Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye lafla peynir gemisi yürütülebilen bir dönemi daha geride bırakıyor. Şiddetten bunalmış, cenaze görüntülerine duyduğu öfkeyle içini hafakanlar basmış, cendereye dönen memlekette nefes alamayan, giderek ekonomik durumu bozulan vatandaşlar açısından bu değerlendirme garip karşılanabilir.

        Ancak gidişattaki tüm olumsuzluklara, hukuksuzluğun alıp başını gitmesine, ırkçılığın kol salmasına, basın üzerindeki baskının şiddet sınırlarına dayanmasına, orman kanunlarının hayata hâkim olmasına rağmen aslında bir dönemin sonuna tanıklık ediyoruz. Memleketin geneline hâkim olan kötümserlik, aynı zamanda yeni bir arayışın işareti sayılabilir.

        Gelişmelere biraz mesafe alarak olaylara baktığınızda durum bu. Bölgenin ve dünyanın koşulları AKP’nin hükümeti ilk kurduğu zamanlardaki kadar ehven değil. Parti kendisini ve Türkiye’yi müthiş derecede yalnızlaştırdı, itibarsızlaştırdı, zayıflattı. İçeride de eskiden olduğu gibi geniş bir toplumsal tabana yaslanmıyor. Tüm müttefikleri gitti ya da kovuldu. Kurucu kadrolar tasfiye edildi, hâlâ sürdürdüğü, ahlaki içeriği tükenmiş bir İslamcılık söylemi ancak zorbalığa ve yolsuzluklara kılıf oluyor.

        Metropoll’ün yöneticisi Profesör Özer Sencar’ın dediği gibi AKP artık diğer partilerin erişemediği, dokunamadığı ve dünyanın gerçekleriyle bağı da çok zayıf bir yüzde 36-38’lik kitlenin üzerinde duruyor. Üstelik geri kalan kitle ülkenin üzerine çöken otoriter bulutu gayet iyi görüyor, algılıyor ve galiba da o nedenle tüm propagandaya rağmen son gelişmeleri kendisine anlatılandan farklı değerlendiriyor.

        Gerçi ortalık nihayet durulduğunda, bugünkü kasırga ortamı geçtiğinde, iktidarla efsunlanmış olanlar sahneden çekildiğinde müthiş bir enkaz kaldırmak da gerekecek. Bu enkaz yalnızca bazılarının cehaleti, korkaklıktan sabıkalı bazılarının da makam sorumluluklarına ihanet etmeleri sonucunda fena sendeleyecek bir ekonomiden ibaret kalmayacak. Kurumlar çökmüş, ortak hayatı yaşanabilir kılan kurallar tarumar edilmiş, adalet mefhumu ve yargıya inanç katledilmiş olacak.

        Aslında yakıtları tükenmiş ve uzatmaları oynayan iktidar partisiyle PKK ’nın son çare diye sarıldıkları şiddet, toplumsal dokuyu fena halde örselemiş olacak. Alışılagelen yapılarla düzeni sürdürmek neredeyse imkânsızlaşacak. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesiyle kötüye ve kötülüğe karşı çıkmayanların yarattığı ahlaki düşkünlüğün onarılması zor olacak. Son dönemdeki davranışların, kararların gösterdiği gibi insan niteliği bu denli düşmüş bir kamu yönetiminin yeniden işletilmesi de.

        Bugünkü girdaptan çıkana kadar sabırla, inançla ve azimle yeni bir dönemin unsurlarını hazırlamak gerekecek. Bunun yapılmasını kolaylaştıracak bir siyasal liderlik çıkar mı, onu zaman içinde göreceğiz. Ama seçimi yaptığımız takdirde, hele de 7 Haziran benzeri bir sonuç çıkarsa ya sonun başlangıcında ya da yeni başlangıcın sonunda olacağız. Tam da bu nedenle seçimi yapmak, oyların herhangi bir kazaya kurban gitmemesini sağlamak şart.

        Metropoll’ün Dağlıca’daki saldırıdan önce yaptığı Eylül ayı araştırmasının sonuçları, 1 Kasım’da 7 Haziran’dan farklı bir tabloyla karşılaşmayacağımızı gösteriyor. Bunun ötesinde Cumhurbaşkanı’nın görev yapış tarzını onaylayanlar 2011’de yüzde 71 iken şimdi 38’e inmiş. HDP Başkanı’nın işini yapış tarzını onaylayanların oranıysa PKK ’nın hunharlığına rağmen çökmüyor.

        Bugüne dek birbirilerinden çok uzak düşen CHP seçmeni ile artık iyice konsolide olmuş gibi duran HDP seçmeni, bazı konulara benzer açılardan bakıyor, benzer şikâyetleri dile getiriyor. Üstelik AKP’nin yenilmezliğine olan inanç, seçimlerin adil yapılmayacağına dair beklentiye rağmen, bir hayli zayıflamış.

        Bu seçimlerin ve sivil siyasetin geleceğinin iktidarı bırakamayacak olanların ve PKK’nın hesaplarına kurban edilmemesi gerekiyor. Gelecekle ilgili artan umutsuzluğu yenmek için gerekli ilk adım budur.

        Diğer Yazılar