi olumlu sürprizler neticesinde Türkiye’ye yatırım yapmaya gelenler de bunun farkında. O nedenle zaten gelen yatırım genelde uzun vadeli, ülkenin ekonomik profilini daha seçkin hale getirecek türden değil. Sonuçta parası olanların kısa vadede para kazanacakları ikinci sınıf bir ülke olmanın ötesine geçemiyorsunuz. Tüm medeniyet söylemleriniz de aslında havada asılı kalıyor.

        Zira başka ülkeler bir geçmiş medeniyetin rüzgârının özlemiyle 21. yüzyıla bakmıyorlar. Her ne ise ait oldukları medeniyet, onu bugünün dünyasının dinamiklerine uygun hale getirmeye çalışıyorlar. Zaten aslında bugünün dünyasında medeniyet kapitalist. Yani evrensel olan günahıyla sevabıyla o. Ülkeler ya da bölgeler buna kendi renklerini veriyorlar ancak.

        İki gece önce Başkan Obama yıllık “Birliğin Durumu” konuşmasını yaptı.

        Konuşmanın neredeyse yüzde 90’ı iç politikaya ayrılmıştı. Obama’nın 6 yıllık iç politika sicili gerçekten de giderek daha parlaklaşıyordu. ABD 2010 yılından beri Avrupa, Japonya ve tüm gelişmiş ekonomilerin toplamından daha fazla istihdam yaratmıştı.

        Düşen petrol fiyatlarının etkisiyle Amerikan halkının cebinde harcayacak ortalama 750 dolar daha fazla para vardı. Obama’ya göre ABD yalnızca gaz ve petrol üretiminde yeni teknolojilerle devrim yaratmamış, rüzgâr enerjisinde dünya birincisi haline gelirken her 3 haftada bir 2008 yılının toplamından daha yüksek miktarda güneş enerjisini üretmeye başlamıştı.

        Bu yeni ortamda, Amerikan imalat sanayiinin dev şirketlerinin hatırı sayılır bir kesimi Çin’deki üretimlerini yeniden ülkelerine getirme arayışı içine girmişlerdi. Hepsinden önemlisi ve Obama’nın gelecekteki namının asıl şekillendiricisiyse sağlık reformuydu. Yalnızca geçen yıl 10 milyon Amerikan vatandaşı nihayet sağlık sigortasına kavuşmuştu. Tüm bu yaptıklarını ve bundan sonrası için yapacaklarını “orta sınıf ekonomisi” diye tanımladı. Nüfusun yüzde 1’inin Amerika’da ve dünyada gelirin ve servetin fahiş bir kısmına sahip olduğu bir düzenden hayır gelmeyeceğini vurgulamak amacıyla eşitsizliğin her çeşidine veryansın etti. Orta sınıfın gelirinin ve servetten aldığı payın düştüğü son 35 yılın ardından geliri bölüştürmek için yeni yollar bulmak, sosyal demokrat nitelikli bir programın öncelikli maddesi.

        Bu türden bir programın, yapılan önerilere hiç sıcak bakmayacak bir Kongre’ye takdim edilmesi, aslında uzun soluklu bir mücadelenin başladığının göstergesi. Bir bakıma Obama kendi yapacaklarından çok partisinin bundan sonraki seçim platformunu tanımlıyor gibiydi.

        Buna göre orta sınıfların eğitimine, çocuklarını okula gönderebilmelerine, hastalık izninden yararlanabilmelerine imkân sağlayacak programlar şekillenecek, bunların maliyeti de en zengin kesime ve vergi muafiyetinden yararlanan şirketlere yüklenecekti. Daha önemlisi Amerikan toplumunun bu yüzyılda rekabetçi olabilmesi için okullar teknolojik donanımlı öğrenciler yetiştirmeye odaklanacaktı. Bunlar için teşvik verilecek, ABD’nin dökülen altyapısı öncelikli olarak onarılacak, modernleştirilecekti.

        Obama, bu vaatlerini gerçekleştiremese bile, yeni döneme hâkim olmasını istediği ekonomi politikası zihniyetini tanımlamış oldu. ABD’nin yeni çağa uygun sosyal demokrat bir çizgiyi benimsemesi, küresel kapitalizmin yeni rotası hakkında önemli bir işaret sayılmalıdır.

        Diğer Yazılar