Yemen girdabı
Yeni Delhi
DÜN Hindistan gündeminin baş maddesi Avustralya’ya karşı oynanan ve sonunda kaybedilen kriket maçıydı. Yemen’de olanlar pek de merak uyandırmıyordu. En azından benim katıldığım konferansta. Ancak elbette Hindistan’da işleri bu gelişmeleri takip etmek olanlar da gelişmelerden kaygı duyuyorlardı. Hava saldırılarından sonra bir kara savaşı ihtimali daha şimdiden petrol fiyatlarını yükseltti. Dahası Yemen’in ve Yemen’e dışarıdan müdahalelerin tarihini bilenler açısından, buradaki iç savaş başkalarının müdahil olması halinde herkesi hırpalayacak bir noktaya gelebilir.
Yemen’de olup bitenleri kolayca ve basitçe Şii-Sünni mezhep savaşı veya salt İran-Suudi Arabistan mücadelesinin yeni alanı olarak görmek sanırım yanlış. Yemen’i bilenlerin yazdıklarına göre, bu ülkede mezhepler arasında çok keskin ayrılıklar yok. Üstelik gelenek ve ritüelleri İran Şiiliğinden çok Sünniliğe yakın denilen Husileri destekleyen Sünni aşiretler de var. Bundan daha önemlisi Suudların desteklediği Cumhurbaşkanı Hadi’ye karşı Husilerle işbirliği yapanlar arasında sabık Başkan Ali Abdullah Salih’e bağlı birliklerin de olduğu anlaşılıyor. Yani Suudi Arabistan marifetiyle iktidara gelen meşru hükümete karşı Riyad’ın silkelediği Salih intikam almaya çalışıyor.
Hava kuvvetleri bir iç savaştaki yerel unsurları yenmek için yeterli olamaz. Daha da önemlisi kaybeden tarafın lehine müdahale etmenin yarattığı ayrı sorunlar var. Kara savaşına da girilmesi durumunda zaten son derece kırılgan olan Yemen’de komşuları da içine çekecek bir gayya kuyusunun açılacağını söyleyebiliriz. Bu bağlamda birleşik Arap gücünü kurarak kara savaşına hazır olduğunu söyleyen Suudi Arabistan’ın veya Mısır’ın çatışmaların uzaması halinde kendi istikrarlarının bozulacağını söylemek de pek kehanet sayılmamalı.
“Yemen dünyada suyu ilk bitecek ülke” deniliyor. Fakir, işsizliği had safhada. Geleceği bugününden de daha sorunlu olacak. Suudlar açısından her zaman gündemdeki birinci güvenlik meselesi olarak görülmüş bir ülke. El Kaide’nin en aktif şubesi olan Arabistan Yarımadası’ndaki El Kaide (AYEK) burada. Amerikalılar AYEK’e karşı insansız hava araçlarıyla pek çok saldırı düzenlediler. Alandaki özel kuvvetler sayesinde hedeflerini belirliyor ve saldırılarında sonuç elde ediyorlardı. Son gelişmeler üzerine ABD bu askerlerini çekmeye başladı. Bu da AYEK ile savaşını olumsuz etkileyecek.
İşin belki asıl ilginç tarafı Husiler de AYEK’in yeminli düşmanı. Yani bu bakımdan ABD’nin müttefiki sayılırlar. Ama ABD onlara karşı Suudi Arabistan’ın başlattığı koalisyonu destekliyor. Belli ki aslında yerel nedenlerle ortaya çıkan Husilerin en büyük günahları İran’dan destek almak. Ama aynı İran ABD’nin Irak’taki müttefiki.
Amerikan hava kuvvetleri, Tikrit alınabilsin ve (IŞ)İD ağır bir darbe yesin diye İran liderliğindeki Şii milislere ve Irak ordusuna destek veriyor. Üstelik (IŞ)İD’in yok edilmesini diğer Sünni devletler de istiyor. İş iyice akıl almaz hale gelsin diye herhalde, Şii milisler Amerikan hava desteğine kızdıkları için savaştan çekildiklerini açıkladılar.
İran’ın Tikrit için ABD’nin hava desteğine muhtaç olması Juan Cole’a göre, Tahran’ın nefesinin Irak’ı tümüyle hâkimiyetine alma konusunda başarılı olamayacağının da bir göstergesi. Tüm bu gelişmelerin büyük güçler ile İran arasındaki nükleer görüşmelerin bir ara sonuca bağlanmasına 5 gün kala yaşanması da ayrıca anlamlı.
Türkiye açısından Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı gibi meşru hükümete destek vermekle iktifa etmek doğru tavır olurdu. İran’ı hedef göstermek, jeopolitik bir mücadeleyi yalnızca mezhep dili üzerinden tanımlamak Türkiye açısından bence pek akıl kârı değil. Dileyelim ki Yemen iç savaşı zaten bıçak sırtında giden bölgeyi daha da büyük felaketlerin içine çekmesin.